Uzmanlar, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ne (ANKASAM) Fransa’nın Doğu Akdeniz’de kuracağı deniz üssüne ilişkin yapılan anlaşmaya ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

“KKTC’nin kuruluş anlaşmalarında iki unsur bulunmaktadır”

Fransa’nın Doğu Akdeniz’de kuracağı deniz üssüne ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, gelişmeleri Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e (BM) itirazda bulunabiliceğini belirten İstanbul Ayvansaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celalettin Yavuz, “Değerlendirilmesi gereken ilk şey, Rum Yönetimi ve Fransa’nın yapmış olduğu bu anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olup olmadığıdır. Daha sonrasında anlaşmayı yapan tarafların kim olduğu değerlendirilmelidir. Anlaşmayı imzalayan taraflardan biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adına Rum Yönetimi; diğer taraf ise Fransa’dır. KKTC’nin kuruluş anlaşmalarında iki unsur bulunmaktadır: Rum unsuru ve Türk unsuru. Bu noktada garantör olarak ise Türkiye, Yunanistan ve İngiltere yer almaktadır. Herhangi bir durumda bu üç ülkenin rızası alınmalı; ondan da önce mevcut iki toplumun rızası alınmalıdır.” diye konuştu.

“Rum Yönetimi, Yunanistan, İsrail ve Mısır’ı yanına alarak Fransız ve Amerikan şirketlerini ortaklığa dahil etti”

Akit Gazetesi'nden NMurathan Seyitoğlu'nun haberine göre Rum tarafının KKTC’yi tek taraflı olarak temsil etmesinin uluslararası hukuk açısından yanlış olduğunu belirten Yavuz, “Kıbrıs Türklerinin ve KKTC’nin bu duruma itiraz hakkı bulunmaktadır. Fransa’nın bu tutumuna karşı KKTC’nin de devlet olarak tanınmasını sağlaması gerekmektedir. Rum Yönetimi, Yunanistan ile birlikte İsrail ve Mısır’ı yanına alarak Fransız ve Amerikan enerji şirketlerini ortaklığa dahil etmiştir. Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB) tartışmalı sahalarında çıkarılacak doğalgazla ilgili olarak Türkiye’nin itirazlarına karşı büyük ülkelerin siyasi ve askeri gücünü kullanarak caydırıcı etki yaratması amaçlanmıştır.” dedi.

“Doğu Akdeniz’de bölge çalışmaları yapılırken konu hiçbir zaman bölge ülkeleri değildir”

Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmeleri ANKASAM’a değerlendiren bir diğer isim ise Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre İşeri oldu. Türkiye’nin itirazlarına ve tezlerine aykırı bir şekilde konunun uluslararası arenada dile getirilmesi defacto bir duruma sebep olduğunu belirten İşeri, “Konu Macron’un Ortadoğu’ya yaklaşımı paralelinde ele alındığında Doğu Akdeniz’de etki sahasını arttırabilmek ve bölgede daha etkili olmak adına Fransa’nın kendi şirketinin çıkarları doğrultusunda yaptığı hamle karşımıza çıkmaktadır. Doğu Akdeniz’de bölge çalışmaları yapılırken konu hiçbir zaman bölge ülkeleri değildir. Uluslararası sistem boyutunda ele aldığımızda ülkelerin birbirleriyle örtüşen ve çatışan siyasi ve iktisadi çıkarları olabilir.” diye konuştu.

“Fransa’dan ziyade Rusya’nın ne yapacağı merak konusu”

“Bölgesel sistem boyutunda ise bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerde sürekli bir etkileşim söz konusudur.” diyen Yaşar Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emre İşeri, sözlerini şöyle tamamladı:

“Sorunun bu noktaya gelmesinin temel sebeplerinden biri, uluslararası sistem düzeyinde büyük güçler arasında çıkar uyuşmazlığının meydana getirdiği etki ve sorunun kendi tarafları açısından araçsallaştırılmasıdır. Gelişmeler ışığında Fransa’dan ziyade Rusya’nın ne yapacağı merak konusudur. İngiltere ve Fransa’nın bölgeye yönelik politikaları farklılık arz etmekle birlikte Rusya’nın bölgede ne tür hamlelere girişeceğini beklemek gerekmektedir.”

“Rum Yönetimi Fransa ile birlikte hareket ediyor”

Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına uzun zamandır devam eden bir ilgisinin olduğuna dikkat çeken ANKASAM Türk Dış Politikası ve Uluslararası Güvenlik Danışmanı Dr. Emre Ozan, “Buradaki sondaj çalışmalarında Fransız Total Şirketi de yer almaktadır. Rum Yönetimi’nin Fransa ile birlikte hareket etmeye çalışması aralarında yakın bir işbirliğinin olduğunu göstermektedir. Fakat daha önce yaşanan gerilimlere bakıldığında, bölgedeki tartışmalı parsellerde sondaj çalışmalarına izin verilmediği görülmektedir.

“Türkiye gerilimi tırmandırmayacak”

Gerilimlerin daha çok Güney Kıbrıs üzerinden olduğunu belirten Ozan, “Büyük güçlerin buradaki politikası Türkiye’yi doğrudan karşısına almamaktı. Fakat bu anlaşmadan sonra bakıldığında Türk Donanması’na karşı Güney Kıbrıs’ın çıkarlarının korunması, uzun vadede birtakım sorunlar yaratabilir. Yani Türkiye ile Fransa’yı karşı karşıya getirebilir. Ortaya çıkan risklerle birlikte yapılan anlaşmayla Fransa, İngiltere’nin nüfuz bölgesinde olan ve İngiltere’nin askeri üsleri ve donanma üslerine sahip Kıbrıs’ta ilk kez yer alacak. İngiltere’nin burada takınacağı tavır, sadece Kıbrıs ve Doğu Akdeniz açısından değil, aynı zamanda İngiltere’nin Ortadoğu politikası açısından da önem arz etmektedir. Yanı başında bir Fransız donanması, İngiltere’yi rahatsız edebilir. Türkiye buradaki gerilimi tırmandırmayacaktır. Ama olası bir büyük gerilim halinde de buna hazırlıklı olduğunu gösterecektir.” açıklamasında bulundu.

“İki küresel gücün devam eden gövde gösterisi''

Dışişleri kariyeri boyunca Libya ve Paris büyükelçilikleri dahil birçok önemli görevlerde bulunan Emekli Büyükelçi Uluç Özülker ise, ANKASAM’a yaptığı analizde, “ABD ve Rusya bir yandan birbirleriyle mücadele ederken, diğer taraftan Suriye meselesinde olduğu gibi aynı safta da bulunabiliyorlar. ABD, Katar’la birlikte dünya enerji ihtiyacının birçoğunu karşılar durumdadır. Diğer yandan Rusya, yapmış olduğu birtakım projelerle enerjisini Avrupa’ya taşıma amacı taşımaktadır. İki küresel gücün devam eden gövde gösterisi enerji alanında da karşımıza çıkmaktadır.” ifadelerine yer verdi.

Akit

Editör: TE Bilisim