Cumhurbaşkanlığına aday olacağını açıklayan Mustafa Akıncı, hem Türkiye hem de Güney Kıbrıs’la çatışmacı değil, uzlaşmacı; kişilikli, karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki içinde olunması gerektiğini söyledi.

Mustafa Akıncı’nın basın bürosundan yapılan yazılı açıklamaya göre, bu sabah Sim TV’de katıldığı programda konuşan Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının ne istediğini iyi bilen bir yaklaşım sergilemesi gerektiğini ifade ederek, Kıbrıs Türk kurumlarının sahiplenilerek iyi yönetilmesi gerektiğini belirtti.

Lefkoşa Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı’nın seçim döneminde, Lefkoşa’da başlattığı ziyaretleri daha sonra ara vermeden Kuzey Kıbrıs çapında sürdürdüğüne işaret eden Mustafa Akıncı, bu ziyaretlerde bir araya geldiği vatandaşlardan gördüğü ilgiden son derece memnun olduğunu söyledi.

Akıncı, adaylığına karşı ilginin Lefkoşa’yla sınırlı kalmadığını, Kuzey Kıbrıs genelinde bunu gözlemlediğini kaydederek, farklı kesimlerden de adaylığı konusunda istekler aldığını ifade etti.

Yeşilırmak’tan Karpaz’a kadar birçok yerleşim yerini ziyaret ettiğini kaydeden Akıncı, ‘önce Kıbrıs sorunu çözülsün, sonra bizim sorunlarımız’ noktasında olmadıklarını söyledi ve şöyle devam etti:

“Vatandaşlar, Cumhurbaşkanı’nın iç sorunlarla da ilgilenmesini istiyorlar. Seçildiğimizde tabi ki çözüm odaklı bir siyaset izleyeceğiz ancak, toplumun iç işleriyle de ilgileneceğiz. Partilerin değil, toplumun iç işleriyle de ilgilenen bir Cumhurbaşkanlığı makamını savunuyorum. İnsanlar, bir partinin başkanının kim olacağıyla, partinin iç işleriyle uğraşan bir cumhurbaşkanı istemiyorlar”

“TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER KARŞILIKLI SAYGIYA DAYANMALI”

Türkiye ile ilişkiler konusundaki görüşüyle ilgili soruya verdiği yanıtta Akıncı, her zaman için, ilişkilerin karşılıklı saygıya dayalı olması gerektiğini ifade ederek, Türkiyeli bir yetkilinin yanlış gördükleri bir davranışının eleştirilebileceğini, ancak KTHY’nin, Lefkoşa Türk Belediyesi’nin batırılmasından Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin sorumlu tutulamayacağını kaydetti.

Akıncı, “Bu nedenle ne istediğini bilen kişilikli ilişkiyi, işbirliğini savunuyorum. Kıbrıs Türk toplumu kendi kurumlarına sahip çıkmalı, ayaklarının üzerinde durabilmelidir” diye konuştu.

Akıncı bugün hala Kıbrıslı Türklerin Polis Örgütü, Sivil Savunma Teşkilatı, Merkez Bankası, Güvenlik Kuvvetleri gibi kurumların yönetiminde olamadıklarını ifade ederek, “Bunların değişmesi gerekir. Halk bunun değişmesini istiyorsa, bunun seslendirilmesi gerekir. Ancak bu seslendirilirken çatışmacı değil, ikna edici, halkın taleplerinin seslendiricisi olacağım” dedi.

“DOĞAL GAZDA BİZİM DE HAKKIMIZ VAR”

Akıncı, programda Kıbrıs sorunu, toprak konusu ve doğal gazla ilgili konularla ilgili soruları da yanıtladı.

Toprak konusunda bazı spekülasyonların olduğunu, bu konunun her zaman istismar aracı yapıldığını kaydeden Akıncı, “Elbette zamanı geldiğinde toprak konusunda düzenleme olacak, ancak kimsenin mağdur edilmemesine de dikkat edilmelidir. Bulunacak çözümde mağduriyetin asgariye indirilmesine yönelik yaklaşımlar sergilenmeli” dedi.

Akıncı, doğal gaz konusuyla ilgili olarak ise şunları söyledi:

“Eğer sözü edilen parsellerde zengin kaynak bulunursa, Kıbrıslıların kendi kaynaklarıyla çözümü finanse etmeleri şansı doğacaktır. Rum tarafında bu konuda görünen eksilik, konuyu müzakere etmek istememesidir. ‘Elbette Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızın hakkı vardır, çözüm olunca bu hakkı onlara vereceğiz’ gibi söylemlerle geçiştiriyorlar. Ancak Kıbrıs Türk tarafı dedikleri, bir ortaklık devletinin eşit bir kanadı olacak. Bu nedenle hakkını araması da doğaldır. Benim bu konudaki görüşüm şudur; bunu müzakere masasında halledebiliriz, savaş gemileriyle değil”

Rumları masadan kaldıran en önemli etkenin navtex olduğunu; bunun süresinin 31 Aralık’ta sona ereceğini söyleyen Akıncı, bu tarihten sonra Türkiye’nin yeni bir navtex yayınlamaması, Anastasidis’in de doğal gaz konusunu görüşmeyi kabul etmesinin en gerçekçi senaryo olacağını belirtti.

Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rum Yönetimi’nin ısrarla ‘Kıbrıslı Türkler bu zenginlikten ancak çözümden sonra yararlanacak’ söylemini sürdürmesi, bizim ‘Maraş bütünlüklü çözümün bir parçasıdır, bunu katiyen görüşmem’ söylemimiz gibi yanlıştır. Ben de bütünlüklü çözüme ‘evet’ diyorum ama bütünlüklü çözüme paralel bir süreçte güven artırıcı önlemleri konuşabilmemiz lazım, onların bir parçası olarak da kapalı Maraş’ı, havaalanını, deniz limanını da konuşabilmemiz lazım. Kapalı Maraş’ın Kıbrıs Türk yönetiminde açılması önerisi gerçekçi bir öneri değil. Eğer yapılabilseydi bugüne kadar niye yapılamadı? Dolaysıyla bu iş güneyle birlikte yapılacaksa ve bir güven ortamı yaratmak için öngörülüyorsa, o zaman bizim dediğimiz gibi, BM denetiminde yapılması lazım. Aynı şekilde doğal gazın paylaşımı konusu da sorgulanmalı. Rum tarafının bu tavrı mutlaka değişmeli.”

“GERÇEK AKTÖR OLMAK İÇİN UĞRAŞ VERMELİYİZ”

Türkiye hükümetinin Kıbrıs sorunu konusundaki tutumuyla ilgili soruya verdiği bir yanıtta Akıncı, her şeyden önce Kıbrıslı Türklerin gerçek aktörler olmak için uğraş vermesi gerektiğini dile getirdi.

Dünyanın Kıbrıslı Türkleri Türkiye’nin bir alt yönetimi olarak gördüğünü söyleyen Mustafa Akıncı, bu konuda Türkiye’yle de işbirliği içinde olacaklarını, gerek Güney gerekse Türkiye’yle ortak yarar paydasında buluşmak için çaba göstereceklerini aktardı.

Akıncı sözlerini şöyle tamamladı:

“Bugün gelinen noktada Kıbrıs Türkü hem iç düzeni, hem Kıbrıs sorunundaki geleceği bakımından ciddi bir karar üretmek durumundadır. Türkiye ve güneyle çatışmacı değil, uzlaşmacı ama kişilikli, ne istediğini bilen, kendi kurumlarını yönetmesini becerebilen, sahip çıkabilen, kendi evinin efendisi olmaya layık bir anlayışla hareket etmelidir. Bunu sergiler ve gereğini yaparsa tüm kurumlarımızla birlikte hareket edersek ne istediğini bilen bir halkın karşısında hiçbir direnç uzun süreli olamaz.” 
Editör: TE Bilisim