Müteahhitler Birliği’nin eylemi, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın oy avcılığı ve popülizm kokan açıklamalarının gölgesinde kaldı.

Ancak üzerinde Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açıklamalarından çok daha fazla tartışılması ve irdelenmesi gereken bir eylemi yaşadı, Kuzey Kıbrıs.

Keşke kamuoyu ve sosyal medya, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın sadece oy oranını artırmak ve ikinci tura kalma şansını yakalama uğruna küçük hesaplar kokan  ve hiç üzerinde durulmaması gereken açıklamaları yerine Müteahhitler Birliği’nin eylemini tartışsaydı.

Keşke, Hükümetin arka kapıdan kaçarak o gün Devleti ve başkent Lefkoşa’yı öksüz bırakarak anarşiye oyun alanı yaratmasını tartışsaydı, kamuoyu.

Elbette, eylem ve hak arama, demokrasinin bir gereğidir ancak demokrasiyi kullanarak da kimsenin Başbakanlığın önünü işgal etmesine, yolları kapatarak ulaşımı engellemesine hakkı olmamalı.

KIBRIS MANŞET olarak soruyoruz;

Demokrasi herkesin istediği her şeyi yapabilme özgürlüğü müdür?

Bir toplumu meydana getiren özne kişilerin her istediğini yapabilmesi anarşiyi doğurmaz mı?

Kurulu olan ve korunan düzeni geriye götürecek her türlü tehlikeye açık hale getirmez mi?

Yazılı olan kurallar ve yazılı olmayan kurallar ile ortaya çıkan bir toplum sözleşmesi etrafında inşa edilen düzen demokrasinin korunması için değil midir?

Baskıcı ve diktatoryal yönetimler dışında çağdaş tüm toplumlar ve devletler bu temel kaygı ve argümanlar üzerinden demokrasilerini korumak ve demokrasilerini ileriye taşımak için değil ancak ileride demokrasiyi koruyacak olan yeni nesillere yaşanılabilir bir ülke bırakmak için yazılı ve yazılı olmayan kurallar çerçevesinde hayatlarını sürdürüyorlar.

Çağdaş demokrasilerde demokrasiyi ileriye taşımak gibi bir gaile yoktur…

Demokrasi tanımının da bir sınırı ve hududu vardır çünkü…

Çünkü bugünün çağdaş demokrasileri bu sınırın demokrasi adına aşılmasının toplumları anarşiye götüreceğini de yaşanan olaylar ile tecrübe edilmiştir.

Yakın tarihten örnek için “sarı yelekliler” eylemlerinde yaşananlara bir baksın, Kıbrıs Türk kamuoyu.

Devletin kalbine giden ana damarı keserek kaos yaratmak ve yaratılan kaos üzerinden Başbakan’ı makamına sokmayacağız diye övünmek, demokratik hak aramak mıdır?

Hükümetin, Devleti ve Lefkoşa’yı öksüz bırakarak otorite boşluğu yaratması Devletin güvenirliliğine ve saygınlığına vurulmuş bir darbe değil midir?

Müteahhitler Birliği araçlı eylemlerini demokratik bir çerçeve içerisinde yapmalıydı ve demokratik çerçeve dışına çıkan eyleme de Hükümet izin vermemeliydi.

Çünkü, Devletin namusunu korumak Hükümetlerin birincil görevleri arasındadır.

Yarın başka bir grupta hak aramak için Başbakanlık koltuğuna oturup makamı işgal ederse suçlusu Hükümet eden sizlersiniz.

Başkası değil.

Ama yapmadınız, yapamadınız.

Polis Genel Müdürlüğüne talimat vererek trafik akışını ve ulaşımı sağlayamadınız.

Eylem öncesinde Polis Genel Müdürlüğünden gerekli izinler eğer alındıysa eyleme izin verilecek çerçeve neden çizilmedi veya çizilemedi.

Devletin namusunu korumak adına, Devlete meydan okumanın bu kadar kolay olmadığını ve demokrasi adı altında demokrasiyi çiğneyerek geçici bir anarşi ortamı yaratmanın da bedelsiz kalmadığını göstermek zorundaydınız.

Çünkü, Devlet kaçarsa anarşi doğar.

Editör: TE Bilisim