Bayrak Radyo ve Televizyon Kurumu'nun program yapımcısı Tülay Başkaya, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) öğrencileriyle "Televizyon gazeteciliği" üzerine söyleşi gerçekleştirdi. DAÜ İletişim Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Metin Ersoy'un yönetiminde yapılan söyleşide medyanın zor ve güzel taraflarını anlatan Başkaya, sektöre adım atacak adaylara gazeteciliğin püf noktalarından bahsetti. Öğrencilerin ilgi gösterdiği söyleşi İletişim Fakültesi'ndeki Yeşil Salon'da gerçekleştirildi.

İşin mutfağında çalışanlar muhabirlerdir
DAÜ Halkla İlişkiler ve Basın Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre, gazetecilik mesleğinin temelini ve gündem yaratacak başlıkların belirlenmesi sürecinin haber merkezlerinde gerçekleştirildiğini aktaran Başkaya, muhabirliğin inceliklerini de anlattı. Muhabirin habere giderken ne alıp geleceğini çok iyi bilmesi gerektiğini savunan Başkaya, üniversitede alınan eğitimlerin medya sektöründe çok işe yarayacağının altını çizerek: "İyi bir muhabir olabilmenin yolu, gündemi takip etmekten geçer. Bu işin mutfağında gerçek anlamda çalışan muhabirlerdir. İyi bir muhabir olabilmek için toplumu çok iyi gözlemlemek gerekiyor. Öncelikle siyasette ne konuşulduğunu bilmek ve bunu haber metnine dönüştürebilmeyi becerebilmek lazım. Bu da biraz bilgi, biraz tecrübe, biraz da iyi bir medya okuryazarı olabilmekle şekilleniyor" şeklinde konuştu.

"Siyasiler habercilere yol çiziyor"
Bir ülkede farklı medya kurumlarının olmasını olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Başkaya, siyasilerin habercilere yol çizmesinden yakındı. Tülay Başkaya: "Ülkede sadece BRT’nin olduğu yılları hatırlıyoruz. Ama bugün baktığımızda bu çok sesliliğin ve çok renkliliğin tatlı bir rekabet unsuru olduğunu da söylemek mümkün. Siyasiler habercilere yol çiziyor. Oysa ki tam tersinin olması gerekiyor. Siyaset her yerde konuşuluyor ama bizim mesleğimizin özünü de siyasetçi belirliyor ve oluşturuyor" diye konuştu.

Araştırmacı ruh
Gazeteciyi farklı kılan, gündem oluşturan özelliğinin ve araştırmacı ruhu olması gerektiğine dikkat çeken Başkaya, gündemin de diğer taraftan mutlaka takip edilmesi gerekliliğini vurgulayarak: "Yazılı ve görsel medyada olması gereken şey aslında araştırmacı ruhunun devreye girmesidir. Bunun yolu da gündemi iyi takip etmek, toplumu iyi gözlemlemek, yani toplumun neye ihtiyacı var, ne tür haberleri duyması gerekir bunu bilmek gerekir. Konuştukça da farklı fikirler ortaya çıkıyor. Böylece gündemi oluşturmuş oluyoruz" ifadelerini kullandı.

İnciler canlı yayında saçıldı
Televizyon ekranlarında olmanın zorluklarına ve yayın kazalarına değinen Başkaya, “Canlı yayında özellikle konuşurken sandalyeniz kayabiliyor, mikrofonunuz yakanızdan düşebiliyor ve siz onu alıp hiç birşey olmamış gibi devam edebiliyorsunuz. Teknik kısımda hummalı bir çalışma olurken siz durumu idare etmek zorundasınız" derken yaşadığı canlı yayın kazalarından birini paylaştı. Başkaya yaşadığı olayı: "Birgün kanala gittim ve gazete yoktu. Fakat sabah programı yaptığımız için kaynağımız tabii ki gazete. Bir telaş başladı. Ne yapacağımı şaşırmış durumda internetten birşeyler okumaya, zamanı doldurmaya çalışıyordum. Kendimi gazete okumaya o kadar kaptırmışım ki, boynumdaki incileri döndürmeye başlamışım farkında olmadan. Sonunda canlı yayında inciler koptu ve her yere dağıldı" ifadeleriyle anlattı.

Basın özgür müdür?
Tülay Başkaya, gelişen teknolojiyle birlikte bireylerin cep telefonlarıyla çekmiş olduğu görüntüleri paylaşmasının haberciliğe olan etkisi anlamında da şu ifadeleri kullandı: “Bizim için önemli olan, haberin doğru kaynaktan alınması ve hızlı aktarılması. Şimdi herkesin elinde bir cep telefonu var. Görüntüler rahatlıkla paylaşılabiliyor. Orada sansür yok. Daha tarafsızdır ve aslında olması gerektiği gibidir. Bugün basın özgürdür deniliyor ama” diyerek cümlesini tamamlamadan Yrd. Doç. Dr. Metin Ersoy’a “Basın özgür müdür?” şeklinde bir soru yöneltti. Ersoy, “Kurumsal yapılar, patronaj sistemi ve çalıştığınız yayın kurumunun getirdiği yayın politikasını düşündüğümüz zaman özgür diyemeyiz. Özgür gazetecinin daha çok fikir üretmesi ve ürettiği fikir karşısında şiddet görmemesi gerekir. Bu sadece fiziksel değil sözlü tacizler de olabilir. Elektronik ortamda gelen bir e-posta bile basın özgürlüğüne zarar veren bir süreçtir” şeklinde konuşarak konuya açıklık getirdi.

Sadece istemek gerek
İyi bir televizyoncu olabilme kriterlerini kişinin yeteneklerine bağlayan Başkaya: “Bir insan çok güzel bir fiziğe ya da sese sahip olsa da iyi bir televizyoncu veya radyocu olamayabilir. Denemek gerekir. Önemli olan kendini televizyonda iyi ifade edebilmek diye düşünüyorum” şeklinde konuştu. Öğrencilerin ilgi gösterdiği söyleşinin ardından DAÜ İletişim Fakültesi öğrencileri adına Yrd. Doç. Dr. Metin Ersoy katılımlarından ve öğretici açıklamalarından dolayı Tülay Başkaya'ya teşekkür etti.
 
Editör: TE Bilisim