DAÜ-SEN Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Özkaramanlı Ada Tv’de Gözde Bekir’in sorularını yanıtladı.

 

Yüksek İdare Mahkemesinin verdiği kararla DAÜ’nün rektörsüz durumda olduğunu söyleyen Özkaramanlı, Gözde Bekir’in “DAÜ bu noktaya nasıl geldi?” sorusuna, “Bilindiği üzere Mayıs ayında DAÜ eski rektörü sayın Abdullah Öztoprak, senatoyu toplayarak Ekim ayında yapılması gereken seçimin (ki sayın rektörümüzün Ekim’in 14’ünde görev süresi bitiyordu) öne alınmasıyla ilgili senatoda bir karar alarak süreci başlattı. Oysa söz konusu Senato toplantısı tüzüklere aykırıdır. Çünkü eski rektör kendisini ilgilendiren bir konuda senatoyu toplamış, başkanlık yapmış ve kararlar aldırmıştır. Bu tüzüklerimize aykırıdır. Yasa gereği rektörlük yapacak kişi ile ilgili Senato öneri yapar, Vakıf Yöneticiler Kurulu ise atama yapar. Yasamız gereği bu iki kurulun atamayla ilgili uzlaşısı esastır. Bu süreçte ise atama ile ilgili senato dayatma yapmıştır. Dayatma diyorum çünkü vakfın bu konuyla ilgili bir kararı veya bir münhali yoktur. Ben dahil olmak üzere bu süreç içerisinde rektör atama saptama komisyonuna (RASK) münhal olup olmadığını sorduk. Bize verilen yanıt böyle bir münhalin olmadığıdır. Yasamız çok açıktır. Rektör bir akademik personeldir. Akademik personelin ataması için münhal ilan edilmek zorundadır. Bunun kaçarı yoktur. Süreç bu şekilde yasa dışı başladı” şeklinde yanıt verdi.

 

Abdullah Öztoprak Baskın Seçim Yaparak Yasa Dışı Yola Başvurdu

 

Eski rektör Abdullah Öztoprak’ın baskın bir seçim yaparak yasa dışı yollarla olayı oldu-bittiye getirmek istediğine dikkat çeken Özkaramanlı, eski rektörün söz konusu yasa dışı senato seçimini, yerel seçimlerin yapıldığı tarihe denk getirerek siyaseti bu işin içine dahil etmeye çalıştığını söyledi.

 

Yasa dışı olarak yapılan bu seçimin kendileri için bir anlamı olmadığını söyleyen Özkaramanlı, “Bakın bu durumu şöyle açıklayayım. Örneğin Belediye Başkanlığı seçimi yapacaksınız ve Belediye Başkanı ile Belediye Meclis Üyeleri toplanarak karar üretecek. Diyecekler ki, seçim şu tarihte olacak ve şu kişiler aday olabilir. Böyle bir şey olabilir mi? Bu yetki yüksek seçim kurulundadır. Şimdi siz DAÜ senatosunun başkanı olacaksınız ve o senatoya diyeceksiniz ki, buyurun bu seçim sürecini yönetin… Bu doğru değil ve olabilecek bir şey değildir. Bu şekilde yapılan bir seçimin yasal zeminden yoksun olduğu açıktır. Hukuki görüşler bunu işaret ediyor. Nitekim Vakıf’ta senatonun bu önerisini bu nedenle iade etmiş ve Sayın Necdet Osam’ı vekaleten rektör olarak atamıştır” dedi.

 

“Üniversitemiz beş yıl boyunca baskıcı ve keyfi yönetimle yönetildi”

 

Gözde Bekir’in “Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun Sn. Öztoprak ile ilgili rahatsızlığı nedir? Vakıf Sn. Öztoprak’ın başarısız olduğunu mu düşünüyor?” sorusuna ise Özkaramanlı şöyle yanıt verdi. “Bildiğiniz gibi medyada son zamanlarda DAÜ başarıdan başarıya koşuyor gibi bir algı yönetimi var. Sendika olarak neyin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Mali açıdan DAÜ başarıdan başarıya koşuyor deniyor ama işin aslı öyle değil. Geçen yılı DAÜ bütçesi 32 Milyon TL açık ile kapattı. Bugün itibarı ile DAÜ bütçesi 10 Milyon TL eksidedir. Aralık itibari ile bu rakam 25 Milyon, yılsonu ise 32 / 35 Milyon TL ile DAÜ bütçesi maalesef açık verecektir. Bu geçen yılla aynıdır. Abdullah Bey geçen beş yıllık süreç içerisinde yaklaşık 400 kişiyi işten çıkarmıştır ve çalışanların maaşından % 10 kesinti yapmıştır. Abdullah Bey beş yıl önce 32 Milyon TL açık veren bütçeyi almış ancak bu kadar kesinti ve işten çıkarma olmasına rağmen aynı şekilde açık veren bir bütçe bırakmıştır. Bu bir başarı öyküsü olmasa gerek diye düşünüyorum.”

 

Abdullah Öztoprak’ın tek adam olmayı arzu ettiğini vurgulayan Özkaramanlı, “Abdullah Bey’in Üniversite içerisinde ki uygulamalarına baktığımızda ise kendisinin tek adam olmayı arzu eden birisi olduğunu görüyoruz. Yasa’da ona bu gücü verir. Örneğin, senato dendiğinde herkesin aklına yüce bir kurul gelebilir. Fakat yasa der ki, senato rektörün verdiği görevleri yapar. Böyle bir yapı vardır. Abdullah Bey’de yasanın kendisine verdiği o gücü sonuna kadar kullandı. Baskıcı ve keyfi bir yönetim anlayışı ile beş yıl boyunca üniversiteyi yönetti. Yüze yakın disiplin soruşturması açtı büyük çoğunluğu sendikacılara yönelikti. Sendikacılar iki buçuk üç yıl boyunca neredeyse üç haftada bir mahkemeye gitti. Üniversitemiz beş yıl boyunca baskıcı ve keyfi yönetimle yönetildi”

 

“Bu krizin ve kaosun sebebi Sn. Öztoprak’ın koltuk sevdasıdır”

 

“Peki, bu duruma neden ses çıkarılmadı?” sorusunu yanıtlayan Özkaramanlı, “Yeni hükümetle atanan Vakıf Yöneticiler Kurulu üyeleri ile birlikte Abdullah Bey’in bu uygulamaları tekrar gündeme geldi. Dolayısıyla bu konular tüm açıklığıyla konuşulmaya başlandı. Geçtiğimiz günlerde meclis araştırma komitesinin DAÜ ile ilgili açıkladığı rapor vardır. DAÜ Üniversite öncesi eğitim kurumlarının özel bir kuruma devri ile ilgili rapor çok üzücü gerçekleri ortaya çıkarmıştır. Bir üniversitenin, üniversite öncesi kurumları olan koleji, ilkokulu ve kreşi kapalı kapılar arkasında ihaleye dahi çıkmadan, yasal olarak yetkiniz olmadan, yasa dışı bir şekilde nasıl devredildiği o raporlarda açıkça yer almaktadır. Üzülerek okudum o raporu. Zira orada olan tespitleri sendikamız zamanında yapmıştı. Bugün itibari ile tüm bu konular Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun önüne geldiğinde aslında bunun bir başarı öyküsü olmadığı, bir algı operasyonuyla yapıldığı ortaya çıkıyor” dedi.

 

 

Eski rektörün koltuk sevdası nedeniyle DAÜ’yü kaosa süreklediğine dikkat çeken Özkaramanlı, “Şu an ki duruma baktığımızda ise gerçekten üzücü bir tablo ortadadır. Vakıf Yöneticiler Kurulu kendisini rektör olarak atamadığı için Sn. Öztoprak, üniversitenin kaosa sürüklenmesinden herhangi bir kaygı duymamaktadır. Sn. Öztoprak ben rektör olmazsam bu üniversite batsın anlayışındadır. Bizim bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Biz sorumluluk taşıyan insanlarız, kurumumuzun zarar görmesini istemeyiz. DAÜ’nün belirli gelenekleri ve kurumsal yapısı vardır. Bu krizi de DAÜ’nün aşacağına olan inancım tamdır. Fakat burada sorun koltuk ve makam sorunudur. Bu krizin ve kaosun sebebi Sn. Öztoprak’ın koltuk sevdasıdır” dedi.

 

“Kuruluş yasasını keyfi olarak yöneticilerin kullanmasına karşıyız.”

 

Sendikalarının bu süreç içerisinde ne Sn. Osam’ın ne de Sn. Öztoprak’ın arkasında olmadığını belirten Özkaramanlı, “Biz olayın yasa dışılıklarını net bir şekilde görüyoruz ve ortaya koyuyoruz. Bu süreçlerin yaşanmasının temel sebebi kuruluş yasasıdır. Kuruluş yasasını keyfi olarak yöneticilerin kullanmasına karşıyız. Dolayısıyla biz bu süreci aynı zamanda bu yasanın değişmesi için bir fırsat olarak görüyoruz” dedi. 

 

“Sn. Osam DAÜ daha fazla zarar görmesin diye konuşmamayı tercih ediyor.”

 

Özkaramanlı, Gözde Bekir’in “Sn. Osam neden hiç medyaya konuşmuyor?” sorusuna ise “Hocamızın böylesi bir ortamda konuşmaması bence doğru bir yaklaşımdır. Çünkü gördüğünüz gibi her gün DAÜ ile ilgili çıkan haberlerle kurumumuz zarar görüyor. Sanırım Sn. Osam DAÜ daha fazla zarar görmesin diye konuşmamayı tercih ediyor. Bu doğru bir yaklaşımdır. Ben üzülerek DAÜ’nün mali yapısını ortaya koyuyorum. Bunun nedeni medyada algı operasyonuyla Sn. Öztoprak’ın DAÜ’de başarıdan başarıya koştuğuna dair çıkan haberlerdir. Bunlar doğru değildir. Rakamlar bunun doğru olmadığını göstermektedir. Halkı bu noktada aydınlatmak bizim görevimizdir” şeklinde yanıt verdi. 

 

“Sn. Öztoprak kendi saltanatını ilan etmiştir.

 

“DAÜ’nün başarısızlığı sadece mali açıdan mı yoksa yönetim ve bilim adına başarısızlık söz konusu mu?” sorusuna ise Özkaramanlı, “Az önce belirttiğim gibi mali açıdan başarısızlık rakamlarla ortadadır. Diğer taraftan yönetimsel açıdan da Sn. Öztoprak’ın tek adamlılığı, baskıcı ve keyfi yönetimi ortadadır. Geçen beş yıl süreç içerisinde Sn. Öztoprak kendi saltanatını ilan etmiştir. Gerekçe göstermeden sendika başkanının işine son vermeye çalışmıştır. Böyle bir yönetim anlayışı olabilir mi?” diyerek yanıt verdi.

 

“Öğrenci sayısı 6 bin arttı ama gelirler artmadı”

 

Öğrenci sayısındaki artışın DAÜ gelirlerine yansımadığına işaret eden Özkaramanlı, “Şu anda öğrenci sayısındaki artış başarı olarak gösteriliyor. Fakat ülkemizde öğrenci sayıları bütün üniversitelerde belirli oranda artmıştır. Bunun sebebi konjonktüreldir.  Komşu ülkelerdeki istikrarsızlık bir fırsat olarak değerlendirildi. Tüm üniversitelerde öğrenci sayısında artış olmuştur. Suriye ve Irak’ta iç savaş var. İran’da uzun zamandır baskıcı bir rejim var. Öğrenciler bu ülkelerden kaçış ve fırsat olarak ülkemizi görmüştür. Aynı şekilde Nijerya’da ki durumda benzerdir. Dolayısıyla bu bir kişinin üstün politikaları ile ilgili bir durum değildir. Bu Sn. Öztoprak orada olsa da olmasa da olacak bir şeydir. Öğrenci sayısında ki artışla rektörün başarısını ilişkilendirmek doğru değildir. Bu noktada rakamlara bakmak bize doğruyu gösterecektir. Sn. Öztoprak’ın göreve başladığı 2009 yılındaki DAÜ gelirleri ile bu yılki öğrenci gelirlerine bakıldığında herhangi bir artış yoktur. Aksine % 10-12 arasında reel gelirlerde bir düşüş vardır. DAÜ’nün 2009 yılında 13 bin örencisi vardı. Bugün ise 19 bin öğrencisi var. Ancak reel gelirlerde düşüş vardır. Öğrenci sayısı 6 bin arttı ama gelirler artmadı. Yine buna oranla öğrenci sayısına göre hoca sayısında artış olmadı. Hatta azalma vardır. Böylesine bir durumda kaliteden söz edilemez. Bu artışın devam etmesi için ise kaliteli eğitim vermelisiniz. Bana göre bu yönetimin başarısızlığıdır” dedi.  

 

“Sn. Öztoprak’ın DAÜ’nün önünü açmasını bekliyoruz”

 

Öztoprak’ın DAÜ’nün önünü açmasını beklediklerini söyleyen Özkaramanlı, “Biz sendika olarak Sn. Öztoprak’ın beş yıllık icraatlarını ve yönetim şeklini gördük. Sendikamız şeffaf ve hesap verebilir, hocalarına, personeline insanca yaklaşacak bir yönetim istiyor. Bu nedenle Sn. Öztoprak’ın DAÜ’nün önünü açmasını bekliyoruz” dedi.

 

“Sn. Öztoprak hukuka hiçbir zaman saygı duymadı”

 

Gözde Bekir’in “Vekil rektör Necdet Bey’in son bir aylık döneminde neler yapıldı?” sorusuna ise Özkaramanlı, “Necdet Bey bu kısa zaman içerisinde yaptığı birkaç hamle ile bize bu ışığı verdi. Yasa dışı olarak yapılan belirli kesintileri kaldırdı. Çalışanlara sahip çıktı. Biz işte bu şekilde DAÜ’deki yönetimin hukuka bağlı kalarak çalışmasını istiyoruz. Sn. Öztoprak hukuka hiçbir zaman saygı duymadı. Mahkeme kararlarını yerine getirmedi. Biz böyle bir anlayışı istemiyoruz. Necdet Bey’in döneminde ise hukuk yerine getirilmiş, sendika olarak yönetimle toplu iş sözleşmesi imzalama aşamasına gelinmiştir. Sn. Öztoprak’ın döneminde toplu iş sözleşmesi konu dahi edilmemiş, her maddesi ihlal edilmiştir. En büyük fark nedir derseniz, bu kısa zaman içerisinde hukuka saygıyı gördük. Bize verilen söz buydu ve vekil rektör bunu sağlamıştır. İkinci söz ise kuruluş yasasının değişmesidir. Bu yasa değişmediği sürece DAÜ her zaman zarar görecektir. Mahkemenin verdiği ara emri bizi yıldıramaz. Bu yasanın değişmesi şarttır” şeklinde yanıt verdi.   

DAÜ-SEN

Editör: TE Bilisim