İlk sözü alan YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı, Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülürken akla gelen ilk sorunun örtülü ödenekler konusu olduğunu söyledi. Arıklı, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın seçilmeden önce kaldırılacağını söylediğini ancak seçildikten sonra bu yönde bir adım atmadığına işaret etti.

Cumhurbaşkanı Akıncı’nın geçmişte verdiği beyanatların yanısıra Berlin görüşmesi sonrasındaki “tren rayına oturdu” yönündeki değerlendirmesini anımsatan Arıklı, tarihi bir tren fotoğrafı göstererek, federasyon düşüncesinin, tren gibi tarihi olduğunu ve tarihte kalması gerektiğini söyledi.

Rum Lider Anastasiadis’in zihniyetinde bir değişiklik olmadığını söyleyen Arıklı, Akdeniz’de ciddi gelişmeler yaşandığını ve bazı ülkelerin Türkiye’yi devre dışı bırakmaya çalıştıklarına işaret ederek, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmalarla bu oyunu ve dengeleri bozduğunu belirtti.

 “Bunda sonra hesaplarda ve denklemlerde KKTC ve Türkiye olacaktır. Bu noktada Cumhurbaşkanlığı seçimler önem taşıyor” diyen Arıklı, Türkiye ile birlikte uyum içinde çalışacak bir Cumhurbaşkanının seçilmesi gerektiğini söyledi.

Son dönemde iki kesimde yapılan bazı anketler arasında dağlar ve uçurumlar olduğunu kaydeden Arıklı, yapılması gerekenin KKTC’yi tanıtmak olduğunu belirtti. Arıklı, Tayvan ve Kosova modellerini örnek göstererek, ticari temsilcilikler açılabileceğini kaydetti.

Kıbrıslı Türklerin olmazsa olmazı güvenlik ve garantileri tartışmaya açmanın doğru olmadığını belirten Arıklı, KKTC’nin bazı vatandaşlarının güneye geçemediğini bunun da Akıncı tarafından gündeme getirilmediğini söyledi. Arıklı, Akıncı’nın hangi hedefleri gerçekleştirmek için aday olmak istediğini sorarak, iki devletliliği savunacak bir Cumhurbaşkanı seçilmesi görüşünü yineledi.

HASİPOĞLU

UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, 10 Aralık İnsan Hakları Günü olan bugünün önemine vurgu yaparak başladığı görüşmede, Kıbrıs Türk halkına yönelik insan hakları sorununun devam ettiğini söyledi.

BM denetiminde yapılan müzakereler sırasında dahi bu durumun bunun devam ettiğini kaydeden Hasipoğlu, Kıbrıs Rum halkı nezdinde İnsan Hakları Bildirgesi’nin özünü kavramada sıkıntı olduğunu belirtti.

Kıbrıs Rum tarafının, ambargo ve izolasyon uygulanan Kıbrıs Türk halkının ticaret, kültür ve spor anlamında dış dünyayla temas kurmasını hazmedemediğini savunan Hasipoğlu, “Maalesef böyle bir komşuyla anlaşma yapmaya çalışıyoruz” dedi.

Federasyonun paylaşma temelinde olduğunu dile getiren Hasipoğlu, ancak bu paylaşım ruhu eksikliğinin Rum tarafında devam ettiğini ve Türk tarafının artık irade ortaya koyarak, Rum tarafının keyfini bekleyecek politika ve duruşlardan kaçınması gerektiğini söyledi. Hasipoğlu, “Rumlar, yönetimi ve zenginliği paylaşmak istemiyor. Bu noktada ciddi sıkıntı var” dedi.

Cumhurbaşkanının seçilirken ettiği yemini okuyan Hasipoğlu, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın dört boyutlu siyaset sözü vererek göreve geldiğini ancak hiçbirini gerçekleştiremediğini, örtülü ödenekle ilgili şeffaf olmadığını ve barış dili kullanmadığını savundu.

Hasipoğlu, Cenevre ve Crans Montana görüşmelerine değinerek, Akıncı’nın geçmiş mutabakatlarla ilgili yakınlaşmaları teyit ettirmeyi sağlayamadığını ve bunun sonuçlarının bugün de görüldüğünü söyledi.

Berlin’den sonra da ucu açık sürecin devam ettiğini, sonuç almak için ona göre strateji geliştirilmesi gerektiğini kaydeden Oğuzhan Hasipoğlu, Crans Montana’nın, sürecin son aşaması olduğunu ancak sonuç alıcı müzakere zihniyeti olmadığından yine Rum tarafının keyfinin beklendiği bir sürece hapis olunduğunu belirtti.

Rumların Kıbrıslı Türklerin haklarını vermeye yanaşmadığını, gelinen noktada Kıbrıs Türk tarafının egemenliğini dünyaya haykırması gerektiğini söyleyen Hasipoğlu, kapsamlı çözümü beklerken bazı değerlerin kaybedildiğini ve Kapalı Maraş’ın da bunlardan biri olduğunu vurguladı.

Hükümetin Maraş’ın açılması için başlattığı çalışmanın müzakere masasındaki pozisyona ters olduğunu ve olmaya devam edeceğini belirten Hasipoğlu, Crans Montana’da ortaya konan haritayı istemelerine rağmen alamadıklarını, haritanın o dönemde sunulmasıyla yanlış yapıldığını söyledi.

Hidrokarbon konusunda Kıbrıs Türk halkının haklarına saygı gösterilmesi gerektiğini belirten Hasipoğlu, hidrokarbonun çözüm için fırsat olabileceği gibi, ayrılma anlamında da bir alternatif olabileceğini kaydetti.

Türkiye ile Libya arasındaki anlaşmanın çok önemli olduğunu belirten Hasipoğlu, uluslararası deniz hukuku bağlamında Türkiye ve KKTC’nin doğru yolda olduğunu ifade etti.

İçte iki egemen devlet, tek uluslararası kimlik şeklindeki modelin tartışılması gerektiğini dile getiren Hasipoğlu, konfederal modelle yola devam edilmesi gerektiğini belirtti.

Editör: TE Bilisim