Kurulduğu günden beri olmasa da, Kıbrıs Türk solunun merkez partisi CTP’nin  siyasi tezlerini “Türkiye düşmanlığı” veya daha masum bir ifade ile “Türkiye karşıtlığı” üzerinden kurduğu bir gerçek.

Soğuk Savaş döneminin sona ermesi sonrasında da yeni bir sosyalist duruş ortaya koymakta çelişkiler yaşayan CTP’ye o günlerden kalan başka bir miras daha var.

“Değişim’e karşı gösterilen direnç.”

Heraklitos’un zamanı durduran meşhur klişesi “değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” öngörüsüne inat, CTP en büyük zararı yeni zamanlara dair yeni politikalar ortaya koyamamasından dolayı hep yine kendisinden gördü.

Değişen dünya ile birlikte değişen jeopolitik ve makro ekonomik politikaları yorumlamada sadece Kıbrıs Türk solu’nun sınıfta kaldığını iddia etmek ise insafsızlık olur.

Kıbrıs Türk sağına egemen olan statüko ve zihniyetin de önce Kıbrıs Türk’ü, Devlet ve ülkenin çıkarları adına yeni dönemi yorumlama ve politika üretme noktasındaki “beceriksizliği” veya daha masum bir ifade ile “eylemsizliği”nin Kıbrıs Türk sol’undan geri kalır yanı yok.

Ve 2005 yılından bugüne kadar geçen sürede göreve gelmiş tüm “Hükümetlerin”  Kıbrıs Türk siyasetine bıraktığı “muallakta” kalma hali ile akıl ve vicdan tutulmalarının topluma bıraktığı kötü mirasın üzerinde kırılma noktası yaratacak yeni bir dönem için “elini taşın altına” sokma dönemi görmek isteyen veya görmeye cesaret edebilen için kapının eşiğinde.

Kıbrıs Türk’ü için, Devlet için ve ülkemiz diye baş tacı yaptığımız toprakların 2005 yılından beri toplumun karakteri ve ruh hali olan mahfuz kaderini kırmak için CTP-UBP icraat hükümeti bir fırsattan öte yeniden başlamak için bir umut.

Ve böylesi bir umudun en önemli itici gücü ise hiç şüphesiz değişimin ideolojiye ve parti geleneğine ihanet olmadığının samimi ve içten bir kanıtı olan ve geçmişten kopmadan ama geçmişin de esiri olmadan, gelecek inşasında yeni bir sol iradenin doğal lideri ise duruşu ile Tufan Erhürman’dan başkası değil.

Kıbrıs Türk sağını temsil eden partilerin tümünden de duruşu ile saygı görme potansiyeli yanında “Türkiye düşmanlığı” veya “Türkiye karşıtlığı” üzerinden kurgulanmayan, tarihi, milli kimlik ve kültürü yok saymayan ama olası yeni bir anlaşmada tek bir modele hapsolup kalmayan yeni bir sol duruş, ülke demokrasi açısından da oldukça önemli.

 Zor bir dönemden geçmekte olan Kıbrıs Türk toplumu için bir umut olma potansiyelini de taşıyan yeni bir sol ile birlikte sloganlardan kurtulan yeni bir sağ’ın karşılaşacağı en büyük direnç ve muhalefetin de kendi partileri içerisinden ortaya çıkacak olmasına inat Kıbrıs Türk soluna dair yeni bir politik dili inşa etmesi, iç ve dış siyasete dair birçok ezberi bozacak, paradigma ve statükoyu değiştirecek ve kırılma noktasını başlatacak bir dinamizmi de içerisinde barındırması toplumsal fayda adına önemli.

Ve Tufan Erhürman’ın politik duruşunun partisi CTP içerisinde egemen olması ise hiç şüphesiz ki Kıbrıs Türk sağının da yeni politikaları üretmesinde en önemli itici güçlerden biri olacak.

Farklı bir parantez olsa da, Tufan Erhürman’ın, 4’lü Hükümet dönemindeki Başbakanlık görevi ve Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşanılanları da ayrıca değerlendirmesi elbette gerekli.

Önce parti ve dogmatik ezberler olmamalı, önce ülke ve ülke insanı gelmeli deme cesaretini ortaya koyarak vatanseverlik veya yurtseverliğin her şeyden önce özveri gerektirdiğini unutmadan ülkeyi daha fazla “hükümetsiz” bırakmamak toplumsal bir sorumluluktan öte bir ödev.

Tüm birikimleri ile yeni bir sol doğarken, ülke siyasetindeki yeni dönemin de her doğum gibi sancılı olacağı şimdiden belli.

Ve ülkenin mahfuz kaderi ile birlikte 2005 yılından beri siyasette yaşanan akıl tutulmalarının kötü mirasının değişmesi adına yeni bir sol ile birlikte yeni bir sağ da doğmalı.

CTP-UBP İCRAAT HÜKÜMETİ ilk adım olsun.

Editör: TE Bilisim