• “Ben karikatür çizerken çok az sözcük kullanıyorum. Burada önemli olan sözcükler karikatürden çıkartılsa bile karikatürün tek başına yine bir anlam ifade etmesi gerektiğidir.”

• “1979 yılında haftalık gazetelerde “Barış imzası” ile karikatür çizmeye başlamıştım. Çünkü televizyon Bayraktarlık’a bağlıydı ve ben orada memur olduğum için açık ismimi kullanamıyordum.”

Karikatürist Musa Kayra, 1949 yılında Kıbrıs’ın Limasol kasabasının Bladanisya (Çamlıca) köyünde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Limasol’da bitirdikten sonra İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nin (Mimar Sinan Üniversitesi) Sahne ve Görüntü Sanatları Bölümü’ne girdi. Oradaki eğitimini tamamladıktan sonra bir buçuk yıl kadar İstanbul Hürriyet Gazetesi’nde grafiker olarak çalıştı. Daha sonra Bayrak Radyo Televizyon Kurumu’nun kurulmasıyla orada dekoratör ve grafiker olarak göreve başladı ve 8 yıl orada çalıştı. Daha sonra Kıbrıs Postası’nda çalışmaya başlayan Kayra, çeşitli gazetelerde karikatür çizmeye başladı.
Musa Kayra, kendini ve işini detaylı olarak dergimize anlattı.

“Yaşananlara tepki olsun diye çizmeye başladım”
“Karikatür çizimimi kendi kendime geliştirdim. Hürriyet Gazetesi’ne girdiğim zaman Çarşaf isimli mizah dergisi çıkmaktaydı. Oradaki karikatürcüleri hep takip ederdim, ama çizmeyi hiç denememiştim. Tabii arkadaşların çizdiklerini ve neler kullandıklarını büyük bir hayranlıkla seyrederdim. Kıbrıs’a döndükten ve iş hayatımı garanti altına aldıktan sonra kalemi elime almayı deneyebildim. Tabii o dönemde toplumda büyük bir siyasi baskı vardı, insanlar görüşlerini açıkça söyleyemiyorlardı. Gençler en ufak şeyde ‘Rumculuk’ ile suçlanıyordu, ekonomiye dayalı isyan sorunları vardı. Benim bu olaylara tepkim çizgi ile meydana çıkmıştı ve böylece çizmeye başlamıştım. Yani bir tepki sonucu çizmeye başladım ve bu yeteneğimi geliştirdim. 36 yıldır çizimlerime büyük bir tutku ile devam ediyorum.

“Birçok orijinal çizimim geri gelmedi”
“Çizmeye başladığımdan itibaren sürekli ve sayısız karikatür çizdim, o yüzden elimde belli bir sayı yok. Fakat şimdilerde her gün çizdiğim olmuyor, bazen günde 3-4, bazen de haftada bir tane çizdiğim oluyor. Eskiden çizdiklerimizi yıllarca yurtdışında düzenlenen yarışmalara gönderiyorduk. Ancak şartnamede orijinallerin geri gönderilmeyeceği yazdığı için çizimler geri gelmiyordu. O dönemlerde de fotokopi ya da fotoğraf makinesi olmadığı için bir örneğini saklayamıyorduk. Bir dönemden sonra fotoğraflarını almaya, daha sonra fotokopi ve bilgisayarlarlar sayesinde çizimlerimi saklamaya başlamıştım. Son 4-5 senedir de Yenidüzen’in ilavesi olan Adres Kıbrıs ekine haftalık çizimlerimi gönderiyorum ve onların orijinalleri elimde birikmiş durumdadır, ne yazık ki elimde sadece onların orijinalleri bulunuyor.

“İlk yayınlanan çizimim Yaşar Ersoy sayesinde oldu”
1979 yılında Lefkoşa’da Çağdaş Sanatçılar Derneği’ni kurmuştuk. O dönemde şimdiki Cumhurbaşkanımız Mustafa Akıncı Lefkoşa Belediye Başkanı olmuştu ve Lefkoşa Kültür Sanat Şenliği düzenlemeye başlamıştık. Dernek ile birlikte 6-7 yıl bu şenliği sürdürmüştük. Bu arada derneğimiz az yapraklı bir gazete çıkarmaya karar vermişti. Lefkoşa Belediye Tiyatrosu’nun kurucularından ve yönetmenlerinden olan Yaşar Ersoy arkadaşım benden de gazeteye basmak için şiir ya da makale tarzı bir şeyler istemişti. Fakat benim yazıya ve şiire pek merakım olmadığı için bunu yapamayacağımı, fakat isterse çizim deneyebileceğimi söylemiştim, o da kabul etmişti. Böylece karikatür çizmeye başladım, hem onların hem de benim hoşuma gitmişti ve gazeteye basılmıştı.

“Düzenlediğimiz yarışmada gizli karikatürcüler ortaya çıkmıştı”
O dönemlerde Yeni Düzen, Halkın Sesi, Söz, Kurtuluş, Kıbrıs Postası, Akrep, Ortam, Olay, Kıbrıs Sanat gibi haftalık gazeteler çıkıyordu. Ben oralarda “Barış imzası” ile çizmeye başlamıştım. Çünkü televizyon Bayraktarlık’a bağlıydı ve ben orada memur olduğum için açık ismimi kullanamıyordum. Bir yıl kadar barış imzası ile çizmeye devam ettim. 1980 yılında ikinci kez katıldığım Nasrettin Hoca Karikatür Yarışması’nda, Ankara Belediyesi Özel Ödülü aldım ve bundan cesaret alarak açık ismim ile çizmeye başladım. Lefkoşa Kültür Sanat Şenliği’nin 3. yılında benim önerim ile karikatür yarışması düzenledik. Tabii o dönemde yarışmaya katılmak büyük cesaretti, çünkü açık isim ile çizim yapan pek biri yoktu. Fakat yarışmayı açtığımızda 40’tan fazla karikatür gelmişti ve bundan cesaret ile bu yarışmayı 3-4 yıl sürdürebilmiştik. Bu yarışma gizli karikatürcüleri de ortaya çıkarmayı sağlamıştı.

“Aylarca bekledikten sonra yurt dışından gelen ödül bizi motive ederdi”
1986 yılında Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği’ni kurmuştuk. Ben bir yandan da yarışma ve sergilere katılımımı sürdürmekteydim. Derneği kurduktan iki yıl sonra Avrupa Karikatürcüler Federasyonu’na 8. üye ülke olarak kabul edilmiştik. Bu olaydan sonra tüm dünyada Kıbrıs Türk Karikatürü duyulmaya başlamıştı, böylece örgütlü çalışmanın yararını anlamış olmuştuk. Derneğimiz adına birçok yarışma ve sergiler düzenledik. Teknoloji ilerledikçe de karikatür daha da yayılmaya başladı. Çünkü biz 20 yıl kadar, hep posta ile gönderir aylarca bir haber gelmesi için beklerdik. Hiç beklemediğimiz bir anda bir albüm veya bir ödül gelirdi, bu da bizi işimize daha da motive ederdi.

“Yetenekli gençler karikatürden koptu”
Bizim kuşağımız karikatür çizmeyi hala daha sürdürmektedir. Fakat sürekli çizenler iki elin parmaklarını geçmeyecek kadardır. Tabi karikatür genelde sanat, özelde büyük emek ve özveri isteyen bir iştir. Karikatür çizmek için dünyayı takip etmek lazım, okumak lazım, olayları yorumlayabilmek lazım ve en önemlisi olan mizah duygusunun hep olması lazım. Bunun artması için geçmiş dönemlerde gençlerimiz için çalışmalarımız oldu. 3 yıl arka arkaya sergi ve yarışmalar düzenledik ve gençlere ödüller verdik. Yaptıklarımız büyük ilgi gördü ve onların albümlerini de bastık. Ancak maalesef ki arkası gelemedi, o yarışmadaki yetenekli çocuklar da arkası gelemediği için bu işten soğudular ve başka yerlere yöneldiler. Bu da bizi çok üzdü.

“Rumlarla ilişkilerimiz yayınlanmayan karikatürlerden dolayı koptu”
Başka bir etkinlik olarak, iki toplumlu sergiler de yaptık. 1989 yılından 2004 yılına kadar Rum kesiminde ENAS adında bir Amatör Ressamlar Derneği vardı, onlarla bazen Rum bazen Türk tarafında ortak sergiler düzenlemiştik ve her türlü engele rağmen bunu başarmıştık. 2004 yılında referandumda Rumların hayır cevabını eleştiren karikatürler çizilmişti ve Rum arkadaşlar bu karikatürleri sergilemek istememiştiler. Biz de sergilemezler ise katılmayacağımızı söyledik. Neticede sergileyeceklerini söylemelerine rağmen bunu yapmadılar. Ertesi günü gidip karikatürlerimizi toplayıp geri dönmüştük ve o zamandan beridir de Rumlar ile ilişkimizi kesmiş bulunmaktayız. Daha sonra birkaç sergi açma girişiminde bulundular, fakat hepsi bizi yarı yolda bırakmıştı.
Girne Belediyesi’nin Zeytin Festivali çerçevesinde bu yıl 4. kez Karikatür yarışmasını düzenledik ve şu anda 5. yarışmaya hazırlanıyoruz. Yani bir istikrar tutturduk orada ve Girne Belediyesi’nin desteği olduğu sürece bu yarışmayı sürdüreceğimize inanıyorum.
Bireysel olarak da uluslar arası yarışmalara da katılıyoruz. Bazı belediyelerin talepleri ile ya da yurt dışından bazı örgütlerin isteği ile zaman zaman sergilerimiz olmaktadır. Genellikle bize gerek dernek, gerekse de şahsi olarak yurt dışından çok davet gelmektedir, ancak maddi olanaksızlıklar nedeni ile maalesef bunlara katılamıyoruz.

“Karikatür çizecek kişi sembolleri iyi bilmelidir”
Bir kişinin karikatür çizmesi için öncelikle çizgi yeteneği olması gerekir. Sonrasında mizah duygusu olacak, çünkü mizah duygusu olmadan çizdiği şey desenden öteye gitmez. Yani karikatürün bir şeyi eleştirmesi gerek. Dünyamız ve ülkemizdeki bütün evrensel sorunları takip edip bunu karikatür ile yansıtmak gerekmektedir. Ben bu geleneği başlattığıma inanıyorum, çünkü benden önce karikatür hep yazılıydı. Fakat ben doğrudan doğruya karikatürü grafik mizahı olarak görüp düşüncelerimi çizgi ile ifade edebildim.
Bir de karikatür çizecek kişinin çok okuması, dünya haberlerini, olaylarını takip etmesi, geçmiş olaylar ile bağlantı kurması gerekmektedir. Nasıl ki şiirin imgeleri vardır ve sözcükleri kullanır, karikatürün de belli başlı sembolleri vardır ve dili de o sembollerdir. Çizim yapacak kişi bu sembolleri bilmezse, çizdiği şeye de yorum getiremez. Bu yüzden izlemek ve gözlemek çok önemlidir, sadece karikatürü değil diğer sanat dallarını da takip etmek lazımdır.
İşin içine ister istemez estetik boyut da giriyor, yani bir resim sergisine de ilgi duymalısınız, bir heykele ve bir tiyatro oyunu veya sokakta yürüyen bir adam veya bir hayvan da karikatürcünün ilgisini çekmelidir. Olaylara 3 veya 4 değil, 5 boyutlu bakması gerekmektedir ve yaratıcı olmak için başkalarının görmediği şeyleri görmesi lazımdır.

“Sözcük olmadan da karikatür anlam ifade edebilmeli”
Ben karikatür çizerken çok az sözcük kullanıyorum. Günlük karikatür çizen arkadaşlar genellikle ufak tefek bazı sözcükler kullanıyorlar. Burada önemli olan sözcükler karikatürden çıkartılsa bile karikatürün tek başına yine bir anlam ifade etmesi gerektiğidir. Mesela benim de yazılı karikatür aklıma çok geliyor ama bunu hemen uygulamıyorum, zihnimin bir kenarında tutuyorum ve onu yazısız nasıl ifade edebileceğimi keşfettiğim anda çiziyorum.
Bir karikatürün çizim süresine bakacak olursak bazı karikatürler yarım saatte çizilir, bazılarına da 3-4 gün emek veriyoruz. Çok ince detay çalıştığım karikatürlere bakacak olursak günlerce üzerinde aralıklı olarak çalışıyorum.

“Sergilerimi açık havada ve kalabalık yerlerde açıyorum”
1980 Lefkoşa Kültür Sanat Şenliği’ni düzenlediğimiz yıllarda ilk sergimi 20 Temmuz Lisesi’nin salonunda açmıştım. Serginin ilk günü 50-60 davetli gelmişti. İkinci günü gittiğimde ise öğlene kadar beklememe rağmen 1 kişi dahi sergiye gelmemişti. Ben de orada otururken 20 Temmuz Lisesi’nin parmaklıklarının arasında Mevlevi Tekkesi’nin göründüğünü ve orada bir kalabalık olduğunu fark ettim. Bir süre sonra yanıma gelen arkadaşımdan sergimi Mevlevi Tekkesi’nin önüne açmak için yardımını istedim. O da beni kırmadı ve belediyenin kamyoneti ile sergiyi oraya taşıdık. Sergiyi oraya aktardıktan yarım satın içinde sergiye gelenlerin sayısı 300’ü bulmuştu ve bundan sonraki sergilerimi hep açık havada kalabalık yerlerde açmaya başlamıştım. Bandabulya’da ve bunun gibi yerlerde sergilerimi halka sunmuştum, ada içinde köylerdeki festivallerde de sergimi açmıştım. Yurtdışında Londra’da 5 kişisel sergi yanında, Almanya’da ve Hırvatistan’da da sergi açmıştım.

“Halkın oyları ile aldığım ödül benim için en anlamlısı”
1974 yılından sonra karikatürlerimizi yurtdışındaki yarışmalara sırf ödül almak için göndermiyorduk, tek amacımız kendimizi bir nevi dünyaya duyurmaktı. Ama ödül de insanı büyük derecede motive etmekteydi. Mesela Ankara Belediyesi Nasrettin Hoca Özel Ödülü almasaydım belki de konsantre olup da kendimi bu kadar geliştiremeyecektim ve sönüp gidecektim.
Şimdiye kadar aldığım tüm ödüllerin bende ayrı ayrı önemi vardır, fakat benim için özel bir anlam taşıyan bir ödül var. 2007-2010 yılları arasında Yeniboğaziçi Belediyesi ile beraber uluslar arası bir sergi düzenlemiştik ve oraya uluslar arası karikatürcüleri davet etmiştik. Festivalde her yıl bir yerli bir de yabancı karikatürcüye halk oylaması ile ödül verilirdi. Vatandaşlara mühürlü kâğıt parçaları dağıtır onlara sergisi en güzel olan karikatürcünün ismini yazmalarını isterdik ve bunun sonucunda en çok oy alana ödül verirdik. Bu yarışmanın ilk düzenlendiğinde halkımız beni bu ödüle laik görmüştü ve bu ödül benim için en anlamlısıydı. Çünkü diğerleri bir kurum tarafından verilirdi fakat bu ödül halkın isteği ile verilen bir ödüldü ve anlamı çok daha fazlaydı.

“Çocuk ve gençlerimize yardıma hazırız”
Şahsım yanında, dernek olarak da bu konuda çalışmak isteyen çocuk veya gençlerimize her türlü yardıma hazırız. Yeter ki onların içinde istek ve merak olsun. Birkaç gencimiz bu şekilde yetişti, yani onlar kendini geliştirdi ve bizden destek istediler. Fakat bu çağrılarımıza çok da yanıt aldığımızı söyleyemem, ama dediğim gibi her türlü yardımı yapmaya hazırız.

MESARYA DERGİSİ





 
Editör: TE Bilisim