Oda, talep ettikleri değişikliklerin tüzüğe yansımaması halinde vatandaşların gürültü kirliliğinin olumsuz etkilerinden kısa zamanda çok daha fazla etkileneceğini savundu.

Oda başkanı Doğuç Veysioğlu yazılı açıklamasında, Turizm ve Çevre Bakanlığının birçok tüzüğü “alelacele, danışma toplantıları yapılmadan, halkın ve ilgili paydaşların görüşlerini dikkate almadan hazırladığını” öne sürdü.

Veysioğlu, bunlardan bir tanesinin de “Çevresel Gürültü Tüzüğü” olduğunu savunarak, “Bu tüzükle ilgili durumun halk sağlığı açısından çok daha vahim olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz” dedi ve Oda’nın verdiği görüşlerin dikkate alınmamasını eleştirdi.

Veysioğlu, Oda’nın itirazlarını şöyle özetledi:

“Ağustos ayında yayınlanmış tüzük;

18/2012 Çevre Yasası’na aykırıdır. Çevre Yasasının 56. maddesi açıkça kişilerin huzurunu ve sağlığını bozacak gürültü yapmak yasaktır şeklinde hüküm koymasına rağmen ve Dünya Sağlık Örgütü’nün çevresel gürültü seviyesinin 40 dB aşmaması gerektiği görüşü ortadayken yapılan tüzük en hassas bölgelerde, yani hastanelerin bulunduğu bölgelerde dahi ortalama sınırı 55 dB olarak koymuştur. Dünya Sağlık Örgütü ise 50 dB şiddetindeki süreklilik arz eden bir gürültünün sağlık sorunlarına neden olabileceğini rapor etmektedir.

55/1989 sayılı İmar Yasasına aykırıdır. Tüzük, Çevre Koruma Dairesi’ne hassasiyet alanlarını belirleme yani imarla ilgili kararlar alma hakkını vermektedir. Bu durum İmar Yasasında açıkça planlama makamı olarak belirlenmiş olan Şehir Planlama Dairesi’yle yetki çatışması yaratıldığı anlamına gelmektedir. Ayrıca 27-2013 sayılı İyi İdare Yasası Madde 11’e göre çevre ve imarla ilgili konularda, ilgili bölgede ikamet eden özel kişilerin tamamına açık danışma toplantıları düzenlenmeden idari işlem yapılamaz ibaresi mevcuttur.

Teknik açıdan yetersizdir ve vatandaşları korumamaktadır;

Tüzükte arka plan gürültüsü tanımı olmasına rağmen, gürültü kaynağı açıkken arka plan gürültü değeriyle kıyas sınır değerlerinin verilmediği görülmektedir.

Tüzükte düşük frekanslı sesler (bas veya darbe nitelikli sesler) için sınır değerler konmadığı görülmektedir. Ortalama frekansta (dBA) limit değerleri geçmeyen bir ses kirliği, düşük frekanslarda (dBC) insan sağlığını olumsuz etkileyecek değerleri aşabilir fakat bu konuda tüzükte hiçbir tedbir alınmamıştır.

Tüzük hassas bölgelerde disko veya konser gibi faaliyetlerin hafta içi 03.00, hafta sonu ise 04.00’e kadar sürmesine izin vermektedir. Karışık kullanım olarak tanımlanmış hassasiyet seviyesi III’te ise açık alanda hafta içi veya hafta sonu olmasına bakılmaksızın saat 04.00’e kadar müzik izni verilebilmesine olanak sağlanmıştır. Bunların hiçbiri halk sağlığı açısından kabul edilebilir değildir.

Bakanlığın, vatandaşların, sivil toplum örgütlerinin ve Oda’mızın itirazlarına kulak tıkaması bizleri endişelendirmektedir. Bugün Başbakanlık’ta ilgili paydaşlarla yapılan toplantının bir dönüm noktası olacağını ümit ediyoruz. Talep ettiğimiz değişiklikler tüzüğe yansımadığı takdirde, vatandaşlar gürültü kirliliğinin olumsuz etkilerinden kısa zamanda çok daha fazla etkilenecektir”.

Editör: TE Bilisim