Yılan hikayesine dönen “2020 Yılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması” nihayet imzalandı.

Ve sürecin zor kısmı şimdi başladı.

UBP-HP Hükümeti derin bir nefes alırken Devlet erkini elinde tutan gerek Hükümet üyeleri gerekse bürokratik kadrolar içerisinde aslında giyilen ateşten gömleğin  farkında olan yok denecek kadar az.

Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliğinin, Kuzey Kıbrıs özel örneğinde ortak noktası ve üzerinde belki de hiç konuşup tartışmadan uzlaşacakları iki ana olgunun, 2000’li yılların başından itibaren süregelen siyasi istikrarsızlık ve Hükümetler ile siyaset kurumunun icraat kısırlığı olduğunu söylemek, iddialı bir yorum olmaz.

Ülke tarihinin en geniş tabanlı ve belki de en büyük hayal kırıklığı da yaratan 4 partili koalisyon Hükümetinden bugüne kadar imzalanması yılan hikayesine dönen “İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması”na dair şifreleri, Kuzey Kıbrıs siyaset kurumu ve Hükümetlerin, icraat karnelerindeki notları temelinde tartışmak ve değerlendirmek gerekli.

Ve siyaset kurumunun temel taşı ve çimentosu konumundaki tüm siyasi partilerin komplo teorileri ve siyasi hurafelere kulak asmadan, itimat etmeden ve realiteden uzaklaşmadan ilk önce aynaya bakmaları daha politik bir ifade ile en azından Devlet yönetimine dair özeleştirilerini yapmaları artık elzem.

Ve siyaset kurumunun Devlet yönetimine dair özeleştiriden uzaklaştığı oranda da güven erozyonu içerisinde uçurumun kıyısına yaklaştığını görememek ise bugünün siyasetinin ruhunu ele geçirmiş noktada.

İktisadi ve Mali İş Birliği Anlaşması”nın imzalanmasını bir müjde ve ekonomik sorunların sona ereceğine yönelik bir destek olarak yorumlayan başta UBP-HP Hükümeti ve siyaset kurumunun diğer aktörlerinin halet-i ruhiyesi, protokolün imzalanmasının sürecin kolay kısmı olduğu ve zor kısmının şimdi başladığını farkına varmaktan bugün itibarıyla ne yazık ki uzak.

2.288 milyar Türk Lirasını serbest bırakan imzalar atıldıktan hemen sonra UBP-HP Hükümetinin zor sınavı başladı.

İmzalanması yılan hikayesine dönen Anlaşmanın belki de en kolay yanı, imzaların atılması idi.

Ya sonrası?

İcraatlar, ev ödevleri, hizmet ve yatırımlara dair atılacak adımlar ve ortaya konacak siyasi iradeyi sergilemekten başka hiçbir seçeneğimiz artık yok.

Ve artık kimsecikler, Hükümet bozuldu ve mecburen erken seçime gidiyor Kuzey Kıbrıs safsatalarına inanacak değil.

Siyaset kurumunun istikrara kavuşması ve Hükümetlerin Kıbrıs Türküne hizmet vizyonu temelinde icraat kısırlığını aşmaları, ev ödevlerini, toplumsal ve siyasal sorumluluklarını yerine getirecekleri refleksi ortaya koymaları artık olmazsa olmaz.

Ve artık, 2000’li yılların başından itibaren siyaset kurumunu esir alan ve bir o kadar etik olmayan “ahlaksız mutabakatların” sonucu olan anlaşmalı erken genel seçimler ve Hükümet değişikliklerine kimseciklerin sabrı kalmadı.

Devlet olma yolunda ekonomisi ve diğer toplumsal yapıları ile birlikte KKTC’yi güçlendirme ve olgunlaştırma misyonundan başka bir hedefi olmayan “Mali ve Ekonomik İşbirliği Protokollerinin” gereklerinin neden yerine getirilmediği ve/veya getirilmemek için hangi siyasi oyunların siyaset kurumunun tümü tarafından nasıl oynandığını, Hükümetler ile dönemin muhalefet partilerinin kapalı kapılar ardındaki gizli ittifakları ile çeyrek yüzyılı heba olan bir coğrafyanın ve üzerinde yaşam kavgası veren Kıbrıs Türk’ünün karnı artık masallara tok.

Ve artık, bugün sevinenler iyi bilmeli ki, bu son şans.

Ve zaman artık Devletçilik oynamayı bırakıp Devlet olma yolunda adım atmanın zamanı.

Editör: TE Bilisim