Hak sarayda değil, halktadır.

Halk deniz aşırı değil buradadır.

Halk ne istediğini bilir, söyler, kazanır!

Bu da bizim elimizdedir.

Hatırlayın! İngiltere’de yüzde birkaç puanlık bir farka rağmen Avrupa Birliği’nden çıkılması istendi ve “fark küçük, baştan deneyelim” denmedi. AB’den çıkış sürecine girildi.

Demokrasiye saygı budur.

Kaldı ki bizde neredeyse %70’e %30 fark vardır!

Federal bir Kıbrıs için referanduma gittik.

Bizim ne istediğimiz açıktır. Varsayımlar üzerinden hareket edemeyiz.

Güney istemedi ve biz de istemeyeceğiz şeklinde bir bakış,“inatlaşma” ile sonlanamaz. Bu bir “sidik yarışı değildir”. Kişisel inatlaşmaların sonucu, her zaman zararla sonlanır.

Asılolan Cumartesi gün meydanda ne olduğu, belki sonrasında da yeniden sandıkta ne olacağıdır.

Bu ülkede seçimlerin demokratik olup olmadığı meydandadır.Meclisimizin kürsüsünden dahi dile getirilmiş bu sorunu görmezden gelebilir miyiz?

Bunu görüp bilirken halkın iradesini hiçe saymaya devam ediliyorsa altta yatan gerekçeler bambaşkadır.

İpi eline geçirenler fütursuz kararlar alamazlar.

Alırlarsa da göz göre göre mahkûm olmayız!

Birkaç kişinin veya toplumu oluşturan bazı zümrelerin kazanarak, halkın hiçe sayılmasının cezası tarih boyunca çok ağır bedellerle karşılık bulmuştur.

Amaç prensiplere bağlı, ilkeli ve mantıklı bir yolda yürümektir. Belli çıkar çevrelerinin sahip olduğu ayrıcalıkları fırsat bilerek halkın, özellikle de demokrasi ile yönettiklerini iddia ettikleri bir toplumda hiç de kabul edilebilir bir durum olmayacaktır.

***

24 Nisan Annan Planı referandum sürecinin yıl dönümündeyiz. 20 yıla yakın daha bir süre daha kaybetmiş olduğumuzun aşikâr bir ispatı olan bu durum ne acıdır ki yeniden benzer bir süreci başlatmak üzere harekete geçirerek halkları bir siyasi ortama hazırlama planları ile içiçedir.

***

Maraş önemli bir meseledir. Maraş’ın bir malzeme olarak kullanılıyor olduğu, safsatadan başka bir şey olamaz.

Bunu bu haliyle kullanmaya çalışanlar da bunun farkındadır.

Elbette eşit egemenlik diyerek yola çıkanlar, BM parametreleri haricindebir yola çıkıyorsa, Maraş’ın gaspedileceğini de söyleyebilir. Söylenmesinin bize yepyeni ve bambaşka olumsuzluklar getireceği de bilinir.

Eğer böyle bir yola girilecekse Türkiye’nin kesenin ağzını açması gereklidir ki Türkiye de şu anda bunu yapabilecek durumda mıdır bilinmez.

Kıbrıslı Türklerin tek bir kurtuluşu vardır:

Etik, ahlaklı, uluslararası hukuk ve siyasi kurallara saygılı bir ortamın yaşanması için gerekli düzenlemeleri yaparak biat edip birilerine yalakalanarak değil, kendi varlığını ortaya koyarak yürünmelidir.

Bu zor değildir. Sadece ilkeli bir duruş gerektirir.

İşte size çözüm.

**

Cumartesi gün meydanlara toplanan her iki toplum da tek bir federal yapının tek bir halkı olmayı murat ettiğini haykırarak, barış içinde yaşanabileceğini hem göstermiş hem de yeniden yeminini tazelemiştir. Bunun ötesi sömürü düzeni veya adamızdan hak gasp etmeye çalışanlara açılacak kapı olacaktır.

Bunu göremeyenlere şaşıyoruz!

Aklı olan herkesin buna şaşması gerekir.

Ya da kişisel olarak nasıl bir kazancın sunulduğunu, hangi küçük planlar ile halkın hiçe sayıldığını sorgulamak da hakkımızdır.

Ki halk olarak bunu yapmaya girişmek bir iç savaş gerekçesine kadar şiddete yol açabilir.

Oysa barış ve çözüm, akıl ve tarihten çıkarılan dersler, etik siyaset ve hukuk ile çözülemez sorun olmayacağı 21. yüzyılın en bilindik gerçeklerindendir!

Dr. Çiğdem DÜRÜST