Vatandaşa zerre kadar getirisi olmayan günlük siyasi hesaplaşmalar ve kavgalar arasında Kıbrıs Türkleri yok olup gidiyor. Biz, Cumhurbaşkanı kim olacak,

Türkiye’den para ne zaman gelecek, sendikalar yine hangi eylemi yapacak tartışması yaparken evlatlarımız yağmur sularında, karanlık yollarda, 70’lerden kalma hastane köşelerinde can veriyor.

Giden canlar gittiğiyle kalırken dönemin yöneticileri koltuklarında oturmaya devam ediyor. Tek fark o gün iktidar olanlar bugün muhalefet, o gün muhalefet olanlar da bugün hükümet koltuğunda oturuyor.
 

Bu katliama sebep olanlara vicdanları rahatlatan bir ceza verilecek mi? Bu facialar bir daha yaşanmasın diye gerekli tedbirler alındı mı? alınacak mı?

KIBRIS MANŞET BAŞYAZI

Biz 4 kişiydik, unuttunuz mu yoksa?

Biz 4 kişiydik.

Günay, Gaye, Tolga, Ahmet.

Unuttunuz mu yoksa?

Yoksa unutulduk mu?

1 sene geçti henüz, sel’e kapılıp yel olalı.

Umutlarımız vardı, ayrı ayrı.

Buluştuğumuz düşlerimiz de oldu elbet.

Ben Günay Kandaz, 18 yaşında son buldu yaşamım.

Ben Gaye Soyutok, 18 yaşındaydım henüz.

Ben Tolga Bekçi, 21 yaşında bu hayattan kopup gittim ve erken veda edişime en fazla 1 sene dayandı babam. 

Ailesi için didinen canım babam, 1 sene tutunabildi hayata, gidişimden sonra.  Peşi sıra arkamdan geldi.

Ben Ahmet Kılıç, 23 yaşındaydım daha.

Biz, Gaye ve Günay, yeğendik.

Birlikte büyüdük ve birlikte öldük.

Ben, Tolga, nişanlımdı Günay.

Evlenecek, çocuklarımız olacaktı.

Hayallerimiz vardı birlikte, hayallerimiz ile birlikte öldük ana baba olamadan.

Biz 4 kişiydik.

Dört koca yürek, dört umut, dört evlat, dört yaşam, dört farklı dünya idik, gitmeden bu dünyadan.

Unuttunuz mu yoksa?

Bizden geriye kalan tek emanet, 4 tane mezar taşı.

En çok da neye üzüldük, bilir misiniz?

Annelerimizin sessiz çığlıkları ve yüreklerine akan gözyaşlarının hiç bitmeyecek olmasına.

Nereden bileceksiniz ki!

Siz hiç evladınızı kaybettiniz mi?

Biz 4 kişiydik.

1 sene geçti henüz, sel’e kapılıp yel olalı.

Hakkımızı da helal etmiyoruz, sebep olanlara.

Sahi, sebep olanlar ne yaptılar, bizden sonra?

Bizden sonra, başka canların yağmur sularına kapılıp ölmemesi için önlem aldılar mı?

Sebep olanlardan hesap soruldu mu?

Unuttunuz mu yoksa?

Yoksa unutulduk mu?

Başbakan değil miydi Tufan Erhürman?

Kudret Özersay da, Hükümetin 2 numarası değil miydi?

Ya Serdar Denktaş ile Cemal Özyiğit, Hükümetin diğer ortakları değiller miydi?

Sadece canımızı değil, umutlarımızı, aşklarımızı, geleceğimizi de bıraktığımız, yapımı devam eden ve bitmek üzere olan yoldan sorumlu Bakan Tolga Atakan mıydı?

Ya muhalefet kimlerdi?

Şimdiki Başbakan Ersin Tatar mıydı ana muhalefet partisi başkanı?

Erhan Arıklı da diğer muhalefet partisinin başkanı değil miydi?

Ayşegül Baybars, Özdil Nami, Fikri Ataoğlu, Erkut Şahali, Filiz Besim ve Zeki Çeler, doğup büyüyüp ve sel suları ile yitip gittiğimiz memleketimizden sorumlu Hükümetin Bakanları değil miydi?

Önce hafızaları silinirmiş, ölenlerin.

Sorduklarımız, bu yüzden.

Sadece annelerinin kokusunu, babalarının “korkma ben varım” diye bakan gözlerini unutmazmış, ölüler.

Unutmadık.

Biz 4 kişiydik.

Günay, Gaye, Tolga, Ahmet.

Unuttunuz mu yoksa?

Yoksa unutulduk mu?

Sebep olanlar , hesap sormayanlar , gereğini yapmayanlar, katilimizdir.

Böyle bilsinler ve bunu olsun hiç unutmasınlar.

Unutmasınlar ki ölmesin başka çocuklar, ağlamasın hiçbir anne ve kahrından ölmesin hiçbir baba.

Anne ve baba olacak, hayallerimizin peşinde koşacaktık.

Sebep oldular, aşklarımız, umutlarımız ve hayallerimiz ile birlikte toprak olduk.

Hakkımız da helal olmasın.

Canımızdan öte, annelerimizin gözünden yüreklerine akan yaşlara neden oldukları için, yaşarken babalarımızı toprağa gömdükleri için.

Ve her defasında yeniden öldük, hiçbir şeyin değişmediğini, kimseden hesap sorulmadığını gördükçe.

Biz 4 kişiydik.

Günay, Gaye, Tolga, Ahmet.

1 sene geçti henüz, sel’e kapılıp yel olalı.

Editör: TE Bilisim