CTP ve DP’nin sunduğu erken seçim önerilerinin komitede ivedilikle görüşülmesine ilişkin tezkereler, Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda kabul edildi.

Meclis Genel Kurulu’nda güvensizlik önergesiyle ilgili oylamanın ardından CTP grubu adına Genel Başkan Lefkoşa Milletvekili Tufan Erhürman’ın sunduğu Cumhuriyet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine ilişkin karar önerisinin komitede ivedilikle görüşülmesine ilişkin tezkere oybirliği; DP Genel Başkanı ve Lefkoşa milletvekili Serdar Denktaş’ın grubu adına sunduğu aynı konudaki öneriye ilişkin tezkere ise oyçokluğu ile onaylandı.

CTP’nin önerisi bu yıl 2 Temmuz’da; DP’ninki ise 15 Nisan 2018’de erken seçime gidilmesini öngörüyor.

GÜRÇAĞ

Ardından UBP Girne Milletvekili İzlem Gürçağ “Kadınlarımız” konulu konuşma yaptı. “Kadınların ezilmediği, istismara uğratılmadığı, şiddete maruz bırakılmadığı bir dünya için tüm gücümüzle mücadeleye devam ediyoruz” diyen Gürçağ, kadının, toplumun ve toplumun çekirdeği olan ailenin temeli olduğunu kaydetti.

Kadının ailesi gibi toplumunu da şekillendiren, dönüştüren ve ülkesine istikamet çizen bir noktada olduğunu dile getiren Gürçağ, kadın mutlu, huzurlu ve refah içindeyse ülkenin de mutlu huzurlu ve refah içinde olacağını dile getirdi.

Kadınlarını dışlayan, aşağılayan ve ikinci sınıf muamelesi gösteren toplumların başarılı olma şansı olmadığını vurgulayan Gürçağ “Modern çağ denen bugünde eğer kadınlar hâlâ şiddet görüyorsa, henüz eğitim çağını tamamlamamış hatta oyun çağındaki kızlarımız baskıcı bir zihniyetle evlendirilebiliyorsa, kadınlarımız önce şiddete sonra tecavüze maruz kalıyorsa bu çağdışı ve insanlık dışı davranışları ben de bir insan olarak şiddetle kınıyorum” dedi.

DERYA

CTP Lefkoşa Milletvekili Doğuş Derya da aynı konuda söz alarak Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde tüm kadınların emekçi olduğunu söylemek gerektiğini dile getirdi. 

Derya, bu sabah hayatını kaybeden besteci-eczacı Kamran Aziz’e de rahmet diledi.

Derya, Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner’e birçok soru yöneltmeyi düşündüğünü ancak yasa dışı gebelik sonlandırma kararı sonucu konuşmasının içeriğini değiştirdiğini belirtti.

Bugüne kadar bu konu toplumda infial yaratsa da mahkeme süreçlerini etkilememek için sessiz kaldığını anlatan Derya, dün mahkemeden çıkan 9 ay hapis cezasının, yasa uygulayıcıların da erkek egemen kültürden nasibini aldığının göstergesi olduğunu söyledi.

Bu konu medyada ilk gündeme geldiğinde birçok erkek köşe yazarı tarafından bu konunun bir cinayet gibi ele alınarak, kürtajın bir cinayet bunu yapanların katilmiş gibi lanse edildiğini belirten Derya, konunun doğru şekilde tartışılmadığını belirtti.

Dünyada kürtajla ilgili yasalar nedir, bir kadın neden kürtaj yaptırmak durumunda kalır konularının ele alınmadığını söyleyen Derya, “Sizce bir kadın neden bir gebeliği sonlandırır manyak olduğu için mi keyfinden mi” diye sordu. 

Doğuş Derya, “Bir kadın durduk yerde kürtaj olmaz. Ya maddi, ya manevi olarak hazır değildir ya ilişkisinde, evliliğinde çıkabilecek sorunlarla ilgili şüpheleri vardır ya da toplumsal baskılardan dolayı gider bir gebeliği sonlandırır” diye konuştu.

Mahkeme kararı verirken yargıcın ifadelerinden cinsellik konusunda kendisini koruması gerekenin kadınlar olduğu, ya da erkeklerin cinsel ilişkide korunma sorumluluğu olmadığı gibi algıların görülebileceğini ifade eden Derya, kadınların hamilelik ve doğum sonrası birçok sorunla baş etmek zorunda kaldığına işaret etti. 

Yasaların, gebeliğin en geç 10 haftada sonlandırılması ve evliyse eşin izni gibi kurallar koyduğunu belirten Derya, evlilik içi tecavüz sonucu gebe kalan kadınların, kocalarının kürtaja izin vermemesi nedeniyle evlilikte kalmak zorunda da bırakıldığını anlattı.

Bazı ülkelerde yasal kürtaj süresinin 16 hatta 20 haftaya kadar çıktığına işaret ederek meselenin tek taraflı okumalarla ele alınamayacağını kaydeden Derya, dünyadaki örneklere bakılarak konuyla ilgili yasaların düzenlenmesi gerektiğini anlattı.

CTP Milletvekili Doğuş Derya, pek çok ülkede kürtaj için kadının anneliğe hazır olmamasının kürtaj için yeterli bir gerekçi olarak görüldüğünü söyleyerek, ülkede kadınların özel hastanelerde kürtaj olmak zorunda bırakıldığını çünkü devlet hastanelerinin bir süredir kürtaj yapmadığı bilgisinin geldiğini belirtti.

Derya, Sağlık Bakanı’nı bu konuyla ilgili adım atmaya çağırdı.

Kürtaj konusunun temel insan hakları üzerinden ele alınması gerektiğini anlatan Derya, 9 aylık cezanın kadınlara “Bir bebeğin hayata gelme süresi dokuz aydır. Madem sen kürtaj oldun seni dokuz ay boyunca hapse yolluyoruz. Kürtaj yaparsanız erkeklere ceza vermeyiz, ama sizi hapsediyoruz” mesajı verdiğini dile getirdi.

Yargıcın ibret verici bir karar vermeyi amaçladığının mahkeme kararından da görülebileceğini söyleyen Derya, 2 yıl kadar önce, 14 yaşında tecavüze uğrayan bir çocuğun yasal kürtaj süresi geçtiği için doğurtulduğunu hatırlatarak “Böyle yasa olmaz” dedi.

“Ben bundan utanıyorum” diyen Derya, Fazilet Özdenefe ile bu konularda yasa hazırlamak amacıyla çalıştıklarını dile getirdi.

Derya, bu sürecin partiler arası mutabakatla hızlandırılmasını istedi.

ÖZDENEFE

CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe de bugün için önceden planladığı konuşmayı değiştirdiğini kaydetti. Derya’nın konuşmasına katıldığını ifade eden Özdenefe, bu konunun gündeme gelmesinin önemli olduğunu belirtti.

Mahkeme sürecinde ve sonucunda kadınların aşağılandığını dile getiren Özdenefe, kadın erkek eşitliğinin sağlanması için önce kadının kendi vücudu üzerindeki hakkına saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Kadının cinselliğinin erkeklerin ve toplumun kontrol altında tutması gereken bir konu olarak görüldüğünü söyleyen Özdenefe, mahkeme kararında “yasak bir ilişki yaşamamış tecavüze de uğramamış” bir kadın olduğu ifadelerinin, bunlar olmadığında kadının kürtajı tercih etmesine anlam verilemeyeceği mesajı verdiğini söyledi.

Özdenefe, kararda yer alan, bu kadının iyi aileden geldiği, iyi eğitim gördüğü bu nedenle bu kararın daha da anlaşılamaz olduğu ifadelerinin de konuyla bağlantısız olduğunu dile getirdi.

Kürtaj yaptıran kadınların ötekileştirildiğini söyleyen Özdenefe, “bir kadın kendi başına mı hamile kalır, neden kürtaj yapmak durumunda kalır” sorularının sorulmadığını kaydetti.

“Anayasa ve yasalar toplumdaki bireyleri korur, doğmamış bir fetüs öldürülebilecek bir birey değildir, bir fetus canlı bir şekilde annenin bedeninde çıkarsa birey olur” diyen Özdenefe, “Çocuğun yaşama hakkı ifadesini” kullanırken dikkat etmek gerektiğini anlattı.

Kürtajın bedelinin kadınlar tarafından ödendiğini söyleyen Özdenefe, bunlarla ilgili sıkıntılı yasaların ivedilikle ele alınması gerektiğini söyledi.

SANER

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ersan Saner de, tüm kadınların gününü kutlayarak başladığı konuşmasında, bakanlık olarak kadınlarla ilgili her türlü yasal çalışmayı yapmaya hazır olduklarını söyledi.

Kadınlar Günü’nü sadece 8 Mart’ta kutlama değil yıl 365 gün 24 saat bakanlık olarak düşündüklerini ve imkanları çerçevesinde en iyi şekilde yapmaya çalıştıklarını belirten Saner, komite çalışmaları sırasında bireysel olarak inanmasa bile siyasette kadına kota konulmasına onay verdiğini, doğum izinlerinin artırılması ve birleştirilmesi konusunda da destek verdiğini ve olumlu öneriler sunduğunu anlattı.

Saner, hamilelik konusunun tek bir kişinin değil iki kişinin sorumluluğunda olduğunu da belirtti.

Bugün ülkede şiddet yoktur denmesine rağmen var olduğunu belirten Saner, gelecek hafta 1. Kadına Şiddete Hayır Çalıştayı düzenleyeceklerini söyledi.

GÜLLE

Ardından CTP Milletvekili Ahmet Gülle, Sağlıkta Son Gelişmeler başlıklı konuşma yaptı. Kürtaj konusunun çok boyutlu şekilde ele alınması gerektiğini söyleyen Gülle, bu konuda doğru bir zeminde konuşmak gerektiğini anlattı.

Bu davanın bu konunun konuşulması için fırsat yarattığını kaydeden Gülle, Meclis’te bu konuda özel bir çalışma grubu oluşturulabileceğini söyledi.

Devlet Laboratuvarı’nda çıkan yangının ciddi sonuçlar verdiğini ve vermeye de devam edeceğini belirten Ahmet Gülle, ilerleyen dönemlerde insanlar açısından ciddi sağlık sorunlarına yol açacağını ifade etti.

Bunun önemli ve büyük bir kriz olduğunu, çok sayıda farklı kimyasalın bulunduğu bir ortamda çıkan yangının etkileyeceği insan sayısının fazla olacağını dile getiren Gülle, kriz yönetimin şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini söyledi, bir komite kurulmasını önerdi.

Temeli atılan Güzelyurt Hastanesi ile ilgili olarak da Ahmet Gülle, “Bu hastane, yap-işlet-devret modeli bir uygulama olacağı endişeleri var. Özellikle oradaki sağlık bilimlerine yönelik üniversite ile ilişkilendiriliyor.

Tabipler Birliği’nin ciddi tereddütleri var. Bu modelin açıklıkla anlatılması gerekiyor” dedi.

Hastanenin, devletin hastanesi ve yönetiminin de Sağlık Bakanlığı’nda olması gerektiğini belirten Gülle, üniversitelerle de çeşitli birimlere ilişkin işbirlikleri yapılabileceğini söyledi.

Editör: TE Bilisim