“Sorun ve çözümler belli”

“İçişleri Bakanımız belediyelerle ilgili tecrübeli bir arkadaşımızdır. Bir dönem beraber ABD’de bir seminerde bulunduk. Sorunlar belli çözümler belli, bir dosya olarak Sayın Bakanımızın önünde duruyor ve çözüm bekliyor. Çabuk olunmalı ve bir an önce çözümler üretilip hayata geçirilmeli. Beklentimiz yasanın bir an önce yapılarak 9.25 olmasını istediğimiz katkı payı oranının yasallaşması. Yerel yönetimler ülkelerin en önemli yerleridir. Yerinden yönetim her zaman daha güçlü ve daha hızlı bir yapıdadır merkezi yönetimlere göre. Yerel yönetimlere yetkilerini devredip de daha hızlı hizmet vermeyi ilke ve hedef olarak seçmiş birçok ülke vardır. Özellikle İskandinav ülkeleri bu konuda öncüdür. Yerinden yönetim daha hızlı ve çabuk topluma hizmet götüren yapılardır. Ülkemizde de merkezi yönetimdeki sıkıntılardan dolayı, hizmet talebinin yerel yönetimlere doğru kaydığını görüyoruz.”

“Beklentiler karşılanmadı”

“Sorunlar vardır. Tüm yerleşim bölgelerimizi belediyelere taşımak doğru bir yaklaşımdı. Yerel hizmet elbette yerinden yönetimlere devredilmeliydi. Bu kararla beraber paylaşımda sorunlar yaşanmaya başladı. Yerinden yönetim sadece nüfusla paylaşılan bir pastayı paylaşıyor. Ve beklentiler bu noktada karşılanmadı. Çünkü nüfus alan kentler büyürken nüfusu ayni kalan kentler devlet katkısından daha az pay almaya başladı. Çünkü kıstas kişi başıdır. Bir yerleşim yeri köyler bağlanmadan, kişi başı 500 TL aldığı dönemde ayni anda 250 TL alarak ayni işi yapmakla baş başa kaldı. Bu çelişkili noktadır. Gelirin bir anda yarı yarıya düşmesi demektir. Oysa %6 olan devlet payı önce 7,6 daha sonra 8,5 taşımıştık. Buna rağmen 2008 de köy bağlanmayan bir belediyenin aldığı katkı payı ayni kaldı. Bu noktada desteğe bir gereksinim oldu.”

“Yeni önerilerimiz var”

“Bizim Birlik olarak yeni hükümete bazı önerilerimiz oldu. 8,5 den 9,25 taşınması bunun %5’lik kısmının köy bağlanan belediyelere, çünkü buralarda bir ihtiyaç oluştu. Ve beş bin nüfusun altında olan küçük yerleşim yerlerinin bu 0,5’lik bir destek verilmesini istedik. Eski İçişleri Bakanı Sayın Çavuşoğlu’nun yaptığı araştırma ve çalışmalar sonucunda da önerdiği sadece nüfus kriterinden öte yüz ölçümünün de dikkate alınması noktasındaki düşüncesini de ortaya koyarak 0,25 kısmının da bu yolla paylaşımına gidilsin dedik. Belediyelerimiz biraz rahatlasın. Yani katkı payı 9,25 oranında olsun, nüfusu beş binin altında olan yerlere 0,5’lik bir katkı ve yüz ölçümüne göre de 0,25’lik bir katkıyla belediyelerin yaşayacak noktaya getirilmesi.”

“Hükümet karar vermeli”


“9,25 için hükümetteyken zamanımız yetmedi. Geçici hükümet bunu yapmadı. Biz bunu suç işliyorsunuz diyerek mahkemeye götürdük. Şimdi de yeni hükümetten bunu bekliyoruz. Gördüğümüz şimdi bunun tamamen ortadan kaldırılması yönünde bir çalışma var. 9,25’lik devlet katkısının yerel yönetimlere bir sistem içerisinde dağıtılmasının önünün açılması gerek ve biz bunu bekliyoruz. Hükümet önce bu oranı verecek mi, bunu bir karara bağlaması gerek. Olmayacaksa de bunu açıklayıp birliğimizle, belediyelerimizle varılan ortak konsensüsü ortadan kaldırması gerek. Eğer bunu yapamazlarsa hareketlenme artacak sıkıntılar artacak ve çoğu belediyeler maaş ödeyemeyecek duruma gelecek. Bunun yanında çalışanımıza ait tüm vergilerimizin yapılandırılıp, kaynaktan kesilmesini de taahhüde bağladık. Buda bu sistem içerisinde düzene girecek.”

“Belediyeler kurumsallaşmalı”

“Mecliste her zaman, bir nakarat gibi belediyeler konuşuluyor. Herkes konuşuyor. Reform istiyoruz. Mecburuz. Öncelikle yerel yönetimlerde belediye sayısının azaltılmasını tartışmalıyız. En başta görevleri belirlenmeli. Ülke belli, yüz ölçümümüz belli 350 milyonluk bir pasta var ortada. Çöpün, sunun bir elden yönetilmesi. Yani tek yapı içerisinde hizmetler birleştirilerek tek yönetimden sağlanabilir. Bazı görevleri daha ucuza, daha az maliyetle yapılabilir. Nüfusa dayalı sistemde yerel gelirlerin bir havuzda toplanıp dağıtılması herhangi bir değişiklik yaratmayacak. En başta belediyeler kurumsallaşmalı. Kurumsallaşacak bir belediyenin nüfusu on binin altında olmamalı. Kendi yasamızda iki binin altında belediye kurulma yasağı var. Ama bizim iki binin altında nüfusu olan belediyemiz var.”

“Mecliste konuşmakla olmuyor”

“Şu an bizim sigorta ve ihtiyat sandığıyla ilgili sıkıntımız yok. Kaybı en fazla olan belediye biziz. 116 çalışanım var. Kadro yasal olarak 450 kusurdur. Ama başka istihdam yapamam çünkü ödeyecek gücüm yok. 2006 yılındaki nüfus sayımı ile bir anda yıllık 2 milyon TL kayba uğradık. Son nüfus sayımıyla nüfusumun 500 artmasına rağmen kaybım da 500 bin TL oldu. Belediyeler elbette borçlanacak ama ödeyebileceği şekilde. İşte 9,25 ısrarımız da aslında ancak bu kaybımızı giderecek. Tedbir de alacağız tabi ki yoksa zorda olan on iki belediyenin içinde oluruz. Üstelik şu anda da muhalefetteyiz. Meclis isterse en fazla bir ay da bu işi bitirir ve belediyeleri kurtarır. Önerilerimiz Bakanının masasındadır. Mecliste konuşmakla olmuyor.”

“Belediyeler krallık değil”

“Belediyeler krallık değil. Bunu Mecliste söyleyenleri ben protesto ediyorum. Bu durumdan tüm belediye başkanları olarak rahatsızız ve üzülüyoruz. İsteyen aday olup kazanabilir. Başkanların hükümetler tarafından atandığı ülkeler var. Başkanlar bağımsız olsun mu, tartışılabilir. Kulağa da hoş gelir. Ama bu ne kadar mümkün? Belediye başkanların süresi en başta konuşulmalı. Milletvekillerinin sürelerinden daha uzun süre olması gerek. Başka ülkelerde bir dönemin yedi yıl olduğu örnekleri var. Seçime değil hizmete odaklı bir süreç ve sistem olmalı. Bağımsız olmakla halkı daha çok ve tarafsız kucaklamak doğru ama zaten belediye başkanları böyle çalışıyor.”

“Yüz ölçümü kriteri ile UBP’li belediyeler patlama yapar”


“Devletin olanaklarını daha hızlı kullanama adına iktidarlar kendi partili belediyelerle daha yakın çalışıyor. Biz her dönem her hükümetle uyumlu çalışmaya özen gösteriyoruz. Güzelyurt da bir sanayi bölgesinin kurulması gerek. Bu büyük bir eksiklik. Belediyenin tek başına buna gücü yetmez. Her hükümetin eksikliğidir ve giderilmeli. CTP’li belediyelerin daha iyi olduğu görüşüne katılmam mümkün değil. Nüfusun imarın yüksek olduğu yerler daha avantajlı ve geliri daha iyidir. Sıkıntılı belediyeler daha çok kırsalda. Belediyelere bağlanan köylerle ilgili olarak yükü alan belediyeler UBP’li belediyelerdir. Bağlanan yerlerden alınan vergi açıkları kapayamaz. Yüz ölçümü kriteri olsa UBP’li belediyeler patlama yapar. Mesela Güzelyurt, Girne’den büyük ama katkı payı daha az.”

“Bölgede farkındalık yaratılmalı”

“Güzelyurt için en başta burada kazanç elde eden insanımız, kazancını burada harcayıp yatırım yapmalı. 1974 den 2013 yılına gelene kadar cazip yerden düşüşe geçen bölge olmanın sebepleri araştırılmalı. Söylediğim gibi bu bölgede sanayi bölgesi yok. Turizm için körfezi kullanamadık. Hava limanı bu bölgede olsaydı her şey değişebilirdi. Merkezle iletişim için yollar en baştan yapılabilirdi. Gençlere yerleşim için konut yapımı sağlanamadı. Arasa verilmedi. Konutlaşma artırılmadı. Bunlar devletin eksiklikleridir. Bunlar giderilebilir. Bunları yapmak için her şey var. Önce nedenleri aramak lazım. O zaman neden benim insanım başka bölgeye ev yapıp, yatırım yapsın. Bölgede farklılık yaratılmalı. Başka bölgede yapılan bir ev iki yıl sonra değerini %50 artırır, Güzelyurt da yapılan ev iki yıl sonra %30 değerini kaybederse bunun çözümü bulunmalı. Gerçek niyet varsa teşvikler verilmeli. Kolaylıklar sağlanmalı. İnsanlar bölgelerinde kalmayı tercih etmeli. Çünkü hayat devam ediyor. Ve doğa boşluk tanımaz. Siz sahip çıkmazsanız başkaları gelip sahip çıkar. Türkiye den gelecek su bir fırsat olabilir. Tarımı güçlendirerek Üniversitelerden ve öğrencilerden daha verimli fayda sağlamak için çalışmak gerek.” 
Editör: TE Bilisim