Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, müzakerelerde 51 yıllık başarısızlığın sorgulanması gerektiğini, bunun toplumsal ve tarihi bir sorumluluk olduğunu söyledi. Federasyonun kötü bir model olmadığını ancak Kıbrıs'ta federal yapının kurulması ve yaşatılması için gerekli şartların olmadığını kaydeden Özersay, iş birliğine dayalı farklı modellerin konuşulması gerektiğini söyledi. Özersay, kendilerinin "iki ayrı devlet" modelinde bir çözüme yakın görüş içinde olduklarını da ifade etti.

ARIKLI

Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı bütçesi ele alınırken ilk konuşmayı, YDP Genel Başkanı Erhan Arıklı yaptı.

Arıklı, Dışişleri Bakanlığı’nın bütçesinin verimli kullanılıp kullanılmadığına dair soru işaretleri olduğunu ifade ederek, bazı temsilciliklere gerçekten ihtiyaç olmadığı gibi, bazı temsilciliklere daha fazla bütçe ayrılması gerektiği görüşünü dile getirdi.

Ankara ve İstanbul temsilciliğinin önemine işaret eden Arıklı, İstanbul’daki konsolosluğun çok sıkışık durumda olduğunu, araç sıkıntısı yaşadıklarını anlattı.

Gerçekten ihtiyaç olan yerlere para akıtılması gerektiğini, ne işe yaradığını bililnmeyen yerlere para akıtmanın bir anlamı olmadığına dikkat çeken Arıklı, temsilciliklerin aylık raporu olup olmadığını bilmek istediklerini kaydetti.

Bölgede çıkan doğal gaz kaynaklarının Güney Kıbrıs’ın önemini arttırdığını ve TC’nin Libya’yla bütün oyunları bozacak bir anlaşma yaptığını anımsatan Arıklı, Türkiye’nin etkin ve filli garantisinin ortadan kalması halinde neler olabileceğini sordu.

Garantörlüğün kaldırıldığı bir federal Kıbrıs inşaa edilirse, Türkiye’nin bir daha Kıbrıs’a gelmesinin mümkün olamayacağını ifade eden Arıklı, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Guteress belgesinin çerçeve olarak kabul edilmesi düşüncesinin bu açıdan çok tehlikeli olabileceğini savundu.

Bu belgede Türkiye’nin etkin ve filli garantisini kaldırmaya yönelik ibareler olduğu görüşünüğ ifade eden Arıklı, “Cumhurbaşkanı Akıncı’nın bir takım tartışmalı fikirler ve eylemlerinin Türkiye’de ve hükümette bazı rahatsızlıkları yarattığını” öne sürdü.

Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmaya en azından Bakanlar Kurulu veya Meclis seviyesinde bir destek atışı yapması gerektiğini söyleyen Arıklı, Bakan Kudret Özersay’ın Maraş konusunu gündemine sokmasının önemine işaret etti.

Hükümetin konuyu gündemine almasını olumlu olarak değerlendiren Arıklı, envanter çalışmasının geçmişte yapıldığını, konun Maronit açılımına benzememesi için uyarılarda bulunduğunu, envanter çalışmasının ne zaman biteceğinin belirsiz olduğunu söyledi.

ÖZYİĞİT

TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit, geleneksel medyaya destek konusunun son derece önemli olduğuna işaret ederek, özellikle ülkede son günlerde yaşananlara, patronaj sistem ve bir takım sermaye gazetelerine bakıldığında geleneksel basının desteklenmesinin ayrıca önemli olduğunu vurguladı.

Geleneksel medyaya destek konusunda gelinen son noktanın ne olduğunu soran Özyiğit, ortada bir parti yaklaşımı olmadığını ama bu ülkede herkesin sesine soluğuna ihtiyaç olduğunu, demokrasinin böyle şekilleneceğini kaydetti.

Dışişleri Bakanlığı bütçesi görüşülürken Maronit açılımı konusunun ve Maronitlerin haklarının korunmasının önemine işaret eden Özyiğit, Koruçam, Karpaşa ve Gürpınar’da yaşayanların durumuna değindi.

Sorunların çözümü için ekonomik kaynağa ihtiyaç olduğunu, ancak dönüş için ciddi bir engel bulunmadığını ifade eden Özyiğit, Maraş açılımı konusundaki görüşlerini de paylaştı.

Maraş konusunda yaşanan sürece işaret eden Özyiğit, Maraş’ta uluslararası bir durumun söz konusu olduğunu, TDP’nin Maraş’ın Birleşmiş Milletler gözetiminde esas sahiplerine açılması, Mağusa Limanı ve Ercan’ın da uluslararası deniz ve hava ulaşımına açılmasını savunduklarını kaydetti. Özyiğit, bu fikri sadece bütünlüklü çözüme yaklaşıldığında çok dile getirmediklerini söyledi.

Özyiğit, Kıbrıs sorunun ve Kıbrıs Türk toplum liderliği ile özdeşleşmiş bir konu olduğunu ifade ederek, Cumhurbaşkanı’nın Kıbrıs Türk toplumunun lideri olduğunu, zaman zaman Dışişleri Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı’nın bir ihtilafta olduğunun görüldüğünü, bunun doğru bir yaklaşım olmadığını kaydetti.

Özyiğit, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanlığı’nın uluslararası platformda yan yana olması gerektiğine inanç belirtti.

Lobicilik yapılmasının önemine de değinen Özyiğit, Kıbrıs Türk toplumunun spor konusunda yaptığı girişimlerin ilerletilmesi ve gençlerin Kıbrıs Türk toplumu olarak spor faaliyetlerine katılması gerektiğini vurguladı.

ATAOĞLU

DP Genel Başkanı Fikri Ataoğlu da, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin, Turizm Bakanlığı çatısından alınarak, Dışişleri Bakanlığı uhdesine aktarılmasını eleştirdi ve buna anlam veremediğini söyledi.

Eski Eserler ve Müzeler Dairesi bütçesinde sadece yüzde bir oranında artış yapılması konusunda da eleştirilerde bulunan Ataoğlu, bunun nedenini sorarak, geçmiş hükümet dönemindeki projelere göz atılıp atılmadığını öğrenmek istediğini dile getirdi.

Eski eserlerle ilgili bir çalışma yapılmadığını gözlemlendiğini ifade eden Ataoğlu, kendi hükümetleri döneminde yapılan çalışmalara değindi ve tamamlayamadıkları çalışmaların akıbetinin ne olacağını öğrenmek istediklerini söyledi. 

TOROS

CTP Milletvekili Fikri Toros da, Eski Eserler Dairesi’nin Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığında olmasının garip olduğunu ifade etti.

Gazimağusa’da 2014 yılından bu yana serbest liman içindeki taş üretme potansiyeli bulunan ocağın işletme bekler durumda olduğunu, muhtelif başvurular yapılmasına rağmen bu konun hala çözüme muhtaç durumda olduğunu kaydetti.

Canbulat Burcu restorasyon ihalesinin taş ihtiyacı sebebiyle iptal edildiğini öğrendiğini söyleyen Toros, tüm kentin restorasyon ve renovasyonu için taş ihtiyacı bulunduğunu ve bu konunyb çözümü için serbest limandaki ocağın faaliyete alınması gerektiğini, bunun çok zor olmayacağını düşündüğünü, bölgenin restorasyonda kullanılacak taş kaynağı sorunun da acilen değerlendirmesinin yapılacağını ümit ettiğini dile getirdi.

Kıbrıs Türk halkının uluslararası platformlarda, daha fazla görünür hale getirmek için ülke kurumları ve uluslararası kurumlar arasında bir ilişki tahsis edilmesi konusunda yetkili bakanlık olan Dışişleri Bakanlığı’nın önemine işaret eden Toros, bakanlığın organizasyon şeması ile ilgili bazı görüşler ortaya koydu.

Bakanlığın bir hukuk şubesine ihtiyacı olduğuna, bu şubenin finansı için Maliye Bakanlığı’nın bir çalışma yapması gerektiğine işaret eden Toros, öte yandan Belediyeler Birliği ve Dışişleri Bakanlığı’nın eş güdüm içinde çalışması gerektiği düşüncesini de dile getirdi.

Dışişleri Bakanlığı’nın 27 tane dış temsilciliği olduğunu, bunların sayısal olarak değil nitelik olarak geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Toros, Kıbrıs Türk diasporası ile Dışişleri Bakanlığı’nın daha yakından ilgilenmesi gerektiğini, bunun için de dış temsilciliklere büyük işler düştüğünü kaydetti.

CTP Milletvekili Fikri Toros, Kıbrıs konusu ve Kıbrıs çözüm sürecinde garantör ülkelerden sonra en çok ilgi gösterenin Rusya Federasyonu olduğunu, ekonomik, siyasi, Doğu Akdeniz projesi başlıkları altında Rusya ile önemli bir diyaloğun tesis edilmesi ve bir temsilcilik açılmasının yollarının zorlanması gerektiği görüşünü dile getirdi.

Doğu Akdeniz’de münhasır bölge içinde devam eden hidrokarbon faaliyetlerine değinen Toros, Türkiye’nin kendi haklarını korumaya yönelik başlattığı çalışmalara işaret etti.

Toros, Kıbrıs konusunda son dönemde Crans Montana’ya kadar yaşanan gelişmelere değinerek, Bakanlık ve hükümetin federasyon modelinin artık tükendiğini, bundan sonra alternatif iş birliğine dayalı modellerin gündeme gelmesi gerektiği, alternatif modelin gündeme gelmeye başladığını anımsattı.

Maraş’la ilgili alınan kararı memnuniyetler karşıladığını, ancak Maraş üzerinde iki tane BM kararı olduğunu anımsatan Toros, önce BM’nin muhatabı olan Cumhurbaşkanı ile görüşüp, BM’ye iletmelerini heyecanla beklediklerini, ancak ne yazık ki bunun yapılmadığını kaydetti.    

Toros, Maraş konusunda hükümet ortaklarının da birbiriyle çeliştiğini ifade ederek, bunun bir hayal ürünü olduğu düşüncesini dile getirdi. Toros, bu konunun doğru kanalda görüşülmesi temennisini aktardı.

İthalat ve ihracat arasındaki dengesizliğin ortadan kaldırılmasının AB standartlarına uyumlaşmayla gerçekleştirilebilecek bir durum olduğunu söyleyen Toros, Dışişleri Bakanlığının AB standart kurumları ve ya onlara akredite olmuş standart kurumları ülkeye getirmesi gerektiğini anlattı.  

Dışişleri Bakanlığı’nın gözlemci olarak katıldığı İslam İşbirliği ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatları konusuna değinerek, lobi faaliyetleri konusunda etkili iki kanal olduğunu anlatan Toros, bu kanalların daha etkin kullanılması gerektiğini söyledi.

CANDAN

CTP Milletvekili Armağan Candan da, halkın özellikle İskele bölgesindeki yağmurdan dolayı ciddi sıkıntı yaşadığını belirterek vatandaşlara geçmiş olsun dileklerinde bulundu ve özellikle trafiğe çıkacak vatandaşlardan dikkatli olmasını istedi.

Candan, yurt dışında çalışan meslek memuru, temsilci ve diplomatların sahip olduğu imkanların arttırılması gerektiğini ifade etti.

Kıbrıs Türk halkının sesinin dünyaya duyurulması için Dışişleri Bakanlığı’nın önemine işaret eden Candan, kendilerinin de AKPA’nın verdiği imkan çerçevesinde Kıbrıslı Türklerin sesini duyurmak için yaptıkları çalışmalara değindi.

AKPA’nın Kıbrıslı Türklerin bir statüye sahip olduğu en önemli kurum olduğuna dikkat çeken Candan, Avrupa İnsan Hakarı Mahkemesi’nde, Taşımaz Mal Komisyonu’nun yeniden sorgulanmaya başlamasının Kıbrıslı Türkler ve Türkiye için bir tehlike arz ettiğini söyledi.

Başbakan Ersin Tatar’ın Maraş konusunda 2020 yılını işaret eden bir açıklaması olduğunu, bu noktada biraz daha netliğe ihtiyaç olduğunu düşündüğünü ifade eden Armağan Candan, günün sonunda BM’nin de uzun bir aradan sonra eski konulara atıfta bulunarak girdiğini hatırlatmak gerektiğine dikkat çekti.

Maronit açılımının ne noktada olduğunu soran Candan, Kıbrıs Türk tarafına daha çok dönme koşullarının yaratılmasının Kıbrıslı Türkler için iyi olacağını dile getirdi.

Armağan Candan, Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi’nin ülke için önemine işaret ederek, Kıbrıs konusuna da değinerek, mevcut sürece sahip çıkılması gerektiğini, Kıbrıs’ın bir federal çözüm dışında birleşmesinin beklenmemesi gerektiğini kaydetti.

İki devletli bir çözümün masaya gelme ihtimalinin bile bulunmadığını ifade eden Candan, Kıbrıs Türk halkının adanın güneyindeki kaynaklardan da hakkı olduğunu, dolayısıyla bölünme ve iki devletli çözümden bahsedenlerin bunları da göz önünde bulundurması gerektiğini söyledi.

ÇAĞATAY

HP Milletvekili Erek Çağatay, Dışişleri Bakanlığı’nın misyonunu ve önemini belirttiği konuşmasında, Dışişleri Bakanlığı’nın Kıbrıs Türk toplumunu uluslararası platformda kendini anlatma çabası içinde  olduğunu kaydetti.

Kıbrıs Rum tarafının zenginliği Kıbrıs Türk tarafını ile paylaşmak istemesinin talep edilmesi gerektiğini söyleyen Çağatay, Kıbrıslı Türklerin çözüm ihtiyacının dünyaya anlatılması gerektiğini kaydetti.

Doğal gaz konusunda, tek yanlı hidrokarbon faaliyetlerini sürdürdüğü sürece Kıbrıs Rum tarafının uzlaşmaktan ne kadar uzak olduğunu gösterdiğini ifade eden Çağatay, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervinin büyüklüğü konusunda da bilgiler verdi.

Doğal gaz konusundaki süreç hakkında da bilgiler veren Erek Çağatay, “Deniz alanında sondaj yapabilir duruma gelebilmişsek ve Türkiye’yi yatırım yapmaya ikna edebilmişsek, o dönem müzakereci olan Kudret Özersay’ın rolü büyüktür” dedi.  

AB’nin tavrı konusunda da değerlendirmelerde bulunan Çağatay, Türkiye’nin doğal gaz faaliyetlerine son vermemesi halinde bir takım yaptırım uygulama kararı aldığını anımsattı.

Doğu Akdeniz’de ortaya çıkabilecek gerginliğin tek sebebinin Kıbrıs Rum tarafı olacağını vurgulayan Çağatay, Kıbrıs’taki tüm zenginliklerden her iki tarafın da hak sahibi olacağını söyledi. 

HASİPOĞLU

UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu da konuşmasında, Dışişleri Bakanlığı’nın görevleri ve dış temsilciliklerinin durumu ile ilgili görüşlerini ilettiklerini, bundan sonra müzakerelerle ilgili yol haritasının ne olacağını anlatmak istediğini kaydetti.

Hasipoğlu, “Kıbrıs Rum tarafının zihniyetinde madem değişiklik yok, aynı metodla müzakerelere devam etmemek gerek. Yeni federal modeller ve fikirlerin gündeme gelmesi lazım. Siz ‘tek alternatif federasyon’ derseniz, tabi ki masada federasyon olacak. Aatılması gereken adımların değiştirilmesi gerek” diye konuştu.

“Biz federasyona ve Kıbrıs Rum tarafına gerekli tolarasyonu ve zamanı verdik” diyen Hasipoğlu, bu noktadan sonra hâkâ federasyon demenin bir anlamı olmadığını vurguladı.

Hasipoğlu, “Bizim artık bu anlayıştan çıkmamız lazım, kendi ayaklarımız üzerinde durmamız ve başka alternatifleri masaya getirmemiz lazım” diyerek, 6 başlıkta konuşulmamış konu kalmadığını, bunu yapmanın hakları olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın böyle bir irade ortaya koyamadığı için, hâlâ aynı noktada kalındığını savunan Hasipoğlu, tek alternatif federasyon mantığı ile gidilirse bu tünelin sonunun karanlık olduğunu vurguladı.

ÖZERSAY

Dışişleri Bakanı Kudret Özersay da eleştirilere cevaben yaptığı konuşmada, bütçeleri bağlamında ve Kıbrıs sorununa dair bazı tespitlerde bulunmak istediğini belirterek, bir olgu olarak bugün neredeyiz sorusunun sorulması ve 1968’den bu yana devam eden müzakerelerin neden başarısızlıkla sonuçlandığının sorgulanması gerektiğini söyledi.

51 yıllık başarısızlığın kök nedenlerinin ne olduğunun sorgulanması gerektiğine dikkat çeken Bakan Özersay, bunun toplumsal ve tarihi bir sorumluluk olduğunu dile getirdi.

Bunu üç tane temel sebep üzerinden sorgulamak istediğini söyleyen Özersay, Kıbrıs Türk tarafının tercih ettiğini söylediği federal ortaklık ve içine koymaya çalışılan çerçevenin birbirine uymadığını belirtti.

Dünyada çeşitli ülkelerin farklı farklı federasyon modelleriyle yönetildiğine dikkat çeken Özersay, insanların birbirlerini kategorize ederek bir yere varılamadığını, federal ortaklığa inanarak ve yıllarca müzakere etmiş bir müzakereci olarak federasyonun kötü bir modeli olmadığını düşündüğünü, kurulması ve yaşatılması bakımından Kıbrıs’ta şartlarının bulunmadığını söyledi.

Bugün adada bulunan mevcut şartların federal bir ortaklık için uygun ve mümkün olmadığını belirten Özersay, federal ortaklığın olabilmesi için hangi şartların olmamasının gerekçelerini ise şöyle sıraladı;  “Güven sorunu, Kıbrıs Rum tarafı yönetim ve zenginliği Kıbrıs Türk tarafı ile paylaşmaya hazır değildir. Kıbrıs’ta federal bir kültür eksikliği sorunu.”

Kıbrıs’ta acı bir federasyon tecrübesi bulunduğuna işaret eden Bakan Özersay, tarafların çözüme olan ihtiyacı bağlamında taraflar arasında bir uçurumun söz konusu olduğunu da işaret etti.

Özersay, Kıbrıs Rum tarafı kapsamlı bir çözüm olmadan AB’ye üye yapıldığı için, doğal gazı da tek yanlı kullanma imkanı verildiği için bir çözüme sıcak bakmadığını, bunun sorumlusunun da uluslararası toplum olduğunu kaydetti.

İki toplumlu, iki bölgeli, iki kesimli federal ortaklık denildiğinde faklı şeyler anlaşıldığına ve beklendiğine işaret eden Özersay, Kıbrıs sorununun çözümlenemediğinin bir realite olduğunu aktardı.

Her zaman değil ama müzakerenin yönteminin çözümsüzlüğün nedeni olduğuna dikkat çeken Özersay, her tür müzakere yöntemi denendiği ve tüketildiği için çözümsüzlüğü yaratanın, bir kök neden olmadığını, çözümsüzlüğü yaratanın, sadece müzakere yönteminin değiştirerek, şekillendirerek çözmenin mümkün olmadığını görüşünü belirtti.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kıbrıs Rum siyasi liderliğinin bugünkü koşullar devam ettiği sürece, müzakereleri sonuç alıcı bir duruma getirmeyeceğini, referanduma götürmeyeceğini vurgulayarak, kapsamlı çözüm yaklaşımının siyasi istismara açık bir anlayış olduğunu kaydetti.

Ne yapılması gerektiği konusunda ise Özersay, bugün mevcut şartların değiştirilmesi veya daha farklı bir ortaklık üzerinden başlamak, kapsamlı çözüm yerine evrimsel bir yaklaşım içinde adım adım bir ortaklığı tesis etmenin mümkün olabileceğini anlattı.

İş birliğine dayalı farklı modellerin konuşulması ve iki ayrı devlete yakın bir görüş içinde olduklarını söyleyen Özersay, iş birliğine dayalı bir ortaklıkla başlanması halinde belirli bir süre sonunda güven tesis edilir ve yönetim ve zenginliği paylaşmaya hazır olursa o zaman nasıl bir ortaklığın olacağının konuşulabileceğini kaydetti.

Bazı konularda iş birliği yapılmaya başlandığının aşikar olduğunu, bu ilişkilerin önemli olduğunu, olası bir çözümde de bunların daha da önem kazanacağını ifade eden Özersay, potansiyel iş birliği alanları konusunda örnekler verdi. 

Çözümden önce de doğal gaz konusunda iş birliği yapılabileceğini, terörizm, kara paranın aklanması, insan ticaretinin önlenmesi konularında işbirliğine gidilebileceğine işaret eden Özersay, bunların çözümü destekleyebilecek adımlar olduğunu söyledi.

Özersay, iki tarafın da üzerinde uzlaşacağı bir zemin olmadığı sürece, bir müzakerenin olmayacağına dikkat çekti.

Dışişleri Bakanı Özersay, KKTC’nin Dışişleri Bakanlığı’nın yürütmekle sorumlu olduğu politikanın Kıbrıs sorunu ile sınırlı olmadığını belirterek, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın görüşlerinin uyumlu olmasının ellerini güçlendireceğini, ama görüşlerinin de farkı olabilmesinin de mümkün olabileceğini, anayasal olarak da bunun mümkün olabileceğini, her ikisinin de seçilmiş kişiler olduklarını aktardı.

Kıbrıs Rum tarafının Yeşil Hat Tüzüğü’ne ilişkin bir düzenleme yaptığını, bu bazı girişimlerde bulunduklarını, düzenlemenin tercümesini yaptıklarını ve Kıbrıslı Türklerin haklarını savunmak amacıyla bir takım girişimlerde bulunduklarını ifade eden Özersay, insan hakları konusunda yapılan girişimlere değindi.

Hiçbir temsilciliğin boş bırakılmaması konusunda ve çalışma alanlarında bir takım değişiklikler yapıldığını belirten Özersay, temsilciliklerin yürüttüğü görevler hakkında bilgiler verdi.

Doğal gaz konusunda kapsamlı bir çözümün olmasını beklemeden sahaya inmesinin Kıbrıslı Türkleri daha da görünür kılarak, durumu dengelediğini, bir aktör haline getirdiğini ifade eden Özersay, geleneksel aktörler yanında, modern başka aktörlerle temas halinde olmanın da önemine işaret etti.

Maraş konusunda bakanlıkları bünyesinde yürütülen envanter çalışmaları hakkında da bilgiler veren Özersay, eski eserler, kiliseler konusundaki envanter çalışmalarının ve raporlarının tamamlandığını, temizlik ve elektrik konusundaki raporların hazırlandığını, evkaf malları ve tapu sürecinin devam ettiğini anlattı.

Maraş’ta BM kararlarının uygulanması konusunda eleştiriler aldıklarını söyleyen Özersay, ancak bu konuda bunca yıl hiç bir sonuç alınamadığını, BM Güvenlik Konseyi kararlarının bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Özersay, Maraş konusunda, BM’nin sürece dahil edilmesi halinde, Rum tarafının bunun dışında kalmayacağının bilinmesi gerektiğini ifade etti.

Temsilciliklerden düzenli olarak rapor aldıklarını anlatan Özersay, temsilciliklerin ihtiyaçlarının giderilmeye çalışıldığını anlattı.

Özersay, “Maronit açılımı konusunda, adım atılmadı” ifadesinin yanıltıcı olduğunu, Karpaşa ile ilgili 18 konutun yapılması için ihaleye çıkıldığını, karkas halinde olduklarını anlattı.

Turnike konusunda ihaleye çıkıldığını belirten Özersay, Gazimağusa’da bir taş ocağı konusundaki sorundan haberleri olduğunu, bu konuda çalışmalar yapıldığını, ancak söz konusu taş ocağı için ihaleye çıkılmasının şart olduğunu, bunun için gerekli çalışmaları yapıldığını aktardı.

Özersay, toplumsal konsensusa vardığımız ama bunu söylemekten imtina ettiğimiz bir dönemden geçildiğine işaret ederek, Kıbrıs Türk halkı çözüm ve çözümsüzlüğün ortadan kalkarak, bu statükonun ortadan kalkmasını istediğini kaydetti. Özersay, birbirimize haksızlık etmeden eleştirilerde ölçülü olunması gerektiğini sözlerine ekledi.

Konuşmalar sonrasında, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı bütçesi oy çokluğu ile onaylandı.

Program gereğince görüşmelere bugün Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı bütçeleriyle devam edilecek. Cumhuriyet Meclisi Başkanı Teberrüken Uluçay gruplar arası mutabakatla  bugünkü görüşmelere saat 11.00’de başlanacağını duyurdu. 

Editör: TE Bilisim