27 Aralık 1970.

Günlerden Pazar.

Kıbrıs Türk toplumu yeni bir partinin kurulduğuna tanıklık etti.

Avukat Ahmet Mithat Berberoğlu ve arkadaşları tarafından kurulan Cumhuriyetçi Türk Partisi, kısa adı ile CTP, Kıbrıs Türk siyasetinin resmi ilk sosyalist partisi olarak kurulur.

Kurulduğu günden bugüne kadar Türkiye ile politik çatışmalar üzerinden oy devşiren CTP’nin kurulmasına ön ayak olan toplantılar ise Avukat Ahmet Mithat Berberoğlu ve arkadaşları tarafından Akpınar Pastanesinin üst katında düzenlenirken “birlik, mücadele, dayanışma” kuruluş sloganı olarak belirlenir.

Amblemi “başak”.

1968 olayları sonrası dünyada artan komünist ve sosyalist hareketlere, başkaldırılara ve devrimsel kitlesel halk hareketlerine duyulan sempatiden olsa gerek kurumsal rengi, kırmızı.

Kısa bir dönem toplumsal misyon ve rolünü TKP’ye kaptırmış olsa da, kurulduğu günden bugüne, sol’un merkez partisi olarak Kıbrıs Türk siyasetine yön vermekte.

İlk başkan Avukat Ahmet Mithat Berberoğlu’nun ardından 20 yıl süre ile en uzun başkanlık yapan ise Özker Özgür.

Nam-ı diğer Özker hoca’nın ardından sırası ile parti başkanlığı yapan isimler ise Mehmet Ali Talat, Ferdi Sabit Soyer, Özkan Yorgancıoğlu, yeniden Mehmet Ali Talat ve Tufan Erhürman, nam-ı diğer Tufan hoca.

Görev aldığı Hükümetler içerisinde 8 kez Başbakanlık makamını ve 3 kez de Başbakan Yardımcılığı makamını elinde tutma başarısını gösteren Cumhuriyetçi Türk Partisi, siyasi hayatı boyunca amblemi ve kurumsal rengini, temel ideolojik duruşundan fazla sapmadan en çok değiştiren parti olarak da Kıbrıs Türk siyaset tarihinde yerini aldı.

Anavatan Türkiye ve politikalarını en fazla eleştiren hatta çoğu zaman Türkiye karşıtlığı üzerinden politika üreten ancak parti ismi içerisinde de “Türk” kelimesi geçen tek parti olarak da yoluna devam eden Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin en önemli açmazlarından biri ise “hayali bir milletin milliyetçiliğini” yapmaktan hiç vazgeçmemesi ve politikalarını “Kıbrıslılık” temelinde sürdürme eğilimine esir olarak ideolojik körlükten kurtulamamasından başka bir şey değil.

Ve böylesi bir ideolojik saplantı ise Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin en önemli çıkmazı olarak varlığını korumakta.

Ve “hayali bir milletin” diğer bir ifade ile “Kıbrıslılık” temelinden sapmadan politika üretmeye çalışmak CTP’yi, Kıbrıs Türk toplumunun hatırı sayılır bir kesiminden uzaklaştırdığı da ortada.

Özellikle Kıbrıs Türk sağını temsil eden partilerin başarısız Hükümet dönemlerinin ardından tepki oyları ile oylarını yükseltme eğilimi yaşayan CTP’nin, böylesi bir olgudan kaynaklanan başarının nedenini ideolojik kaygılardan değil ekonomik kaygılardan dolayı olduğunu görememesi ise parti kadrolarının toplumsal eğilime at gözlüğü ile bakmasının göstergelerinden sadece biri.

Ve unutulmamalıdır ki, CTP’nin oy oranının en fazla yükselttiği dönem olan Annan Planı döneminde ortaya çıkan başarının en önemli nedeni ise anavatan Türkiye’nin politikaları ile CTP’nin politikalarının o dönem örtüşmesinden ve hatta birlikte hareket edilmesinden başka bir şey değil.

“Türkiye karşıtlığı ve/veya düşmanlığı” üzerinden kurgulanmayan, tarihi, milli kimlik ve kültürü yok saymayan, olası yeni bir anlaşmada tek bir modele hapsolup kalmayan bir sol duruş, ülke demokrasisine katkısı yanında görüşme masasına da daha gerçekçi bir zemin yaratacağı da ortadayken CTP kadrolarındaki ideolojik körlük ve “hayali millete” olan bağlılıkları üzerinden politika üretme hevesleri yanında farklı düşünce ve eleştirilere karşı ortaya konan tahammülsüzlük, Kıbrıs Türk’ü ile CTP arasına mesafe koymaktan başka bir amaca hizmet etmediği de ortada.

Kıbrıs Türk siyasi hayatının en geniş tabanlı ancak en geniş hayal kırıklığı yaratan CTP-HP-DP-TDP Hükümetinin özeleştirisini yapma yanında politikalarını çatışma temelli koşulsuz bir Türkiye karşıtlığı kokan ucuz siyasi oyunlar üzerinden değil de toplumun tüm kesimlerini anlayan ve “herkesin Cumhurbaşkanı” olunacağına dair ortaya samimi bir duruş koyma, kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde CTP’nin başlangıç noktası olmalı.

Elbette böylesi bir başlangıç ise henüz “başaklar” yeşil iken CTP’nin kendi içerisinden başlamalı ve gerçekleşmeli.

Ve son kertede şairin dediği gibi ;

“hasat mevsimidir, hasat zamanıdır akıp giden su gibi… ektiğini biçeceksin, budur kanunu… aynada arayacaksın sebebini, görebilirsen veya görmek istersen elbet… ne gökyüzünün ne havanın ne rüzgarın ne güneşin ne de başağın vardır kabahati… ekememişsen tohumu, sevip büyütememişsen aynadır adres, yoktur ötesi berisi…kızma ne güneşe ne yağmura ne de suy’a…sev toprağını ki tohum yeşersin… bak önce aynaya, gözlerindeki ışığı gör… gör ki yağmur da güneş de su da başaklar henüz yeşil iken toprağına can olsun… gör ki görebilene aşk olsun…….”

Editör: TE Bilisim