Kıbrıs Türk toplumunu pandemi süreci ile birlikte esir alan buhran hali azalmadan devam ediyor.

Günü kurtaran kararlar alıp ülke ekonomisini işgal eden statükolara söz geçiremeyen ve Kıbrıs Türk’ünün “ağzına bir parmak bal çalarak” umut sömürüsü üzerinden yoluna devam eden seçilmişler ile ancak bu kadar olur.

Toplumsal bir çaresizlik ve kaderciliğin en büyük kanıtı aslında toplumu esir alan böylesi bir düşünce.

Ekonomik sorunlarına kalıcı ve yapıcı çözümler bulunamamasının yarattığı ruh hali ile Kıbrıs Türk toplumu bugünlere kadar dayandı.

Peki bugünden sonrasında Kıbrıs Türk’ünü bekleyen ne?

Hazine, tam takır kuru bakır mı?

13. maaşlar ödenebilecek mi?

Mutfakta yangın sürmekte.

Ve ateşten gömleği giymekten kaçanlar ise Kıbrıs Türk’ü ile dalga geçmeye devam ediyor.

Hesap basit aslında ; ateşten gömleği giymekten “ilkeler” sunarak kaçılacak, ekonomik buhran üzerinden muhalefet yapılarak olası bir erken seçimde oy oranı artırılacak.

Ve tek bir gerçek var, siyaset kurumu olası Hükümeti ve muhalefeti ile yine sınıfta kaldı.

 Ve ateşten gömleği “ilkeler !!” bahanesi ile giymekten kaçanlar da benzine ateş dökerek toplumu esir almaya devam eden ekonomik sıkıntılar üzerinden artacak toplumsal tepkiler üzerinden oy kapma hesapları ile erken seçimi bekleyecekler.

Toplumsal fayda ve kamu çıkarı ilkeleri ile muhalefet yapmak nerede peki?

Ayaklar altında.

Ve muhalefet yapmayı Ankara karşıtlığı ve Türkiye düşmanlığı olarak kabul eden düşüncenin hortlaması ile de yine ayni senaryo sahnelenecek.

Hiç şaşırmamak gerek “bu memleket bizim platformu” nun yeniden kurulduğu ve ortak eyleme başlayacağının açıklanmasına.

Ve yine ekonomik sıkıntılar üzerinden oluşan toplumsal tepki kullanılarak Ankara karşıtlığı ve Türkiye düşmanlığı körüklenmeye çalışılacak.

Ve ne yazık ki olası Hükümeti ve muhalefeti ile siyaset kurumunun tüm seçilmişleri Kıbrıs Türk’ünü darboğazdan kurtaracak politikaları ortaya koyma becerisini gösteremediklerinden Ankara ve Türkiye düşmanlığını hortlatmak isteyenlere en büyük fırsatı vermekte ve zemini yaratmaktalar.

Hazinenin maaşlar ve 13. maaşı ödemede yaşaması olası sıkıntılar ile cümbüş başlayacak.

Sonrasında ise “bu memleket bizim, demokrasiye müdahale” çığırtkanlıkları ile Kıbrıs Türk tarafının içte ve dışta elini zayıflatarak bilindik bir senaryoyu yine sahneye koyacaklar.

Devleti olası adil bir anlaşma önünde engel görenler ile Devleti olası bir anlaşmanın teminatı olması için adilce yönetemeyenlerin süregelen kavgasının bedelini her zaman Kıbrıs Türk toplumu ödemekte.

Döviz artışı, banka borçlarının faiz yükü ve pandemi sonrasında daha fazla istikrarsızlaşan ekonominin yarattığı sorunların üzerine maaşların ödenememesi ihtimali bile toplumsa buhranı artıracak en temel olgu.

Ve belki maya tutarsa da kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybeden Mustafa Akıncı’nın yeni parti ve mevcut parti veya benzer bir oluşumun doğal lideri olarak sahnedeki yerini alarak yola devam edilecek.

Siyasi istikrarın stratejik önemi ve siyasi istikrarsızlığın ise kimlere ne gibi fırsatlar yarattığını yine acı bir tecrübe ile yine karşı karşıya Kıbrıs Türk halkı.

Ve siyasi istikrarsızlığı devlet düşmanlığı için politik malzeme yapanlar kadar siyasi istikrarı koltuk sevdası uğruna sağlayamayanlar da toplum vicdanında ayni oranda suçludur.

“Ayranımız yok içmeye” ancak büyük laflar ve ilkeler altında olası Hükümet ve muhalefet yani siyaset kurumu itibarının azaldığını görmemekte ısrar ederek yoluna devam ediyor.

Ve ne yazık ki mutfaktaki yangın ile birlikte ekonomik buhran da sokakta devam ediyor.

Kıbrıs Türk’ü istikrarlı bir Devlet yönetimi ve ülke ekonomisi ile birlikte ekonomik sorunlarına çözüm bekliyor.

Ve Kıbrıs Türk’ünün karnı artık siyaset kurumunun oyunlarına da umut tüccarlığına da karnı tok.

Editör: TE Bilisim