Aslında Meclisin 3 aylık tatili de bu Hükümet için büyük şanstı. Kararnamelerle bir çok konuyu yasalaştırabilirlerdi. Tamamen boş geçen bir 80-90 gün ile karşı karşıyayız. Bu dönem içinde sadece atamalar yapıldı. Devlet dairelerine kendi adamlarını atamak için büyük zaman harcadılar.

KIBRIS MANŞET -ÖZEL

1)4’lü koalisyon Hükümetinin başarısız performansından sonra büyük iddialarla ve umutlarla işbaşına gelen UBP-HP Koalisyonunun ilk 3 aylık performansına bakınca tam bir hayal kırıklığı yaşanacağı anlaşılıyor. Bunu niye söylüyorum, kurulan her hükümete her zaman 100 gün avans verilir.

Muhalefet, STÖ ve Sendikalar ilk 100 gün ciddi bir muhalefet yapmaz. Hükümetler de bunun bilinci ile 100 günlük süre içerisinde yapacağı en önemli icraatları yaparlar. Bu Hükümetin ilk 100 günü hoyratça kullanacağı anlaşılıyor.

Aslında Meclisin 3 aylık tatili de bu Hükümet için büyük şanstı. Kararnamelerle bir çok konuyu yasalaştırabilirlerdi. Tamamen boş geçen bir 80-90 gün ile karşı karşıyayız. Bu dönem içinde sadece atamalar yapıldı. Devlet dairelerine kendi adamlarını atamak için büyük zaman harcadılar. En önemlisi de DPÖ’nün başındaki Ödül Muhtaroğlu gibi değerli teknokrat –Bürokratları da kıyıma uğrattılar. Ekim ayında Meclis açıldığında bu Hükümet ile ciddi kavgamız olacak.

 2)YDP Kurulduğu günden itibaren Kıbrıs meselesinde B Planı konusunda çağrılar yapıyordu. A Planı BM himayesinde yıllardan beri süregelen sonuçsuz müzakerelerdi. Uluslar arası kamuoyunu tatmin için federasyon temelli müzakerelerin devam etmesinin bizce bir sakıncası yoktu. Ama yarım asırdır devam edegelen bu müzakerelerin bize kayıp ettirdiği çok şey vardı, kazandırdığı bir şey yoktu. Zaman Güney Kıbrıs’ın lehine işliyordu. Biz bu durumda A Planını konuşurken aynı zamanda B Planı üzerinde çalışmalı ve uygulamaya koymalı idik. B Planı Kosova Modelinde olduğu gibi bazı ülkeler tarafından tanınma olabilirdi. Tayvan Modeli gibi uluslararası tanınmışlığı olan Ticaret Odası vasıtası ile dünya devletleri ile ilişki kurmak olabilirdi. Bunların hiç birisi olmuyorsa Vatikan, Nahcivan modellerinde olduğu gibi dış temsiliyette ve savunmada Türkiye’ye bağlı içerde tamamen bağımsız bir modeli uygulamaya koyabilirdik. Gelinen aşamada Türkiye artık Federasyon temelli müzakerelere inanmadığını ve bunun devamının doğru olmadığını en yetkili ağızlardan söyledi. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın federasyon aşığı birisi olması dolayısı ile “Federasyon Bitti” açıklaması maalesef yapılamıyor. Bunun yerine “Bütün alternatifler masada” denilerek diplomatik bir mesaj veriliyor her tarafa. Akıncı’dan sonra federasyon tezi tarihe karışacak. Rumlarla iki devletli çözüm konuşulacak. Anastasiadis’in “Desantralizasyon” tezinin altı ne kadar dolduralabilir bilmiyorum. Ama Güney Kıbrısta’da artık iki devletli çözüm modelinin seslendiriliyor olması önemli.

3)Maraş konusu YDP Manifestosunun en önemli maddelerinden biri. Biz Maraş’ı “Türk yönetiminde, BM Gözetiminde, Özel Statüde, Eski Kullanıcılarının iskanına açacağız” dediğimizde burun kıvıranlar şimdi Maraş’ı açmaktan bahsediyorlar. Bu Hükümetin Maraş’ı bu formülle açabileceğine inanmıyorum. Bana göre bu Kudret beyin bir seçim yatırımı. Bu tip konular, kamuoyuna ilan edilmeden iyi bir hazırlık yapıldıktan sonra oldu- bitti şeklinde yapılır ve çok kısa sürede bitirilir. Davul zurna ile ilan edilmez. Aksi taktirde karşı taraf tedbirlerini alır ve sizin elinizi kolunuzu bağlar.

Bu Hükümetin Maraş konusunda gayri ciddi olduğu son derece bariz. Herkesin elinde olan envanter sayımı ile işe başlandı ve aradan günler aylar geçiyor. Neyin Envanter sayımını yapıyorsunuz. Bu envanter, Askerin elinde var, Vakıfların elinde var, Devletin arşivlerinde var hatta Güney Kıbrıs’ın bile elinde var. Neyin sayımıdır anlamadım. Belli ki seçimlere kadar bu envanter oyalamacası devam edecek, sonrasına Allah kerim. Ben onu bunu bilmem. YDP İktidarına kadar Maraş’ı açarlarsa açarlar. Açmazlarsa YDP’nin ilk icraatlarından biri Maraşı yukarıdaki formülle iskana açmak olacak.

4)YDP’nin ilk seçimelrde oy patlaması yapacağı herkes tarafından söyleniyor. Bunun en büyük sebebi bizim dışımızdaki 5 siyasi partinin de seçimlerden sonra denenmiş ve halkta büyük hayal kırıklığı yaratmış olmasıdır. Diğer bir sebep YDP teşkilatları gerçekten iyi çalışıyor. Yaz sıcağında bile bütün partiler faaliyetlerini askıya almışken YDP Teşkilatları sahadan çıkmadı. Sürekli çalışıyor. YDP ‘nin yükselişinde bir diğer sebep ise bizim 2 Milletvekili ile Mecliste sergilediğimiz yüksek performans. Bizim sergilediğimiz yapıcı muhalefet tarzı herkes tarafından takdir ediliyor.

5)YDP’nin ekonomide yol haritası 2 ye ayrılıyor. Bir taraftan Türkiye ile imzalanan Ekonomik Protokol’ün biraz daha yontularak ciddi bir şekilde uygulanması. Yapısal dönüşüme ve reforma ihtiyacı olan her ülke ya içerden köklü bir devrimle bu yapısal dönüşümleri yapmış veya dışarıdan bir gücün empozesi ile gerçekleştirmiştir.

Güney komşumuz yapısal dönüşümünü Troyka, Yunanistan, Portekiz gibi ülkeler AB, Türkiye, İMF ve Dünya Bankasının empozesi ile çağın gereği olan reformları yapmışlardır. Biz bu reformları yapmak zorundayız. Yapacağımız bir diğer çalışma ise, bürokratik engelleri kaldırarak yatırımcının önünü açmak olacak. Buna bağlı olarak Balıkçılıktan, madenciliğe kadar bir çok bakir sahada engelleri ortadan kaldırıp üretimi önünü açmak olacak. Buna bağlı olarak Balıkçılıktan, madenciliğe kadar bir çok bakir sahada engelleri ortadan kaldırıp üretimi artırmak olacak. Biz üreten bir toplum olmak zorundayız. Biz zengin kaynakların fakir bekçisi olamayız. Şimdi bir gölge kabine oluşturduk. Arkadaşlarımız gereken hazırlıkları yapıyor.

6)YDP Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en iddialı partisidir. Geçen yılın kasım ayında Parti Meclisimiz Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kendi adayımızla katılma yönünde karar üretti. Biz adayımızın 2. Tura kalacağına inanıyoruz. Başka bir parti ile ya da bağımsız bir adayı desteklememiz kesinlikle söz konusu değildir.

7)Bağımsızlık göreceli bir kavram. Dünyada tek başına bağımsız hareket eden bir devlet yok. Süper Devletler bile zaman zaman içinde bulundukları paktların kararlarına göre hareket ediyorlar. Türkiye’ye karşı irade histerisi ve gösterisi sergileyenlerin hepsi AB taraftarı. Oysa AB’ye girdiğimiz anda egemenliğimizin büyük kısmını AB’ye teslim edeceğiz. Bu durum onları hiç rahatsız etmeyecek. Ama söz konusu olan egemenliğin küçücük bir kısmının(Savunma, Merkez Bankası, Sivil Savunma) Türkiyeye devrinden ciddi rahatsızlık duyuyorlar. Bunların ciddiye alınması doğru değil. Öte yandan kayıtsız şartsız Türkiye’nin dediklerini yapmaya çalışır gözüküp Türkiye’yi sürekli aldatan malum bir kesim de var. UBP bu tiplerin başını çekiyor.

UBP’nin ekonomik paketler konusunda Türkiye ile tartıştığını görmedik. Kayıtsız şartsız imzalar ama uygulamaz. Biz bu iki zihniyetinde yanlış olduğunu söylüyoruz. Türkiye’ye ihtiyacımız var. Ama biz bağımsız bir devletiz. Devlet olmanın gereğini şimdiye kadar yerine getirmedi isek bu hata bizim. Devletler arası ilişkilerde mütekabiliyet esastır. Mesela Ekonomik paketler hazırlanırken en sert tartışmaları yapar, ortak akılla bu paketleri hazırlar, ciddiyetle de uygularız. Türkiye’yi ne inkar ederiz, ne de vatan millet edebiyatı ile Türkiye’yi kandırırız. Devlet olmanın gereği ne ise onu yaparız.

Özetle biz YDP olarak diklenmeden, dik durmanın önemli olduğuna inanıyoruz. Türkiye bizim kendi ayaklarımızın üstünde durmamızdan mutlu olacaktır. Türkiye, Ekonomik paketlerle bunu sağlamanın peşinde. Bizdeki bazı aklı evveler ise: "Türkiye sadece versin, hatta her yıl daha fazla versin ama işimize karışmasın. Bize verdiği parayı nasıl tüketeceğimizi biz biliriz" havasında. Yahu sen kendi çocuğuna dahi harçlık verirken onun nereye harcadığını soruyor, kontrol ediyorsun. Türkiye’nin verdiği paranın akıbetini takip etmesinden niye rahatsız oluyorsun.?

Editör: TE Bilisim