HK Ajans

Son günlerde dövizde meydana gelen dalgalanma ülkemiz insanlarının hayatını
ciddi şekilde etkilemeye devam ediyor. KKTC’de ev kirasından birçok mal ve
hizmet alımının döviz üzerinden yapılıyor olması insanların alım gücünü
gittikçe aşağıya çekiyor. Son bir ay içerisinde maaşların yaklaşık yüzde 20’si
erirken, birçok kişi, özellikle döviz borcu olan veya kira ödeyenler kara kara ne
yapacağını düşünür hale geldi. Alınan borç, TL’ye mi çevrilmeli, ülkede döviz
ile ticaret yapılmasından nasıl vazgeçmeli, bu krizi nasıl atlatabiliriz. Tüm bu
soruları İktisatbank Genel Müdürü Olgun ÖNAL’a sorduk. İşte detaylar...
TC Merkez Bankası’nın piyasaya müdahale ettiğini gözlemleyemiyoruz
SORU: Dövizin bugün bu noktalara gelmesini nasıl okumak gerekiyor. Kıbrıs
Türk halkı olarak alım gücümüz gittikçe düşüyor.
ÖNAL: Kullandığımız para birimi Türk Lirası. Buradaki para otoritesinin Türk
lirası ile ilgili düzenleme yapma yetkisi ve gücü yok, Türk lirasının döviz
karşısındaki fiyatları değiştirebilmek için müdahale imkan ve gücü yok. Bizim
Merkez Bankamızın “ Ben, piyasaya müdahale edeceğim, Türk lirasının değer
kaybının önüne geçeceğim” deme şansı yok. Dolayısıyla biz edilgen bir
noktadayız. Türk parasının arzını da, Türk parasının talebini de yönetecek olan
kurum Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’dır. TC Merkez Bankası'nın son
dönemdeki açıklama ve kararlarına, uygulama tarzına baktığımızda sıkı para
politikası araçları ile, özellikle de faiz silahını kullanarak piyasalara sert şekilde
müdahaleci olmaktan uzak durduğunu, para politikası araçlarını çok da sert bir
şekilde kullanmadığını görüyoruz.
TC’de beklenen enflasyon % 8 oranında
SORU: Bunu neye bağlamak gerekiyor?
ÖNAL: Para politikası araçlarını sert bir şekilde kullanmamasının arkasında ne
var? Türkiye’de biliyoruz ki faizlerin daha da aşağılara çekilmesi için
kampanyalar düzenleniyor, devlet yetkilileri son aylarda verdikleri demeçlerde
ve en son alınan ekonomik tedbirlerin içerisinde duyurdukları şekilde bir devlet
politikası ile mevcut faizlerin yüksekliği belirtiliyor ve aşağıya çekilmesi
konusunda devamlı bir yönlendirme görüyoruz. Bu yönlendirmenin arkasında,
faizlerin yatırımcılar için önemli bir maliyet unsuru olarak görülmesi var.
Mevduat faizleri düştüğünde, kredi faizlerinin düşeceğini, daha uygun
faizlerden kredi bulma imkanına sahip yatırımcıların daha çok yeni ve
büyümeye yönelik yatırım yapacaklarını, yeni yatırımlarla ülkenin üretim ve
istihdam kapasitesinin büyüyeceği, daha uygun maliyetlerle üretilen mal ve
hizmetlerin hem yurtiçinde hem de yurtdışında satabileceğini ve ülkenin Gayri
Safi Milli Hasılası'nın ve kişi başına düşen Milli Gelirin yükseleceğini, faizler
yüksek olduğu için bu ekonomik döngünün çalışmadığı düşünülüyor. TC
Merkez Bankası da bu anlayışın baskısı altında politika üretebiliyor, sert
müdahalelerden kaçınıyor algısı oluşuyor. Merkez bankalarının ana görevi
enflasyonu kontrol altında tutmaktır, kurların belirlenecek seviyelerin dışına
çıkmasını önlemek temek görevleri içerisinde değildir. Ancak, kurların
yükselmesi yabancı para girdilerin fiyatlarının artması nedeniyle enflasyonu da
artırıcı etki doğuruyor. Dolayısıyla, para otoritelerinin kurlardaki değişim ve
salınıma duyarsız kalmaları mümkün değil. Piyasadaki faizler de aslında bir
neden değil, çoğunlukla bir sonuç. Yaşadığımız yüksek enflasyon
dönemlerindeki faizlerle şimdiki faizleri bir karşılaştıralım, farkı zaten görürüz.
Faizlerin devlet yetkililerinin istediği her seviyeye inmemesinin önemli
sebeplerinden birisi, enflasyon. Resmi enflasyon rakamları %8'i gösterirken,
%8'in altında bir faizi kimse kabul etmeyecek ve yatırımları için Türk Lirası
yerine başka alanları tercih edecektir. Dolayısıyla, TL’si olup da yatırım
yapmak isteyen yatırımcıya ne yapmak durumundasınız? Reel getiri önermek
durumundasınız. Bu bir yatırımcı tercihi. Reel geliri de ne önereceksiniz?
Mutlaka 8’in üzerinde bir faiz oranıyla mevduat yapabilmelerinin önünü
açacaksınız.
Kur artış alev ise, şiddetli söndürücüsü de faizdir
SORU: TC’de bir takım tedbirler açıklandı Bunu nasıl okumak gerekir?
ÖNAL: Geçtiğimiz Perşembe günü TC Başbakanı ekonomik tedbir paketini
açıkladı. Tedbirlerden birisi faizler ile ilgiliydi ve kamu bankalarındaki TL
mevduat faiz oranlarının %7.5 ile sınırlandırılması talimatını verdiklerini
söyledi. Enflasyon yüzde 8’ler civarında ise, elinde Türk lirası olan bir
yatırımcı, elindeki TL’yi, enflasyonun altındaki bir faiz oranı ile Türk Lirasında
tutmaya devam eder mi? Biraz evvel de konuştuğumuz üzere, muhtemelen
tutmaz diye düşünüyorum. Aldıkları kararlar da aslında kendi içinde tehlikeler
yaratıyor. Eğer bir yatırımcı elindeki TL’yi uygun faizlerle Türk lirası olarak
faize yatıramıyorsa, başka alternatifler arar mı? Mutlaka arar. O alternatiflerden
birisi ne olur? Döviz olur. Dövize tekrardan talep yaratacak tetikleyici bir unsur
olabilir faizleri sürekli baskı altında tutmaya çalışmak. Döviz yerine altında
tutmayı önermenin de iyi bir yöntem olduğunu düşünmüyorum. Altın'da aslında
bir döviz birimi teorik olarak ve Türkiye altın ithalatçısı bir ülke. Altına daha
fazla talep, daha fazla altın ithalatı, ödemeleri dövizle yapacağınıza göre bu da
daha çok döviz talebini tetiklemek demek. Bir yangın olarak düşüneceksek eğer
kur artışını, yada alev olarak adlandıracak olursak, yangının da alevin de
şiddetli söndürücüsü faizdir. Faizi yukarıyla çekerseniz, hızlı bir şekilde yangını
söndürme imkanınız olur. Sonra, yangının tekrarlamaması için de yapısal
tedbirler almanız lazım.
SORU: Yapısal tedbirler nelerdir?
ÖNAL: Yapısal tedbirler, kısa orta ve uzun vadeli önlemler içermeli. Etkilerini
göstermesi de zaman alıcı olacak. Perşembe günü yapısal önlemler paketi
açıklandı. Ekonomiye nakit girişi sağlayacak kredi imkanları, vergi indirimleri,
teşvikler verileceği, kamu da ise tasarruf tedbirleri alınacağı duyuruldu. Onun
dışında yabancı para talebini azaltacak, ülke içindeki ödemelerin Türk Lirası
gerçekleştirilmesini özendiren tedbirler de açıklandı. Onların hepsi iyi adımlar,
olumlu adımlar ama bugünden yarına etkisini hemen hissedeceğimiz adımlar
değil, ama atılması gereken adımlardı. Başka da atılabilecek çok sayıda adımlar
olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bunları başlangıç tedbirleri olarak
adlandırmak lazım.
Çok yönlü faktörler var bugünkü ortamı hazırlayan
SORU: Ne zaman hissederiz peki?
ÖNAL: Orta vadeli etkisini görebileceğimiz adımlar bunlar. Kısa vadede
mutlaka bizim tansiyonu düşürücü önlemler alma zorunluluğumuz var. Bu
noktaya gelmemizi tetikleyen şeyler neler? Bakacak olursak 5 ay öncesinde
Türkiye’de bir darbe teşebbüsü oldu. Ondan önce uçak krizi yaşadık Rusya ile.
En önemli gelir kalemlerinde zaten işler iyi gitmiyorken, en fazla turist
gönderen ülke ile aradaki kriz nedeniyle bir anda ülkeye milyonlarca turist
gelirken, sadece 20-30 bin turist geldi o ülkeden. Turizm sektörü çok ağır bir
şekilde etkilendi. Zaten ülkenin etrafında jeopolitik riskler hiç olmadığı kadar
fazla şu anda. Türkiye’nin etrafındaki ülkelere bir bakın. Hepsi karma karışık
durumda. Türkiye’nin güneydoğusunda terör sorunu maalesef devam ediyor, Güney Doğu’da maalesef adına ne derseniz deyin biraz sıkıntılı bir bölge. Orada
yapılan operasyonların hepsinin maddi boyutu da var. Ciddi miktarda kaynak
aktarıyor devlet oraya. Dışarda da her şey güllük gülistanlık değil. Avrupa’da 5- 6 ay önce Deutche Bank’ı konuşuyorduk. Deutche Bank’a neredeyse öz
kaynakları kadar ceza yazıldı ABD tarafından. Deutche Bank’ın birçok
operasyonunu etkileyecek boyutta bir ceza. Şimdi İtalya’da bankacılık krizini
konuşuyoruz. İtalya’daki tüm bankaların öz kaynakları toplamından daha fazla
geri dönmeyen kredileri var. Özellikle KOBİ dediğimiz küçük ve orta ölçekli
işletmelerde. Bir yandan tüm Avrupa’da tüm Dünya’da, ırkçı söylemlerin daha
kuvvetli şekilde söylendiğini görüyoruz. Avrupa Merkez Bankası’nın kararları,
Trump’ın seçilişi, Amerikan Merkez Bankası’nın faiz artırıcı söylemleri zaten
risk algılarını yukarıya çekiyor. Türkiye Cumhuriyeti yatırım yapılabilir ülke
iken, 3 büyük derecelendirme kuruluşu tarafından geçtiğimiz aylarda spekülatif
konuma alındı. Yatırım yapılabilir konumu yitirdik ki, 19 yıl çalışmıştık o
konuma gelebilmek için. Son 3 yılda yaşananlarla o konumu tekrardan yitirdik.
İçerdeki ve dışardaki ekonomik ve politik birçok sebeple bu olaylar tetiklendi.
Yapısal kararlar mutlaka almak lazım.
TC ile bir an önce aradaki ticaret TL’leştirilmeli
SORU: Bundan sonra ne olacak?
ÖNAL: Türkiye TL, kullanıyor, biz de TL kullanıyoruz. Aradaki ticarete
bakıyorum. Birçok müşterimiz Türkiye ile ticaret yapıyor. Türkiye ile
ticaretimiz toplam dış ticaretimizin %90'ı. Bu ticarette Türk Lirası yerine çoğu
zaman yabancı para kullanıldığını görüyorum. Türkiye Başbakanı 2-3 gün önce
Rusya’da idi. Rusya ile aralarındaki ticarette TL ve rubleyi kullanmayı
konuştular. Yabancı paraları aradan çıkarmayı konuştular. Çin ile konuşuyorlar.
Resmi para olarak Türk Lirasını kullanan bizim ile Türkiye arasındaki ticaret
TL'leştirilmeli. TL’leştirme ile ilgili adımlar bizim yetkililerimiz tarafından da
Türkiyeli yetkililer tarafından da bir an önce atılmalı. Merkez Bankamız TL’le
müdahale edemeyeceğine göre, yapısal tedbirlerin alınması gerekir. Birkaç gün
önce başlayan bütçe görüşmelerinde Maliye Bakanımız açıklamalar yaptı.
Kendi gelirlerimiz ile kendi giderlerimizi karşılayamayacak bir bütçemiz var
maalesef. Yönetilmesi gereken ama çözümü zor bir sorun. Yapılması gereken
şeylerden bir tanesi, Ekonomi Bakanlığı KOBIGEM ile birlikte yürüttüğümüz
faiz destekli krediler programlarının hem kapsamlarının hem de destek
miktarlarının artırılması. 4-5 milyon TL’lik bir faiz desteğiyle neredeyse o
desteğin 10 katına kadar kredi imkanı yaratmak mümkün. Bu imkanı çok yoğun
şekilde şu anda kullanıyor olmalıyız. Programların kapsamlarını genişleterek ve
programların destek miktarlarını artırarak uygun koşullarla çok daha fazla
sayıda kişi ve şirketimize kaynak aktarma imkanı yaratılmış olur. Kısıtlı devlet
ve yardım kaynaklarıyla yaratılabilecek en etkili desteklerden birisi olacaktır.
Türkiye, bizim için iyi bir pazar. Bu pazardan önemli ölçüde yararlanmak lazım.
Özellikle istihdam ve üretim kapasitemizi artıracak yeni yatırımlar için
yatırımcı çekmek için. Ülkemizin ‘Marketing'ini yeterli ölçüde yapmıyoruz
SORU: Ülkemize yatırımcı çekmek adına neler yapılmalı?
ÖNAL: Gözlemlediğim şeylerden bir tanesi biz ülkemizin marketingini
yapmıyoruz. En iyi plajların bizde olduğunu, en iyi eğitim kurumlarının bizde
olduğunu, çocuklar için en iyi yaşam koşulları sağlayan ortamın bizde
olduğunu, yatırımcı için en uygun vergi teşviklerinin ve diğer uygulamaların
bizde olduğunu çıkıp da anlatan, yatırımcıları planlı programlı şekilde ülkemize
davet eden bir organizasyonumuz yok. Yatırımcı dostu bir ülke haline
getirmeliyiz ülkemizi, road show'lar düzenleyip tanıtmalı, stratejik yatırım
alanları belirleyip, bu alanlardaki en iyileri ülkemize davet etmeliyiz, bir gün
bizi tesadüfen keşfetmelerini beklemek yerine proaktif olmalıyız.
SORU: Ülkede dövizle ev kirası, dövizle ev satın alma gibi olaylardan devlet
olarak nasıl kurtulabiliriz. Neden bunu ortadan kaldırmıyoruz?
ÖNAL: Birçok işletmenin ürettikleri mal ve hizmetleri dövizle satmalarının
nedeni, girdilerinin dövizle olması. Dövizle değil, TL ile satılmasını istiyorsak,
o maliyet unsurlarının önemli bir kısmının yabancı para olmasını engellememiz
lazım. Aslında önemli ticaret partnerimiz bizim Türkiye. Türkiye ile ticareti
yabancı paradan kurtarabilirsek, bu durum önemli ölçüde engellenmiş olacaktır.
Geliriniz hangi para birimi ise, o para biriminden borçlanın
SORU: Ülke insanlarına gelinen bu aşamada ne yapmalarını öneriyorsunuz?
ÖNAL: Hangi para biriminden gelirimiz varsa, o para biriminden borçlanmak
şart. Eğer yabancı para borçlanmış ve geliriniz TL ise, şu anda sadece kurlara
bakarak bu seviyelerden borcun TL’ye çevrilmesi her zaman doğru olmayabilir,
maliyet hesabı yapılması için bu durumdakilerin Bankacıları ile görüşmelerinde
fayda var.
Kurun hala gidebileceği seviyeler var
SORU: Döviz daha fazla yükselir mi?
ÖNAL: Teorik olarak, yükselişin de azalışın da bir sınırı yok. Gelişmekte olan
ülkelerin para birimlerindeki kayıplarla ile Türk Lirasını karşılaştırdığımızda
çok önemli bir ayrışma olmadığını da söylemek gerekir. Yükseliş, Global
dinamiklere ve iç dinamiklere bağlı. Bunları bizim kontrol etmemizde mümkün
değil.
Anlaşmanın ertesi gün süper bir ekonomi beklenmesin
SORU: Adada bir anlaşma olması ekonomik olarak bizi nasıl etkiler?
ÖNAL: Anlaşmanın ertesi günü hiç kimse sihirli bir değnekle süper bir
ekonomi, süper bir KKTC beklemesin. Ertesi gün daha çok çalışacağımız gün
olacak. Bizden karşı tarafa ve Avrupa Birliğine entegre olmamız beklenecek.
Entegre olacak gücümüz var mı? Evet, var ama hepimizin çok çalışması
gerekecek. Öncelikle tüm standartlarımızın AB seviyesine çıkarmamız
beklenecek hepimizden. Ertesi gün o standartlara ulaşamayacağız biz. Ulaşmak
için de çok çalışacağız, Ab direktiflerini öğreneceğiz hepimiz. Hayatımız
tekrardan başlıyor olacak ertesi gün. Ekonomik anlamda ertesi gün rahatlama,
milyarlarca Euro hayal etmemek gerekir. Çok çalışarak kazanacağız o euroları
ve ertesi gün olmayacak bu.
Sadece servetiniz artacak
SORU: Taşınmaz mal fiyatlarında bir artış bekleniyor anlaşmadan sonra. Bu
gerçekleşir mi sizce?
ÖNAL: Fiyatlar artacaktır. Servet anlamında zenginleşeceğiz belki ama elimize
para geçmeyecek. Şu anda oturduğumuz evin değeri belki üç katı olacak.
Cebinizde daha çok para var mı? Yok. Fiyatı artmış varlığınızı satarsanız,
cebinize daha para gireceği doğru. Ama, başka bir yer almak istediğinizde yine
yüksek fiyattan almanız gerekmeyecek mi?
Bankacınızla görüşün
SORU: Son olarak halkımıza önerilerinizi alalım?
ÖNAL: Acele kararlar vermelerini ben önermiyorum. Piyasaları hepimiz takip
etmeye devam edeceğiz. Piyasalarda bizim yönetemediğimiz çok fazla
parametre var. Parametreleri biz yönetemediğimiz için mümkün olduğunca
riskleri azaltmaya çalışmamız gerekir. Bu yaşadığımız ne ilk kriz, maalesef ne
de son kriz olacak. O yüzden, krizlerle yaşamaya devam edeceğiz. Tüm ülke
olarak çok çalışacağız, ister özel sektörde olalım ister kamuda. Ülkemizin daha
iyi, daha temiz, altyapısı tam bir ülke olmasını istiyorsak, hep birlikte
çalışmalıyız. Yapacak çok işimiz var.
Editör: TE Bilisim