Yüksek Mahkeme yargıçlarının sayısının artırılmasını öngören Anayasa Değişikliği Yasa Önerisi’ ile ilgili Meclis’te yaşanan tartışmalar bir kez daha ortaya koydu ki kamu yararına politika üretmek yine siyaset yapmanın gölgesinde kalmakta ve Kıbrıs Türkü’nün yararına olacak adımlar popülizme kurban edilmekte.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçmenin onayına sunulmaya hazırlanan Yüksek Mahkeme yargıçlarının sayısının artırılmasını öngören Anayasa Değişikliğini “demokrasi” sorununa varmış algısı yaratarak engellemeye çalışan kesimlerin ve böylesi bir akıl ve vicdan tutulmasına ses çıkarmayan adayların ortaya koydukları “referandum”a hayır çağrılarının açıklanabilir ve anlaşılabilir bir yanı yok.

Ve TDP Genel başkanı Cemal Özyiğit’in Meclis kürsüsünden yaptığı “hayır” çağrısının gerekçesi olarak ifade edilen “geçici 10.ncu maddenin” kaldırılması şartının gündeme taşınması en basit ifadesi ile suni Türkiye düşmanlığı tartışmaları ile Kıbrıs Türkünü kamplara bölerek oy devşirilmesinden başka bir şey değil.

TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit kelimenin tam anlamı ile Kıbrıs Türk toplumuna ateşten gömlek giydirmenin derdinde.

TDP Genel Cemal Özyiğit suni demokrasi tartışmaları ile Kıbrıs Türk’ünü birbirine düşürerek toplumsal barışa dinamit koyduğunun farkında değil mi?

Farkında olduğu kadar da demokrasi savunuculuğu altında demokrasiye zarar verdiğinin de farkında olan TDP Genel başkanı Cemal Özyiğit’in ve açıklamalarına sessiz kalan adayların toplumsal barışı oy uğruna öldürdüklerini de Kıbrıs Türkü farkında.

Yüksek Mahkeme yargıçlarının sayısının artırılmasını öngören Anayasa Değişikliği oylaması üzerinden Türkiye düşmanlığı yapmaya yönelmek olası yeni bir anlaşmada anavatan Türkiye’nin garantörlüğünün devamını “olmazsa olmaz” olarak kırmızı çizgi olarak belirleyen Kıbrıs Türkünü anlamamak değil de nedir?

Her seçim dönemi “demokrasi” sorunu olduğu iddiaları ile siyasete kurban edilen kamusal ve toplumsal faydaya dair politikaları çağın gerisinde kalan yöntemlerle oy avcılığına kurban edilmesi ve bir taşla iki kuş vurma stratejisi ile de Türkiye’nin hedef gösterilmesi geleneğinden Kıbrıs Türk solu’nun hala vazgeçmemesinin sonuçlarının  Kıbrıs Türk toplumu tarafından doğru analiz edilmesi gereken yeni bir döneme girmekte ülke siyaseti.

Devletin üç temel dayanak noktasından biri olan yargı kurumunun yaşadığı zorlukların aşılması ve yargının yıllardır mücadele ettiği sorunların kısmen de olsa giderilerek adalet mekanizmasının yara alması olasılığının en aza indirilmesi yönünde atılan anayasa değişikliği adımının “demokrasi” sorunu ve Türkiye düşmanlığına dönüştürülmesi çabalarının kimseye faydası olmadığı da ortada.

Sadece ve sadece oy oranını yüzde 2-3 artırmak uğruna toplumsal barışı bozacak açıklamalar ile Türkiye düşmanlığı üzerinden seçimi kazanma hesabının yapılması kasaba politikacılığından öte Kıbrıs Türk’ünün geçmişine de geleceğine de ihanet etmekten değil de nedir?

Değer mi yeniden seçilebilmek uğruna Kıbrıs Türkünü ikiye bölmek, “biz’ibiz’e” düşürmek?

Yüksek Mahkeme yargıçlarının sayısının artırılmasını öngören Anayasa Değişikliği oylamasına karşı durmayı “demokrasi” sorunu ve dolaylı Türkiye düşmanlığı siyasetine döndürerek “hayır” çağrısı yapan TDP Genel başkanı Cemal Özyiğit’in Kıbrıs Türküne bir cevap borcu var.

“Hayır” nutukları üzerinden yapılan siyasete sessiz kalanların ise Kıbrıs Türküne bir değil bin cevap borcu var.

Editör: TE Bilisim