Tıpkı Yaşar Ersoy’un yazdığı “Yangın Yerinde Kabare” oyunu ile ilgili son günlerde ülke kamuoyunda yapılan ve Kıbrıs Türk solunun aktörlerinin konuyu ülkemizde demokrasi sorunu var çığırtkanlığına taşıdığı kısır tartışmalarda olduğu gibi…

Kıbrıs Türk solu ne yazık ki yapıcı eleştiri ve tartışmalar yerine yine geleneğini bozmadan akıl ve vicdan tutulması içerisinde toplumu, bizi kısır tartışmaların içerisine çekmeye çalışıyor “Sanata Sansür” iddiaları üzerinden.

Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları müdürü Erdinç Akgür’ün konuyla ilgili yaptığı resmi açıklama bir devlet adamına yakışır ciddiyet ve etik bir üslup ile toplum vicdanında yerini alırken aslında net bir şekilde de tartışmalara noktayı koyacak nitelikteydi.

KIBRIS MANŞET olarak soruyoruz;

“Yangın Yerinde Kabare” oyunu ile memleketi yangın yerine döndürmek, yine bizi bize düşürmek toplumu sağ ve sol olarak bölmek kime ne kazandırır?

Bundan kim ne medet umar?

Soruyoruz;

Ülkedeki tüm yargıçları ve savcıları, gelmiş geçmiş tüm milletvekilleri ve bakanlar ile birlikte Başbakanları “satılık, rüşvetçi, namussuz” göstermek sanat mıdır eleştiri midir yoksa sanatın arkasına saklanarak sanatı belli siyasetlerin esiri yapmak, topluma ve devlete hakaret etmek midir?

BAŞYAZI

Amaç memleketi yangın yerine mi çevirmek!

Demokrasi herkesin istediği her şeyi yapabilme özgürlüğü müdür?

Bir toplumu meydana getiren özne kişilerin her istediğini yapabilmesi anarşiyi doğurmaz mı?

Kurulu olan ve korunan düzeni geriye götürecek her türlü tehlikeye açık hale getirmez mi?

Yazılı olan kurallar ve yazılı olmayan kurallar ile ortaya çıkan bir toplum sözleşmesi etrafında inşa edilen düzen demokrasinin korunması için değil midir?

Baskıcı ve diktatoryal yönetimler dışında çağdaş tüm toplumlar ve devletler bu temel kaygı ve argümanlar üzerinden demokrasilerini korumak ve demokrasilerini ileriye taşımak için değil ancak ileride demokrasiyi koruyacak olan yeni nesillere yaşanılabilir bir ülke bırakmak için yazılı ve yazılı olmayan kurallar çerçevesinde hayatlarını sürdürüyorlar.

Çağdaş demokrasilerde demokrasiyi ileriye taşımak gibi bir gaile yoktur…

Demokrasi tanımının da bir sınırı ve hududu vardır çünkü…

Çünkü bugünün çağdaş demokrasileri bu sınırın demokrasi adına aşılmasının toplumları anarşiye götüreceğini de yaşanan olaylar ile tecrübe edilmiştir.

Ülkemiz demokrasisinin ise çağdaş demokrasilerden geride olduğunu söylemek ise akıl ve vicdan tutulmasından başka bir şey değildir..

Tıpkı Yaşar Ersoy’un yazdığı “Yangın Yerinde Kabare” oyunu ile ilgili son günlerde ülke kamuoyunda yapılan ve Kıbrıs Türk solunun aktörlerinin konuyu ülkemizde demokrasi sorunu var çığırtkanlığına taşıdığı kısır tartışmalarda olduğu gibi…

Kıbrıs Türk solu ne yazık ki yapıcı eleştiri ve tartışmalar yerine yine geleneğini bozmadan akıl ve vicdan tutulması içerisinde toplumu, bizi kısır tartışmaların içerisine çekmeye çalışıyor “Sanata Sansür” iddiaları üzerinden.

Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları müdürü Erdinç Akgür’ün konuyla ilgili yaptığı resmi açıklama bir devlet adamına yakışır ciddiyet ve etik bir üslup ile toplum vicdanında yerini alırken aslında net bir şekilde de tartışmalara noktayı koyacak nitelikteydi.

KIBRIS MANŞET olarak soruyoruz;

“Yangın Yerinde Kabare” oyunu ile memleketi yangın yerine döndürmek, yine bizi bize düşürmek toplumu sağ ve sol olarak bölmek kime ne kazandırır?

Bundan kim ne medet umar?

Soruyoruz;

Ülkedeki tüm yargıçları ve savcıları, gelmiş geçmiş tüm milletvekilleri ve bakanlar ile birlikte Başbakanları “satılık, rüşvetçi, namussuz” göstermek sanat mıdır eleştiri midir yoksa sanatın arkasına saklanarak sanatı belli siyasetlerin esiri yapmak, topluma ve devlete hakaret etmek midir?

Topluma hedef göstererek ve anarşi doğurarak yargısız infaz ve toplumsal linç ile tüm yargı mensuplarını gelmiş geçmiş tüm seçilenleri cezalandırmak, demokrasinin ayaklar altına alınarak cezalandırılmasını istemek yaşadığımız çağa yakışan bir sanatsal duruş mudur?

Böylesi bir içeriğe CTP Genel başkanı Tufan Erhürman sanata saygı çerçevesinde imza atar mıydı?

TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit imzasını verir miydi?

Peki Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Cemal Özyiğit’in müsteşarı Mehmet Burhan “Yangın Yerinde Kabare” oyununun altına imzasını atmaktan tereddüt eder miydi?

“41nci Hükümet ülkeyi 40 yıl geriye götürüyor” gibi açıklamalar ile Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı keşke Yaşar Ersoy ve TDP Başkanı Cemal Özyiğit başta olmak üzere memleketi yangın yerine götürecek açıklamalar ile tansiyonu yükseltmeye çalışmalara katılmasaydı, koronun sesine ses vermeseydi…

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın açıklamalarını seçimlere yönelik popülist bir safları sıklaştırma hamlesinin ötesinde düşünmek gerek.

2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin derin anlamı ve hayati önemi “Yangın Yerinde Kabare” oyunu üzerinden yapılan tartışmalardan bir kez daha anlaşılıyor aslında…

Kıbrıs Türkü’nün geleceğine etki edecek olan 2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminin kırılma noktası olacağı ve bizim dışımızdaki başka merkezler tarafından da stratejik olarak önemsendiği şimdiden belli…

“Yangın Yerinde Kabare” oyunu aslında tiyatro sahnesinden çok uzakta sahneye çoktan konmuş….

Editör: TE Bilisim