KSP Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Onurer, soruları yanıtlamaya devam ediyor.

 

Mustafa Onurer, kendi sunduğu bir radyo programında halkın kendisine ilettiği soruları yanıtladı. Bir dinleyicinin “Onurer kazara kazanırsa milli günleri ne yapacak, yemin edecek misin?” sorusu üzerine, politikada kazara kazanmak gibi birşey olmadığını kaydederek, kendisinin tek başına aday olmadığını, adaylığının esas amacının yurtsever güçlere ve bu topluma, adaylık süresince ülkeyi halkın yönetmediğini, ülkeye sahip olunmadığı ve bütün irade ve geleceğin ipotek ve işgal altında olduğunu anlatmak için girdiğini belirtti.

 

Onurer sözlerine şöyle devam etti:

 

“Bu politikanın kazanma olasılığı yok mu? Evet var ama bu, halkın bulunduğu örgütlerde böyle bir siyaseti hakim kılması demektir. Böyle bir, politikanın kazanması demek, halkın ileriye fırlayıp yeter artık çektirdiğiniz, bu ülkeyi artık biz yöneteceğiz, sokaktayız demesi gerekiyor. Yani bu kampanya, aslında seçim kampanyasının ötesinde işgalden kurtulma, kendi ülkemize sahip çıkma ve kendi ülkemizi yönetme kavgasının ilanıdır. Toplumsal bir dönüşümün ilanıdır. Eğer bu halk, kararını verir ve Mustafa Onurer'e bu çerçevede katkısını koyar ve örgütlerinde bu kampanyanın öğelerini dillendirmeye başlarsa, Mustafa Onurer, saraya gitmeyecek. Onurer, bu kavga içinde bir nefer olacak. Böylesi bir ortamda, Cumhurbaşkanlığı yemini, milli günler kutlanacak mı gümbürtüye gider. Hiçbir anlamı kalmaz. Halk saraya yürür. Halk sarayı elde eder. Halk iktidar olur. Halk iktidarında, Onurer'in yapıp yapmacaklarının hiçbir anlamı kalmaz. Eğer halk isterse o yemin yapılır, eğer halk isterse sözde milli günler kutlanır. Halk isterse barış yapılır bu ülkede. Bu soruları soran arkadaşlarımızın, seçim ezberlerini artık çöpe atma zamanı geldiğini görmesi lazım. Seçim 5 senede bir birilerinin aday olup, seçmenin sandığa gidip oy atıp, işine gücüne devam etmesi ve seçtiği adamın da onun adına bir sürü işler yapması değildir.”

 

Bu hayalden uyanılmaması durumunda halka daha çok kazık atılacağını da kaydeden Onurer, seçilen temsilcilerin sürekli oyununa gelindiğini kaydetti. Onurer, bağımsızlığın bir kişiye havale edilecek bir şey olmadığını da belirterek, “tüm taleplerinizi Mustafa Onurer'e havale etmeyin” dedi.  Bağımsızlık ve özgürlüğün halklar tarafından kazanılacağını da ifade eden Onurer, bu kavgaya katkısı olmasından memnun olacağını ama tek başına tüm ülkeyi bağımsız edeceği hayalinden uyanılması gerektiğini kaydetti.

 

Onurer, örgütlenme gerekliliği üzerinde de durarak, örgüt ve mahallelerde, işyerlerinde herkesi örgütlenmeye çağırdı.

 

Onurer, “halk artık bir adım öne fırlayarak, yeter artık bize çektirdikleriniz demeye başlasın. Bunu yaptığımız oranda, bu seçimi kazanmış olacağız” diyerek, bunun yapılmadığı oranda sadece Onurer'in değil tüm halkın kaybetmiş olacağını belirtti.

 

Onurer'e kendisine gelen “Onurer seçildiği zaman ne yapmayı düşünür? Akıncı'dan farkı nedir? Sırf Akıncı'ya oy kaybettirmek için mi aday çıkarıldı? Derviş Eroğlu'nun lehine olması için mi aday çıktı?” sorusu üzerine ise, kendisinin bugüne kadar bir çok yıl sendikal mücadelede bulunduğunu,  çok meşakkatli dönemler geçirdiğini ve herkesin onun fikirlerine katılmasının mümkün olmadığını bilerek, sendika içinde herhangi bir kişinin “Onurer ilkesizdir” ya da “mücadelesinde samimi değildir” demesinin mümkün olmadığını belirtti.

 

Onurer sözlerine şöyle devam etti:

 

“Böyle bir ahlaksız teklifi bana gelip yapacak cüreti birinin bulacağına inanmıyorum. Akıncı'nın egemenlik anlayışını ve elde etme anlayışını kendi cümlelerinden okuyalım. Akıncı, yayınladığı '4 Boyutlu Siyaset' broşüründe, 3. Boyutu, 'Türkiye ile karşılıklı Saygıya dayalı ilişki' boyutunda, ‘Türkiye ile karşılıklı yarar temelinde işbirliğini gözeten, kişilikli ilişkiler kurulmasının her iki tarafın da yararına’ olduğunu ifade eder ve ilişkilerin zemininin ‘teslimiyet ya da çatışma değil, uzlaşma olacağını belirtir. Uzlaşmanın temelinin ise  ‘karşılıklı haklara saygı’dan geçtiğini savunur.”

 

Onurer, bir yanda işgalci bir devlet olduğunu, işgal ettiği toprakları sömürgeleştirme sürecini yaşatan bir devlet olduğunu ve bu devletin Kıbrıs üzerinde ve denizlerinde, hakları olduğunu iddia eden bir devlet olduğunu kaydederek, “ben bu toplumun lideri iddiasıyla yola çıkacaksam, işgalcinin hakları gibi bir olay beni ne ilgilendirir, ne de dillendiririm bunu. İşgalcinin bu topraklarda, denizlerde, hiçbir hakkı yoktur.” dedi.

 

Bunun sadece Türkiye açısından değil, garantör diye başımıza bela ettikleri devletler açısından da geçerli olduğunu kaydeden Onurer, bu toplumun egemenliğine gönül vermiş bir liderin, işgalcinin hakları ve haklarının gözetilmesini söylerse, o liderin politikasını sorgulanacağını belirtti.

 

Onurer, Akıncı'nın bu politikasının, ülke halkının egemenliğine inanmadığı sonucunu da doğurduğunu kaydederek, Akıncı'nın bu ülke halkı için kardeş bir ülke yaratma, halkları kardeşleştirme politikası gütmediğini belirtti.

 

Onurer, bu politikanın koyun postuna bürünmüş kurdun sözleri olduğu benzetmesini de yaparak, Akıncı'nın masum görüntüler ve kelimecikler altında, Türkiye egemenleri ile uzlaşacağını ve onların haklarını da koruyacağının tescili olduğunu kaydetti.

 

Onurer sözlerine şöyle son verdi:

 

“Yani Türkiye'ye icazet isteyen, icazet için yalvaran bir politikacının ortaya koyduğu tavırdır. Bırakın farklı olmamızı, ben bu zihniyeti yıkmaya adayım. Bu zihniyet yıkılmadan, bu ülkede çok Talat'lar, çok Akıncı'lar gelip geçecektir. Hep de hüsrana uğrayacağız. Bu ülkenin kimseye sorma zorunluluğu yoktur egemenliğini. Egemenlik, sadece ve sadece bu ülkede yaşayan Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Maronitler'in sorunudur. Onlar karar vermelidir bu ülkenin egemenlik ve geleceğine. Bu olmadan, süslü sözler arkasına saklanmanın, politikada Ali Cengiz oyunları oynanması demektir. Bu oyunlara son verilmelidir. En temel farkımız sayın Akıncı ile budur. Sayın Akıncı'ya gönül bağlamış yurtsever insanlar bunu sorgulasınlar. Ben silah alıp dağlara çıkmaktan bahsetmiyorum. Demokratik yöntemlerle dahi, oluşmuş bir halk gücü karşısında ne Türkiye, ne Avrupa ne de Dünya durabilir. Benim önerim ve planım budur. Demokratik olarak ayağa kalkalım, bu ülkede bizden başka kimsenin hakkı olamayacağını haykıralım.”

 

Saygılarımla

KSP Basın Bürosu (a)

Zehra Cengiz

Editör: TE Bilisim