Akıncı ve Tatar'a açık çağrı...

Kıbrıs Türk’ünün tek bir gailesi var :Memleket.. Farklı hayat tarzları ve hayata karşı farklı duruşlarına rağmen memleket gailesi ile bir arada kalabilmeyi başararak kendi tarihini kendi yazarak küllerinden yeniden doğmadı mı bu toplum? Hepimizin ortak noktası değil miydi memleket gailesi ve memleket gailesi değil midir ki küçücük dünyamıza her türlü farklılığa karşı hoş görüyü yerleştirmemizin tek nedeni. Gözlerimizde akmayan bir damla gibi yaşam boyu var olan memleket gailesi, kimimizde ana-baba, sevgili ve kardeşe duyulan bağlılıkta, kimimizde geçmişe bağlılıkta, kimimizde gelecek kaygısında, kimimizde taşa, dağa, toprağa, ağaca, çiçeğe, buluta olan özlemde, kimimizde ise sabahlara kadar ülkemizin güzel günlerini yaratmak adına tartıştığımız farklı ideolojik fikir ve görüşlere olan inançta kendisini göstermedi mi? Kavganın, davanın, mücadelenin, eylemin, savaşın, çatışmanın, değişimin haklı olanını, doğru olanını kim neye göre nasıl belirler? Hangi kavganın, davanın, mücadelenin, eylemin, savaşın, çatışmanın, değişimin haklı ve doğru olduğunu kim söyleyebilir veya kim belirleyebilir? Cevaplara dair önemli tek bir unsur vardır politikacıların söylemlerinden ve düşüncelerinden öte; ortak akıl, toplumsal uzlaşı ile halk ve halk birlikteliği. Çocuklarımıza yaşanılabilir bir ülke ile sürdürülebilir bir kimlik ve kültür bırakmak hepimizin görevi. Toplumsal ve siyasal uzlaşı ile kavram kargaşası üzerinden yapılan çatışmalar ve hesaplaşmaların da ortadan kalkacağı şüphe kaldırmaz bir gerçek. Devletin zirvesi dün olduğu gibi bugünde toplumsal ve siyasal uzlaşıdan Kıbrıs Türküne inat oldukça uzak ne yazık ki… Milli kimlik, kültür ve tarihi ile barışık Kıbrıs Türk solu ile değişimi ve gençliği anlayabilen Kıbrıs Türk sağı için kutsal bir görev aslında memleket ve kavganın haklı olanı için ortak akılda buluşabilmek... İşte belki o zaman partiler ve ideolojiler üstü Kıbrıs sorununa dair ana hatlarının değişmeyeceği bir politika ve siyasi duruşu, çocuklarımıza miras olarak bırakarak onlara da, bu topraklara da en büyük iyiliği yapmış olmaz mıyız? Ey Akıncı ve Tatar, soru sizlere… Annan Planı Referandum sonuçlarından hareketle Kıbrıs Türk sağının kuzeyden çıkan sonuca , Kıbrıs Türk solunun ise güneyden çıkan sonuca göre politikalarını toplumsal eğilime ve çağın gereğine göre yeniden yorumlama, çözüm ve geleceğe dair önerilerinde toplumsal dengeyi göz ardı etmeyecek politikaları Kıbrıs Türküne sunabilmede ve en önemlisi Kıbrıs sorununda halk birlikteliğini sağlayacak iradeyi ortaya koymada ne yazık ki ülke siyaseti ve kanaat önderleri başarısız olmuştu… Peki geçen 15 senede değişen bir şey var mı? Devletin zirvesinde yaşananlara bakıldığında cevap ne yazık ki koskocaman bir HAYIR.. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Başbakan Ersin Tatar arasında son günlerde Kıbrıs sorunu ekseninde yaşanan söz düellosunun kendilerinden başka kimseye faydası olmadığını göremiyor Devletin en tepesindekiler… Kıbrıs konusunda ortak bir karara varmanın önemine, toplumsal barış ve ortak akıl çerçevesinde yakınlaşmanın faydasına inanmaktan oldukça uzak bir duruş ortaya koyuyor, koymaya devam ediyor, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve Başbakan Ersin Tatar. Belki de bugüne kadar ve bugün de çatışma kültürü üzerinden yolunu bulan politik duruşları, Kıbrıs sorununda ortak bir noktaya getirmek için bir referandum, bir halk oylamasının zamanı gelmiştir… Sorulsun Kıbrıs Türküne geleceğini nerede ve nasıl görmek istiyor diye ve ortaya çıkacak sosyolojik gerçeklik üzerinden politikalarına yön versinler… Ey Akıncı ve Tatar açık çağrı her ikinize de, var mı cesaretiniz ve memlekete dair böyle bir gailenizin? Devletin tepesinde ayak sesleri duyulmaya başlayan kavganın “Bizi Bize” düşürmekten, 50 yılı aşkın süredir devam Kıbrıs sorununda Kıbrıs Türkü’nün haklarını erozyona uğratmaktan başka bir sonucu olamayacağını neden görmek istemiyorsunuz? Tek nedeni yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleri mi? Bu kadar basit olmamalı tıpkı Devletin zirvesinde kavganın olmaması gerektiği gibi.. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, kendini bilmez genç bir Rum tarafından çalınan Bayrağımızın yerine geri getirilen Bayrağı teslim alırken öpmesi ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın resmini bağrına basması seçimlere yönelik bir eylemden öteye geçebilse ve keşke samimi politik bir duruş olsaydı. İşte o gün yeni bir Kıbrıs ve yeni bir memlekete uyanmış olurdu Kıbrıs Türkü… Ve Kıbrıs sorununda da sürdürülebilir ve eşit yeni bir ortaklık adına kırılma noktasını da başlatırdı. Ne yazık ki gene olmadı tıpkı 15 sene öncesindeki gibi.. Ve yine uzaklaşıyor Kıbrıs Türk toplumu ortak akıl, uzlaşı ve Kıbrıs sorununa dair ortak bir noktada buluşabilme umudundan… Herkesin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı olabilme iradesi ile kararlılığını ortaya koymak geleceğe karşı bir zorunluluk… Ey Akıncı ve Tatar , unutmayınız ki tek önceliğiniz ve sorumluluğunuz Kıbrıs Türk toplumudur.. Elbette toplumsal gerçeklik ile barışık, tarihine , kültürü ile beraber milli kimliğine de sahip çıkan, samimi ve dürüst politik bir duruş ile birlikte… Yoktur ötesi berisi….

 

Editör: TE Bilisim