Akıncı nerede geç kaldı

Kıbrıs Manşet’in “Tatar Tehlikeli Virajda” başlıklı dünkü başyazısının son satırı olarak, “geç kalma noktasında, yarın meşhurdur” cümlesi arşivlerde yerini aldı.

2020 Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin başlamasının arifesinde, Kıbrıs manşet olarak bugün soruyoruz,

2015’te Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan ve halen görevini sürdüren Mustafa Akıncı, nerede geç kaldı?

İlk nokta ve belki de en önemlisi, Mustafa Akıncı, “herkesin Cumhurbaşkanı olabilme” de geç kaldı.

Geç kaldı yorumu iyimser bile durmakta belki.

Daha da iddialı olanı bir diğer yorum ise, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 2015 seçimleri öncesindeki açıklamalarına inat, “herkesin Cumhurbaşkanı olmayı” istememiş veya tercih etmemiş olmasıdır.

Ki bu tercih Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın önceki seçimlere “bağımsız” ! aday olarak katılmasının siyasi bir aldatmacadan ibaret olduğunun da bir kanıtı olarak siyasi tarihimizde yerini almış durumda.

“Bağımsız” ! aday olarak katıldığı ve kazandığı seçimlerin ardından geçen 5 yıllık sürede Mustafa Akıncı, partisiz ya da diğer bir ifade ile partiler üstü bir Cumhurbaşkanı profilinden uzak bir çizgide durdu.

Tercihini bu yönde kullandı.

Ve yine bir Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde, Mustafa Akıncı’nın en büyük iki açmazı, bağımsız aday olmanın gereklerine göre bir duruş sergilememesi ve “herkesin Cumhurbaşkanı olabilme” noktasında özellikle kendisine oy veren sağ seçmen üzerinde hayal kırıklığı yaratması.

Peki, açmazlarından öte Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın çıkmazları neler?

En önemlisi, sürdürdüğü siyaseti Türkiye karşıtlığı veya daha masum ifadesi ile Türkiye’yi “bir mücadele alanı” olarak siyasi duruşunun ana öznesi olarak kurgulaması.

Üstelik, Rum tarafının da önünde tutarak.

Bir diğeri ise, politik olarak tek bir noktanın kısaca çözüm enstrümanın ötesine geçmemesi veya geçememesi.

Kıbrıs Türk solu içerisinden bile “duygularının esiri” olarak görüşme masasını yorumladığına dair eleştirilere bile kulak asmadan Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin uzlaşmaz tavrını görmezden gelerek hatta Kıbrıs Türkü’nün de gözünden kaçırarak “umut siyasetini” inatla sürdürme eğiliminde olan bugünün Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın yaklaşan seçimlerde işi pek de kolay değil.

Geç kaldığı noktalarda ise artık kendisini yeniden ifade etme şansı da zaman engeline takılmakta.

“Umut siyaseti” ile duygular ile hareket etmenin de zaman kaybından ibaret olduğunu bugün daha iyi anlıyor, Kıbrıs Türk kamuoyu.

Ve çözüm siyasetinden vazgeçilmesini istemeyen kesimlerin bile artık bugün “ayakları yere basan müzakerelere dair yeni bir açılımı” toplumsal bir gereklilik olarak gördüğü de tüm çıplaklığı ile ortada.

Çok da uzağa gitmeden Crans Montana ve Berlin toplantılarının sonuçları henüz belleklerde taze iken Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın elinde kalan tek siyasi enstrüman olan koşulsuz “çözüm siyasetinin” başarıya ulaşma olasılığının artık pek mümkün olmadığı da Kıbrıs Türk solu başta olmak üzere tüm kesimlerce bugün kabul edilmekte.

Kıbrıs sorununa dair anketlerde sorulan sorulara verilen cevaplar ve toplumsal eğilim ise söz konusu olgunun en büyük göstergesi.

Daha açık bir ifade ile bugün Kıbrıs’ın kuzeyinde çözüm isteyenlerin sayısı azalmamış olsa bile olası bir çözüm için tarafların anlaşacağına inananların sayısı günden güne azalmakta.

Tam da bu noktada Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın elinde kalan tek siyasi argüman olan “çözüm enstrümanın” seçimlerde başarılı olabilmesi için yeterli olmadığının da en güçlü kanıtı.

Kıbrıs Türk kamuoyunun büyük çoğunluğun, oy versin veya vermesin Mustafa Akıncı’dan en önemli beklentisi ise seçimi kazanmak uğruna toplumu en kaba açıklaması ile sağcı/solcu diye ortadan ikiye bölecek siyasi oyunları devreye sokacak olanlara ve basit ifadesi ile aramızda dolaşan Paul Joseph Goebbels’in ruhuna hareket alanı tanımaması.

Ve 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde Mustafa Akıncı’nın en büyük rakibi kendi açmazları ve çıkmazları olacağı şimdiden ortada.

Editör: TE Bilisim