Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu dün Diyalog TV’de katıldığı Odak Noktası programında önemli açıklamalarda bulundu. Kıbrıs sorununun
çözümüne yönelik iki toplum lideri tarafından sürdürülen müzakerelerden herhangi bir beklentisi kalmadığını ifade eden Ertuğruloğlu, “2017 Mart
ayına kadar bir süre öngörülüyor. Müzakereler ya olumlu bir netice verecek ya da bir sonuç vermeyeceği ortaya çıkacak. Geriye kalan kısa zaman
dilimi içinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Dolayısıyla yolun sonuna geldik. Yıllardır arzu ettiğimiz noktaya geliyoruz. Bu süreç referanduma mı
gidecek yoksa Rum tarafı krize oynayarak bir referanduma gitmeden mi neticelenecek bunu zaman içinde göreceğiz” dedi.
Akıncı ile aynı görüşte değilim…
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın süreçle ilgili iyimser tablo çizdiğini ve çözüm yönünde ümidi olduğunu söyleyen Bakan Ertuğruloğlu, “Sayın
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın çözüm yönünde büyük bir beklentisi olduğu ortada. Ben onun bu beklentisini paylaşmıyorum, bu süreçle ilgili
iyimserliğini de paylaşmıyorum. Rum tarafından hemen hemen her gün çıkan beyanatlarına baktığımızda Sayın Akıncı’nın iyimserliğini anlamak
mümkün değil… Nasıl bu kadar iyimser olunabiliyor? Güzelyurt verilmeden anlaşma olmaz, Türk askeri adada kalamaz, garantiler kabul edilemez.
Bunları söyleyen karşı tarafla yoğunlaşmış bir görüşme sürecine girseniz ne çıkar bunun sonucundan…” ifadelerini kullandı.
“Anlaşmaya esas engel olan Rumlardır…”
Bakan Ertuğruloğlu, müzakerelerden umutsuz olduğunu söylediği için bazı kesimler tarafından, ‘Çözüm karşıtı, barış düşmanı’ ilan edildiğini
belirterek, “Bunları söylediğimiz için malum bir kesim tarafından çözüm karşıtı, barış düşmanı olmakla eleştiriliyoruz. Buna da alıştık yıllardır bu
saçmalık devam ediyor. Anlaşmaya esas engel olanlar Rum tarafına çözüm için yalvarıp yakaran insanların ta kendileridir. Rum tarafına çözümden
başka şansımız yoktur diyenlerdir esas engel. Karşı tarafın yerine koyun kendinizi… Sabah öğlen akşam çözüm diye size yalvaranlar karşısında ne
yaparsınız? O zaman müzakere eder gibi görünüp, koşullarınızın tümünün kabul edileceği günü bekleyerek zamana oynarsınız. Rum tarafı yıllardır
bunu yapıyor... Gerçek sıkıntıları gündeme getirenler çözüm karşıtı olarak suçlanırken, asıl anlaşmanın önünde engel olanlar da çağdaş ve çözümcü
geçinerek birbirlerini övüyor. Bunları söylediğim için ne eleştiriler gelecek… Tekrar ediyorum; bir anlaşmanın önündeki asıl engel bu
söylediklerimizi eleştirilenlerin ta kendileridir.”
“Akıncı’nın siyasi vizyonunu çok iyi biliyorum…”
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın siyasi vizyonunu çok iyi bildiğini savunan ve bu iddiasını da 1999­2001 yılında aynı hükümette görev almalarını örnek
göstererek güçlendiren Ertuğruloğlu, “ Sayın Akıncı’nın siyasi vizyonunu çok iyi biliyorum. 1999­2001 yılları arasında koalisyon ortağımızdı. O
günlerden hatırlıyorum çok tartışmalar yaşadık. Kıbrıs konusunun bir yere vardırılmasıyla ilgili süreçte kendi siyasi saplantılarını tatmine yönelik
hareket eden bir Cumhurbaşkanının performansından rahat olmam mümkün değil. Müzakere süreçlerinde müzakere taktiği çıtayı yüksek tutmaktan geçer. Karşılıklı tavizler sırasında rahat bir al­ver sürecine girersiniz. Bizim ekibin
performansına bakıldığında Rum tarafının aşırı isteklerine cevap veren bir Cumhurbaşkanı görmüyorum.”
“Temel güdüleri Türkiye’den kurtulmak”
“Çözüm istemek başka bir şeydir bunu siyasi bir saplantı haline getirip ne pahasına olursa olsun her türlü tavizi verelim yeter ki Türkiye’den
kurtulalım psikolojisi başka bir şeydir” diyen Ertuğruloğlu, “Çok çözümcü olanların temel güdüsü Türkiye’den kurtulmaktır. Halkımız içinde
marjinal bir kesimin temel arzusu budur” dedi.
Türkiye’nin garantisi kırmızı çizgidir…
Türkiye’nin garantisinin Kıbrıslı Türkler açısından kırmızı çizgi olduğuna vurgu yapan ve toplumun ezici bir çoğunluğunun bu yönde kanaat
belirttiğinin altını çizen Eruğruloğlu, sözlerinin devamında şunları aktardı, “Garantiler konusunun yeni bir güvenlik formülü tabi ki mümkün
olabilir. 1960’taki garantiler sisteminin tıpatıp aynısı olacak diye bir şey iddia etmiyoruz. Ancak Türkiye’nin garantisi devam edecekse, bunun bir
tek göstergesi vardır, benim bildiğim kadarıyla Ankara’da bu temeldedir. Gerektiği takdirde, tek taraflı müdahale hakkı var mı yok mu? Bunun
cevabı garantinin ne olduğunu ortaya koyacaktır. Bildiğim kadarıyla Ankara’da bu duruş son derece net ve değişmezdir. Gerektiğinde tek taraflı
müdahale hakkının olmadığı bir garanti sistemi, Türkiye için kabul edilebilir bir sistem değildir.”

(DİYALOG GAZETESİ)

Editör: TE Bilisim