Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı bugün SİM TV’de Meyil Adakul’un hazırlayıp sunduğu ”Öğlen Postası” adlı programda, seçimden sonra gelişen süreci değerlendirerek, ileriye dönük vizyonunu bir kez daha hatırlattı.

“Başarıya ortak olmalıyız”
Programın başında bir soru üzerine seçim süreci ve sonuçlarını değerlendiren Akıncı, önemli bir seçimin ilk etabının tamamlanmış olduğuna işaret ederek, halkı gösterdiği olgunluktan ötürü kutladı.
Akıncı, “Cumhurbaşkanı makamını kullanarak Sayın Eroğlu, benden ancak 1.2oranında fazla oy alabildi. Halkımız 26 NisanPazar günüsandıkta son kararı verecek. Bu bir partiler yarışı değildir. Kıbrıs Türk toplumunun cumhurbaşkanını seçiyoruz. Dünya KKTC’yi tanımasa da, CumhurbaşkanıKıbrıslı Türklerin seçilmiş lideri olarak kabul görüyor. Bu seçimde bazı partiler kazandı, bazıları kaybetti diye bir şey yok. Önümüzdeki Pazar günübaşarı bekliyorum ve bu başarıya ortak olmalıyız. Zaten vizyonumuzSayın Sibel Siber’le paralellik gösteren noktalara sahipti. CTP ile geçmişte tarihi birlikteliklerimiz oldu, rahmetli Özker Özgür, Naci Talat’la paralel yürüyüşlerimiz oldu. Genel olarak baktığımızda hedef aynı, prensipler vizyon büyük ölçüde örtüşüyor. Dolaysıyla CTP’den destek beklememden doğal bir şey olamazdı. O nedenle ilk ziyaretimi CTP’ye yaptım” dedi.

“Katkı koyabilecek tüminsanlardan yararlanmak, cumhurbaşkanının görevi”
Geçtiğimiz Gün CTP’ye yaptığı ziyareti de programda değerlendiren Bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, CTP’nin ‘müzakere heyetinde kimlerin olacağıyla ilgili talebi olmadığını, ancak haklı olarak, “süreçten bizim de bilgimiz olmalı” şeklinde bir talep geldiğini kaydederek, şöyle konuştu
“Bilgi vermek değil, sürecin bir parçası olmalı. Cumhurbaşkanı’nın hükümetlerle işbirliği, özellikle Kıbrıs sorunu ve müzakerelerde yetişmiş insangücünden yararlanması, öncelikle kendine yarar getirir. Sadece CTP’den değil, katkı koyabilecek tüm kişilerden yararlanmak, cumhurbaşkanının görevi. Yeter ki,vizyonlarda berraklık ve paralellik olsun.”

Akıncı, bazı çevrelerin son günlerde Akıncı’nın müzakere heyetine Sayın İzzet İzcan ve Sayın Deniz Birinci’yi alacağı yönünde yalan haber yaymaya çalıştıklarına da dikkat çekerek, “böyle bir şey söz konusu değil. Benimfarklı farklıüniversitelerden, alanlarından uzman akademisyenlerden oluşan 30 kişiyi aşkın vizyon ekibim var. Onlardan da, farklı kesimlerden de, şu anda mevcutCumhurbaşkanlığıve Dışişleri Bakanlığıkadrolarından da, kısaca ülkenin yetiştirdiği değerlerden yararlanacağım. Ben bağımsız bir adayım, herhangi bir partininadayı değilim. Hazırladığım vizyon çerçevesinde destek aldım.
Bu mücadelede bir vizyon ortaya koyarak yolaçıktık. Bugüne kadar tüm söylediklerimiz, halkımıza verdiğimiz sözdür ve bunların arkasındayız. Sonuçtaikinci turdayız. Öbür tarafta ise statükoyu temsil eden yöntemleri eskimiş, gelecek vaat etmeyen ve değişimin önünü tıkamaya çalışan, o dönemlerin son kişisiolan bir simge, diğertaraftan da değişimi isteyen insanlar, onların etrafında toplanmış partiler, binlerce on binlerce insan var ve ikinci tura onları temsil etmek görevi halk tarafından bana verildi. Eğer halk statükoyu tercih etmiş olsaydı, yüzde 70’ten fazlası değişim yönünde oy kullanmazdı” diye konuştu.

“Her rengi kucaklayan, tüm partilere eşit mesafede cumhurbaşkanlığı sözümün arkasındayım”
Akıncı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Samimi olarak her rengi kucaklayan, tüm partilere eşit mesafede cumhurbaşkanlığı sözümün arkasındayım.

“Yapılacak işlerin başında Kamu Hizmeti Komisyonunudemokratikleştirilmesi gelir”

Göreve gelmesi durumunda yapılması gereken çok şey bulunduğunun altını çizen Akıncı, “Toplumun içinde bulunduğu noktalarda sorun alanlarına baktığınızda, kamu yönetimi başta olmak üzere, her alanda ciddi sorunlar var. Cumhurbaşkanı kamu düzeninin kesintisiz yürütülmesinden sorumludur. Bu düzenin bozulmasının en önemi nedenlerinden biri Kamu Hizmeti Komisyonu’nda yaşananlar ve üçlü kararname sistemidir. Bunu düzetmenin yolu Kamu Hizmeti Komisyonu’nu demokratik çoğulcu bir yapıya kavuşturmaktır” dedi. Akıncı, Böylesi yapıda bir komisyonun teknik daire müdürlerini ataması ve üçlü kararname sisteminin kapsamının daraltılması gerektiğini vurguladı.
Akıncı, Kamu Hizmeti Komisyonu’nun artık güven verebilecek bir yapıya kavuşturulması gerektiğini vurguladı ve gerekli yasanın çıkarılması için hükümetle işbirliğinin şart olduğunu sözlerine ekledi.

“Polis sivil otoriteye bağlanmalı”
Hükümetle işbirliği noktasında Ombudsman ve Polis Genel Müdürü atanması konusundaki tutumunun nasıl olacağı sorusuna ise verdiği cevapta Akıncı, “Ombudsman gerçekten yetkili kılınır ve olması gerektiği pozisyon olursa, yararlı hizmetler üretebilir” dedi. Ombudsman Yasası’nın Meclis’ten çok tutarlı bir şekilde geçmediğine işaret eden Akıncı, Ombudsman’ın parti kimliğiyle özdeşleşen kişilerden olmaması gerektiğini vurguladı ve “Cumhurbaşkanının önermesi, Meclis’in seçmesi gerekiyor. Elbette ben de bunu yapacağım” dedi.
Polisin ise Kıbrıs Türk halkının diğer kurumları gibi kendi ayakları üzerinde durabilen ve sivil otoriteye bağlı olmasını öngördüğünü ifade eden Akıncı, “Bu konularda da hükümetle, meclis çoğunluğuyla işbirliği içinde adım atma zamanı geldi. Ben destek olurum. Ama polisinpartizanlık yuvası haline değil, daha da güvenilir hale getirilmesi, teşkilatı iyi bir şekilde yönetecek Polis Genel Müdürü’nün, liyakate de bakılarak atamasının hükümetle işbirliğinde yapılması gerekir. Sivil otoriteye bağlanmasından söz ederken, bir güdümden çıkıp diğer güdüme girmesini öngörmüyorum. Özerk bir yapısı olması gerekir. Orası da Kamu Hizmeti Komisyonu gibi,Ombusdsman’da olacak kişi gibi, toplumuna güven veren, bir yapıda olmalı” diye konuştu

”40 yıllık söylemlerini yenileyemediler”,
Bir seyircinin, özellikle Derviş Eroğlu’nu destekleyen parti çevreleri tarafından sosyal medyada “Akıncı, Türkiye ile kavga edecek, Türkiye kökenli yurttaşlarımızı gemilere koyup gönderecek” şekilde iftira kampanyası başlattığını aktarması üzerine Akıncı şöyle konuştu:
“Bence bu söylemler tutmaz ama ne yazık ki halasöylemlerini yenileyemediler. 40 yıldır kullanıp, bununla yol alacaklarını sanıyorlar. Anastasiades’le uzlaşma isteyen, kendiiç barışı için çaba harcayan bir kişi olarak Türkiye ile mi kavga edeceğiz? Türkiye ile olan ilişkilerimizde, çatışmacı ve teslimiyetçi değil, uzlaşmacı olacağız. Beni seçecek olan bir halk var. Benim irade kaynağım orası. Ben hem müzakerelerde, hem Türkiye ile ilişkilerde halkın iradesine göre davranmalıyım. Ben gücümü başka yerden almıyorum. İyi, karşılıklı saygıya dayalı ilişki istiyorum ama bir tek gün bile halkımın dışında bir yerden destek aramadım aramam da.”
Türkiye ile olan ilişkilerin öneminin elbette yadsınamayacağının da altını çizen Akıncı, son dönemlerde gerek Türkiye Başbakanı, Başbakan Yardımcısının, gerekse AB Bakanı ve Dışişleri Bakanı’nın ile çözüm ağırlıklı söylemlerine işaret ederek, “Türkiye bu söylemin ifade ettiği çözümden yana tavrını önümüzdeki dönemde sürdürecekse,ki sürdürmelidir, karşılarında bu süreci ileri götürmek için gayret sarfeden, işbirliği yapacak bir lider bulacaklar. Önemli olan vizyonlardır.


“Halkımız değişimi gerçekleştirecek”

Akıncı açıklamalarını şu sözlerle sonlandırdı:
“Halkımızkararlıdır ve değişimi gerçekleştirecektir. 26’sından itibaren yeni bembeyazbir sayfa açılacak. Buna inanıyor, güveniyorum. Gerçekten bağımsız tarafsız bir Cumhurbaşkanlığı sözü verdim. Bu sözümün arkasındayım ve arkasında olmaya devam edeceğim. Bağımsızlık partilere eşit mesafede durmayı, parti değil, toplum için hizmet etmeyi gerektirir. Partiler karşısında elbette tarafsız olacağım, ancak, demokrasi, çoğulculuk, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, engelli hakları, çevre duyarlılığı, hayvan hakları, kültür sanat konularında da taraflı bir cumhurbaşkanı olacağım.Suya sabuna dokunmayan cumhurbaşkanlığı vaat etmiyorum. Suya sabuna dokunmamız, daha temiz bir geleceği kurmamız lazım, önümüzdeki beş yılda çok şey yapabileceğimize inanıyorum. Halkımızın, Pazar gün sandığa giderken bu düşünceler çerçevesinde cevabını verecek.Vicdan akıl muhasebesi yaparak doğru kararı vereceğine güveniyorum”
 
Editör: TE Bilisim