1963 yılından beridir, Kıbrıslı Rumlar tarafından işgal altında tutulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Nikos Hristoduidis’in açıklamalarında zerre kadar doğruluk payı var ise, Türk Dışişleri kelimenin tam manası ile ateşle oynuyor.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzası ile 6 Temmuz 2019, cumartesi günü Resmi Gazetede yayınlanan “Kıbrıs İşlerinin Koordinasyonu” genelgesi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ilgili koordinasyon işlerini yürütmek üzere görevlendirilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Rum Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarının ardından Kıbrıs Türklerine bir açıklama borçları olduğu ortada.

Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristoduidis, parmağına arkasına saklanmadan apaçık söylüyor.

Ne diplomatik bir dil, ne de dolaylı kelimeler ile ima etme yolunu da seçmiyor, Rum Dışişleri Bakanı.

Ve Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristoduidis’in Türk yetkililerin, Kıbrıslı Rum yetkililerden hidrokarbon konusunda Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı muhatap almak yerine Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ı muhatap almasını talep ettiğini satır arasında ancak altını çizerek açıklarken de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında yaratacağı olası bir kriz üzerinden de Güney Kıbrıs’ın iç ve dış siyasete dair hesapları olduğu da bir gerçek.

Ancak böylesi hesapların da gerçekliği her ne kadar ortada ise Türk Dışişlerinin talebinin Kıbrıs Türk kamuoyunda açtığı yara da bir o kadar gerçek.

Türk yetkililerce ortaya konan talep Türk Dışişleri Bakanlığının Doğu Akdeniz, Yunanistan ve Kıbrıs işlerinden sorumlu kadrolarının stratejisinin bir ürünü mü bilinmez ancak bir gerçek var ki böylesi bir talebin ya da politik hamlenin özellikle de kritik Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde Kıbrıs Türk toplumu içerisinde yaratacağı etki ve tepkiyi doğru analiz etmekten uzak, Türk yetkililer.

Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs sorununa dair görüşmelere ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakışlarının “bir varoluş” meselesi olduğunu, Türk Dışişleri Bakanlık kadrolarının ayrıca göremediği de ortada.

1963 yılından beridir ortaklık Cumhuriyetini işgal eden Kıbrıs Rum Yönetiminin karşısında Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs adası üzerinde eşit hakları olduğu ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yönetimindeki güç paylaşımının da yine eşit siyasi egemenlik  çerçevesinde olması gerektiği iradesini ortaya koyan Cumhurbaşkanlığı ve ekibinin elini zayıflatmaktan başka hiçbir sonucu doğurmayacak böylesi bir talebin ise Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik bir hamle olma ihtimali ise krizi skandal boyutuna taşımaktan öte de bir getirisi olmayacağı da ayrıca ortada.

Kapsamlı çözümü görüşen Kıbrıs Türk tarafının elindeki konu başlıklarından biri olan hidrokarbon dosyasının stratejik önemi ve derinliği de yadsınamayacak bir gerçek.

Ancak Türk Dışişleri Bakanlığının, Kıbrıs Türk tarafı ile birlikte hidrokarbon noktasında ortak akıl ve ortak bir siyaset oluşturmada eğer varsa yaşadığı bir takım sorunlar, bunu çözmenin yolu Rum yetkililerden Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın hidrokarbon konusunda muhatap alınmamasını talep etmek olmamalı.

Şayet, kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’a dolaylı destek hamlesi ise yapılan, Kıbrıs Türk’ünün Rum’un karşısındaki “varoluş” mücadelesinin böylesi bir politik oyun ile yara almasına da neden olmamalıydı, Türk Dışişleri Bakanlığı.

İster oy versin ister vermesin ister sevsin isterse sevmesin, Türk Dışişlerinin böylesi bir talebinin ise Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’dan öte Kıbrıs Türk’ünün haklı “varoluş” mücadelesine zarar vereceğini Ankara’nın aksine bugün görmezden aciz değil, Kıbrıs Türk toplumu.

Ve tarihsel birliktelik yanında ortak geçmiş ve ortak geleceği bir olan iki Devlet’in “birbirine bu kadar yakınken bir o kadar da uzak olmayı” başarabildiği başka bir örnek daha yoktur, dünya siyasi tarihinde.

Böylesi ve benzeri krizlerin diplomatik faydasını görecek tek tarafın ise Kıbrıs Rum Yönetiminin olduğunu görememek en basit ifade ile tarih ve geleceğe ihanet etmektir. 

Ve Kıbrıs Türk toplumu, “varoluş” mücadelesinde güney komşuları ile kavgasını sürdürürken, en son kriz ve görüş ayrılığı yaşamak istediği ise kuzey komşusu, anavatanından bir başkası değil.

Editör: TE Bilisim