Eğri oturup doğru konuşmanın vakti, geldi de geçiyor bile.

Kimsecikler de “AB’ci” veya “federasyoncu” yaftasından da artık ne kırılsın ne de gücensin.

“Batılı” olmayı “batıcı” olmak ile karıştıranların ya da gönüllü biat edenlerin açıklamaları ile Cenevre sonrasında yine kafalar allak bullak. 

Hedef tahtasında yine Türk tarafı.

Rum liderliğinin açıklamalarından önce Kıbrıs’ın kuzeyinden Kıbrıs Türk tarafı ve anavatan Türkiye’ye yönelik yapılan eleştirisel açıklamalar ve Rum tarafını Kıbrıs Türkünün vicdanında aklama çabasında olanları, lafı eveleyip gevelemeden ve kelime oyunlarının gölgesine sığınmadan cevaplaması gereken sorular var.

“Federasyon” teranesini ağızlarında sakız gibi dolaştırmaktan bıkmayan ve “federasyon” fikrinin esiri olmaktan da utanmayanların Kıbrıs Türküne açıklama borcu var.

Kıbrıs Türk tarafında yeni göreve gelen görüşme heyeti içerisinde yaşanan bir takım “acemilikleri” de Türk tezlerini toplum vicdanında değersizleştirmek için kullanılması ise başlı başına Kıbrıs Türk toplumuna ihanet etmektir.

İhanettir çünkü, Rum tarafının ve liderliğinin 53 yıldır “uzlaşmaz tutumlarına” bahaneler bulma yarışından vazgeçmiyorlar.

İhanettir çünkü, her nedense “federasyonculuk” oyunundan vazgeçemedikleri için Kıbrıs Türk’ünü “ah Türk tarafının talepleri olmasaydı eğer federasyon temelinde çözüm mümkün olacaktı” yalanları ile kandırmaya devam ediyorlar.

İtiraf edemiyorlar veya “batıcı” olmaya “batılı” olmaya yeğlediklerinden gerçekleri Kıbrıslı Türklerin gözünden kaçırmaya, kelime oyunları ile Türk tarafının “hakkından vazgeçmemesini” çözümsüzlüğün tek nedeni olarak göstermeye devam etmekten nedense ne utanıyorlar ne de vazgeçiyorlar.

Ve, kayıp giden 53 yılın hesabını verecek olan var ise eğer, Rum liderliği ve Rum toplumunu “uzlaşmaz olmadığını” ispatlama çabası ile Kıbrıs Türkünü kandırmaya devam edenlerden bir başkası değildir.

Ve, Kıbrıs Türkünü vicdanında “Rum tarafını” aklama çabasında olanların ise “federasyonun mümkün olduğuna hala inanmaları” ise akıl ve vicdan tutulmasından öte düşündürücü.

Rum tarafının ve Rum liderliğinin 53 yıldır “federasyon”dan anladığı tek şeyin, üniter Rum devletine Kıbrıslı Türkleri entegre etmek olduğunu, neden dürüstlük ve samimiyetle söylemekten kaçıp Türk tarafını hedef göstermeye devam ediyor, akıl ve vicdan tutulması ile  yüksek perdeden açıklama yapanlar, anlamak mümkün değil.

Son 20 yılı, “bu topraklara hizmet eden” bir göz ile yorumlama cesareti gösterseydi şayet “batıcı” olmayı “batılı” olmaya yeğleyenler veya “federasyoncular” , görünürde eşitliğe dayalı bir federasyon isteyip de Annan Planına kimlerin neden “hayır” dediğinin muhasebesini de yaparlardı.

Tıpkı, Crans-Montana zirvesinde anavatan Türkiye’nin verdiği ödünlere rağmen imzadan kaçan tarafın yine Rum tarafı olduğunun muhasebesini yapma zorunluluğu olduğu gibi.

Rum liderliğine daha fazla ne verilebilir sorusuna da cevap vermek zorunda, “federasyoncular.”

Ve Rum liderliğinin küstahça taleplerinden dolayı da federasyonun gerçekleşmediği ve artık tartışılabilir olmaktan çıkmasının da tek nedenin, Rum toplumu olduğu gerçeğini de artık hiçbir şey değiştiremez.

Son 20 yıldır, federasyon temelli çözümü zorlayan ve kovalayan tek tarafın Kıbrıs Türk tarafı ve anavatan Türkiye olduğunu dünya gördü, bir siz göremediniz veya görmek istemiyorsunuz.

 “Dün çözümü kovalayan taraf idik, bugün çözümsüzlüğü mimarı taraf olduk” açıklamalarını da yaparken değil bir yüz defa düşünün ey “federasyoncular.”

Annan Planı referandum sonuçları ve Crans-Montana tutanakları ortadayken “yalanlar ile Türk tarafını” suçlamak Kıbrıs Türküne ve vatan topraklarının geleceğine ihanet etmek değil de nedir?

En azından vicdanınıza sorun ve susun.

Susun ve Kıbrıs Türküne ihanet etmekten, Kıbrıs Türkünü daha fazla süslü kelimeler ile kandırarak toplumsal vicdanda Rum tarafını aklamaktan vazgeçin.

Görmek istemeseniz de, kabul etmek istemesiniz de, inatla bu toprakların bireyi olmayı ret ederek Kıbrıs Türkünü “federasyon temelli çözüm mümkün” umudu ile kandırmaya devam etseniz bile, 53 yıllık kayıp bir çağın ardından “iki devletlilik” için müzakere etmek abest değil, haktır.

Kıbrıs Türkünün vicdanında, 53 yılın hesabı ile birlikte Kıbrıs Türkünü “Rumlar çözüm istiyor” diye kandırmaktan arlanıp usanmayanların da verilecek hesabı vardır.

Ve Kıbrıs Türkü’nün elinden var olma hakkını artık kimse başka merkezlerin çıkarları için alamayacağının da bilinmesi gerek.

Tarih tekerrürden ibaret olsa da doğruları tek söyleyen yine tarihtir.

Editör: TE Bilisim