Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ile DAÜ-Marmara Üniversiteleri Ortak Tıp Programı Klinik Dönem Başkoordinatörü Doç. Dr. Ender Dulundu, organ bağışı konusunda toplumu bilinçlendirmenin en önemli görev ve hedef olması gerektiğini kaydetti.

Dulundu, bu anlamda sosyal toplum kuruluşlarına, meslek odalarına, hekimlere, din adamlarına ve özellikle medyaya çok büyük görevler düştüğünü belirterek, “unutmayalım ki bir gün hepimiz organ yetmezliği ile baş başa kalabiliriz” dedi.

Doç. Dr. Dulundu, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, “bir kişinin organ bağışı ile en az 5 kişiyi hayata döndürmek mümkün olmakta ve bu şekilde hem organ bekleyen hastalara bir umut olunmakta, hem de canlıdan canlıya yapılan nakilleri azaltarak sağlıklı bireyleri ameliyat riskinden korumak mümkün olmaktadır” dedi.

Organ naklinin; organ yetmezliği sonucu hastanın yaşamını tehdit eden durumlarda ilgili organ ya da dokuların nakledilmesi sürecine verilen isim olduğunu belirten Dulundu, günümüzde Türkiye’de 2016 yılı verilerine göre 60 bin hasta diyalize girdiğini ve 22 bin 337 hastanın böbrek nakli, 2 bin 254 hasta karaciğer, 647 hasta kalp ve 49 hastanın akciğer nakli için beklediğine dikkat çekti.

Yıllık yapılan nakil sayılarına bakıldığında ise bu rakamı karşılamaktan çok uzak olunduğuna işaret eden Dulundu, “ne yazık ki her yıl binlerce hastanın bekleme listesinde organ beklerken defalarca hastaneye yatmak zorunda kaldığını ve bir kısmının her türlü müdahaleye rağmen hayatını kaybettiğini” söyledi.

İdeal koşullarda organ naklinin; kadavradan yani beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden yapıldığını ifade eden Dulundu, bunun dışında karaciğer, böbrek nakli gibi durumlarda canlıdan canlıya nakillerin de bir alternatif olduğunu belirtti.

Dulundu şöyle devam etti: “Kişi hayatta iken kendi serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra organ ve dokularının ihtiyacı olan hastalar için kullanılmasına izin verebilir veya hayatta iken bu konuda bir beyanda bulunmamışsa yine tıbben yaşamı sona erdikten sonra yakınları tarafından organ ve dokuları bağışlanabilir. Bu işlem ölüden (kadavra) canlıya organ bağışıdır. Kadavradan yapılan nakiller ideal olan nakillerdir çünkü burada zaten iyileşme şansı olmayan, beyin ölümü gerçekleşmiş olan kişilerden organ alınmakta ve sağlıklı kişiler riske sokulmamaktadır. Canlıdan canlıya nakillerde ise; kişi hayatta iken kendi serbest iradesi ile gönüllü olmak kaydı ile hastanın 4. dereceye kadar akrabalarından veya etik kurulu onayı alınan kişilerden alınan, böbrek veya karaciğerin bir kısmının ihtiyacı olan kişiye takılması anlaşılır.”

Yaşayan veya ölen bir kişinin organ ve dokularının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin verilmesinin organ bağışı olduğunu anlatan Dulundu, “Avrupa’da ve gelişmiş ülkelerde milyon nüfus başına organ bağış sayısı 35-40 civarında iken bu rakam Türkiye’de son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın da önemli katkı ve çabaları ile 5-6 civarındadır ki, bu rakamlar organ bağışının ideal rakamlardan ne kadar uzak olduğunu göstermektedir” dedi.
Editör: TE Bilisim