Suna ERDEN /STARKIBRIS

Filtresi olmayan bacalarından, doğa ve canlı için tehlikeli kimyasallar çıkaran Teknecik Elektrik Santrali, 20 yıldır aralıksız zehir saçmaya devam ediyor.

Kuzey Kıbrıs’ın elektrik enerjisini sağlamak amacı ile Girne-Alagadi bölgesinde deniz kenarına kurulan Teknecik Elektrik Santrali, 1996 yılından bu yana faaliyetini sürdürüyor. Kurulduğu tarihten beridir bacalarında filtre olmayan santralden, haftanın yedi günü kükürt dioksit ve kurşun içerikli kimyasal maddeler etrafa yayılıyor. Bir dönem Kıb-Tek’te görev alan Makine Mühendisi Mustafa Dağbaşı’dan alınan bilgiye göre, elektrik üretimi için kükürt içerikli yakıtlar kullanılıyor ve yakıtın yanması sonucu kükürt dioksit gazı oluşuyor. Kükürdün yanması sonucu havaya karışan kükürt dioksit ise atmosferde asit yağmurlarına neden oluyor.

Star Kıbrıs’a konuşan Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir, santralin bacalarından çıkan zehirli gazların doğa ve canlılığa zarar verdiğini ifade ederken, Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Filiz Besim ise akciğer hastalığına neden olan zehirli gazların önlenmesi için en kısa zamanda önlem alınması tavsiyesinde bulundu. Teknecik Elektrik Santralinin bulunduğu Alagadi bölgesi sakinleri de kanser olmak istemediklerini, dışarda balkonda oturamaz duruma geldiklerini ve ayrıca bahçelerindeki üzümlerin, incilerin yetişemez duruma geldiğini söyledi.

SARPTEN: “İNSANA DA, DOĞAYA DA ZARARLI”

Faaliyete geçtiği günden beri filtresiz olan bacalarından doğa ve canlı için tehlikeli kimyasallar salınan Teknecik Elektrik Santrali bölge sakinlerini huzursuz ederken, Biyolog Hasan Sarpten elektrik santralinin bacasında kurşun içerikli gazlar ile kükürt salınımının yapıldığını ifade etti.

Sarpten, kükürttün canlılık üzerinde olumsuz etkilere neden olduğunu, bitki örtüsünün nefes almasını önlediği için ölümüne neden olduğunu dile getirdi. Teknecik Elektrik Santrali bacasından salınan dumanlardan dolayı çevre sakinlerinin balkonda oturamaz olduğunu kaydeden Sarpten, “Çevreye kül yağıyor. Küller bitki örtüsüne zarar verdiği gibi canlıların soluk almasında sıkıntılara yol açıyor. Yaşam kalitesi düşüyor ve astım gibi solunum hastalıklarına yol açıyor” dedi. Kurşun partikülleri içeren gazların da kanserojen özellikli olduğunu belirten Sarpten, kurşunun doğada toprağa karıştığı zaman büyük sıkıntılara yok açtığını söyledi. Sarpten, yeni hükümet programında kükürt oranı yüzde birin altında olan yakıt kullanılmasının öngörüldüğünü kaydetti.

SAHİR: “TOPRAĞI ÖLDÜRÜYOR”

Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir ise kükürt dioksit gazının havanın rutubeti ile birleşerek asit yağmurlarını oluşturduğunu, canlıların solunumu üzerinde ciddi sorunlar yarattığını ifade etti. Sahir, kükürt dioksitin toprağın asit dengesini değiştirdiğini, organizmaların ölümüne neden olduğunu ifade etti.

Sahir, canlı ve bitkinin yanı sıra metalleri paslandırdığını, binaların dış yüzeyinin kararmasına neden olduğunu dile getirdi. Bacadan çıkan dumanların hangi bölgeleri etkilediği, rüzgâr ile birlikte nerelere kadar yayıldığı ve bu bölgelerdeki etkisinin araştırılması gerektiğini kaydeden Sahir şunları söyledi:

“Santral ilk kurulduğu yıllarda 20 yıllık ekonomik ömrü olduğu açıklanmıştı. O zamanki yetkililer 20 yıl sonra santralin kaldırılacağını ve yerine yenilenebilir enerjiler koyulacağını açıklamıştı. Şimdi 20 yılı aşkın bir zaman geçti ancak santral filtresiz faaliyetine devam ediyor.” Sahir, sistemin eski, atıkları çok fazla olan bir sistem olduğunu belirterek, eski bir teknoloji olan santralin kaldırılması ve yerine yenilenebilir sistemler getirilmesi gerektiğini ifade etti.

BESİM: “AKCİĞER HASTALIKLARINA NEDEN OLUYOR”

Kıbrıs Türk Tabipler Birliği Başkanı Filiz Besim, Teknecik Elektrik Santrali bacalarından çıkan dumanların insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğunu, kansorojen maddeler içerdiğini ve özellikle akciğer hastalıklarına neden olduğunu belirtti. Konunun hassasiyetine dikkati çeken Besim, Tabipleri Birliği olarak en kısa zamanda kükürt oranı düşük olan yüksek kalitede yakıt kullanımına geçilmesi ve filtre takılmasını tavsiye ettikleri söyledi.

Bölge sakinler huzursuz
Teknecik Elektrik Santralinin bulunduğu Alagadi bölgesi sakinleri ile orada iş yeri işletenler ise kanser olmak istemediklerini, dışarda balkonda oturamaz duruma geldiklerini ve ayrıca bahçelerindeki üzümlerin, incilerin yetişemez duruma geldiğini söyledi.

CENGİZ BELGÜN: “KANSER BACASI”

Alagadi bölgesinde faaliyet gösteren bir işletmede yerli ve yabancı turistlere su altı dalış eğitimi veren Cengiz Belgün, tekneceğin bacalarına “kanser bacaları” dediğini, yıllardır çevreyi kirleten dumanların, insanları hasta eden ve etmeye devam eden bacalara filtre takılmadığını söyledi.

Bacadan çıkan dumanların rüzgarın etkisi ile Esentepe bölgesinde etkili olduğunu savunan Belgün şunları söyledi:

“Kıb-Tek maktu ücretler adı altında bizlerden çok fazla para alıyor. En azından vatandaştan alınan paralarla filtre takılabilirdi. Yıllardır zehir soluyoruz ve solumaya devam edeceğiz. Çünkü filtre takılacağına dair bir umudumuz yok. Üstelik bu ülkede vatandaşın şikâyete gideceği ve dikkate alınacağı bir birim bulunmuyor. Devlet sadece kasasına giren parayı düşünüyor. Esentepe bölgesinde birçok kanser hastası bulunuyor. Bunun hesabını kim verecek.”

GÖKMEN GÜNEŞ: “GELECEK NESİLLER KURTULSUN”

Yine Alagadi bölgesinde kafe restoran işletmeciliği yapan Gökmen Güneş ise annesini, babasını ve abisini kanser hastalığından dolayı yitirdiğini ifade ederek şunları dile getirdi: “Esentepe bölgesinde yaşıyorum. Rüzgarın etkisi ile dumanların büyük bir çoğunluğu yaşadığım yere geliyor. Ve işyerim de Alagadi de bu nedende ben de kanser olmaktan korkuyorum. Kısa bir süre önce toprak değerleri ölçümü yapıldı. 100 kat daha kirlenmiş olduğu ortaya çıktı. Bölgemizde incir, üzüm yetişmez oldu. İnsan hayatı hiçe sayılıyor ve bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Akşam denizde yüzdüğüm zaman egzoz kokusu alıyorum. En kısa sürede filtre takılması ve gerekli önlemlerin alınmasını istiyorum. Bu isteğim kendim için değil gelecek nesiller içindir. Çünkü biz soluyacağımız kadar zehir soluduk bari onlar solumasın.”

DİLEK YURTERİ: “KANSER OLMAK İSTEMİYORUZ”

Alagadi bölgesinde restoran işletmeciliği yapan Dilek Yurteri de dumanlardan dolayı kapı pencereyi açamaz duruma geldiklerini söyledi. Yurteri, “Masaları sildiğim zaman kap kara bir su oluşuyor. Artık bu durumdan çok rahatsız oluyoruz. Eşimin, kendimin ve çocuklarımın kanser olmasını istemiyorum. Bölgemizin zehirden arınmasını istiyorum. Zeytin ağaçları eski verimini yitirdi, yetiştirdiğimiz sebze ve meyveleri yemeğe korkar olduk. Yetkililerin halkı rahatlatacak önlemler almasını istiyorum” şeklinde konuştu.

NERİMAN AKIŞ: “ÜRÜNLER ÖLÜYOR”

Alagadi sakini olan Neriman Akış,dışarda balkonda oturamaz duruma geldiklerini ifade ederek şunları söyledi: “Sürekli bir koku ile yaşamak zorundayız. Camı kapıyı açamaz olduk. Masaların üzerini siyah bir toz kaplıyor ve sürekli silerek kurtulmaya çalışıyorum. Ayrıca bahçemdeki incir ve üzümlerin verimi düştü, bitkilerin üzerinde oluşan siyah toz tabakası onları çürütüyor.

Öte yandan bölgeye kocaman bir otel yapılıyor ancak bu pis dumanlar varken hangi turist gelir. Artık bir önlem alınması lazım... Bizden geçti ancak torunlarımın ve gelecek neslin bu şekilde yaşamasını istemiyorum” 
Editör: TE Bilisim