Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi
Yrd. Doç. Dr. Sultan Okumuşoğlu Şehitoğlu, İzmir’de düzenlenen ‘19. Ulusal Psikoloji
Kongresi’ne katılarak, “Barışa yönelik tutumların savaşa yönelik tutumlar, sosyal baskınlık
yönelimi ve cinsiyet ile ilişkisinin araştırılması” başlıklı çalışmasını sundu.
Şehitoğlu çalışmasında, “Barış, savaşın olmayışıyla aynı şey midir?” sorusu ile başlayarak barışı
ortadan kaldıran doğrudan şiddet olaylarının, yani vurma, dövme, öldürme gibi fiziksel zarar
verme eylemlerinin birçok faktörle ilişkili olduğunu, ancak doğrudan şiddetin tek şiddet biçimi
de olmadığını anlatarak, işin içinde fiziksel zarar olduğu için doğrudan şiddetin kolayca fark
edildiğini ancak “yapısal şiddet” denilen şiddet biçiminin o kadar kolay farkedilir olmadığını
açıkladı.
“Doğrudan şiddet”in genellikle “yapısal şiddet” ile iç içe bulunduğunu söyleyen Şehitoğlu,
yapısal şiddet denen şiddet türünün, doğrudan şiddet kadar çok acıya yol açtığını ancak buna
rağmen daha görünmez, daha gizli bir şiddet biçimi olduğunu belirtti. Şehitoğlu, sosyal yapıların
içine sinsice yerleşmiş, adeta normalleştirilmiş olduğu için “yapısal şiddetin” kolayca
farkedilemediğini ve her türlü ayırımcılığın yapısal şiddet örneği olduğunu ifade ederek, bu
yüzden de insanların kendi grubundan olanla “diğer gruptan” olanı sanki biri insan ama diğeri tam
olarak insan sayılmazmış gibi ayırmasının, diğer grubun insanlarını önyargıyla hepsi birbirinin
aynıymış gibi kabul etmesinin gruplararası çatışmaların barışçıl çözümlerini ortadan kaldırdığını
dile getirdi.
Şiddetin ve ayırımcılığın her şeklinin sürdürülebilir, gelecek çatışmalara gebe olmayan bir
barış halinin sağlanması yolunda engel olduğunu ifade eden Şehitoğlu, “psikoloji alanında birçok
teori (“Sistemi Meşrulaştırma Teorisi” ve Sosyal Baskınlık Teorisi) ötekileştirmenin “öteki” ilan
edilene karşı şiddet ve ayırımcılığın sürmesinde, “biz” ve “onlar” şeklindeki düşmanca yaklaşımın
sürmesinde etkili olduğundan söz eder” dedi. Şehitoğlu, bunların farkında olmanın şiddeti ve
ayırımcılığı azaltmak için, sürdürülebilir barış umudu için önemli olduğunu hatırlatarak, şiddetin
yapısal, tarihsel, sosyal ve kültürel kökenlerine ilişkin daha çok araştırma yapılması, farkındalığın
artırılması gerektiğine dikkat çekti.
Savaş, insanların düşüncelerinde başladığı için, barış çabalarının geliştirilmesinde, insanların bu
konulardaki tutumlarına odaklı araştırmaları çoğaltmak gerektiğini söyleyen Şehitoğlu, kendi
çalışmasında barışa ilişkin tutumların, bireylerin savaşa ilişkin tutumları, sosyal baskınlık
yönelimleri ve cinsiyetleri ile ilişkisinin araştırıldığını ifade etti. Okumuşoğlu, araştırmasının
sonuçlarına göre kadınlarla erkekler arasında bir tutum farkı bulunmadığını belirterek, insanların
sosyal baskınlık tutumundaki ve savaş taraftarı tutumlarındaki artışın, barışa ilişkin tutumlarında
azalmayla ilişkili bulunduğuna ve yani insanların sosyal baskınlık eğilimleri (benim grubum
diğerlerinden daha üstündür ve herşeye hakkı vardır gibi eğilimleri) ve savaş taraftarı tutumları
arttıkça şiddetin çatışmaların tek çözüm yoluymuş gibi görüldüğüne dikkat çekti. Bu sonucun,
sürdürülebilir barışın inşası için önemli ipuçları taşıdığını ifade eden Şehitoğlu, bulguların
insanların savaşa ilişkin tutumları ile sosyal baskınlık yönelimlerinin azalmasının gerekliliğine
işaret ettiğini, bunun da ancak eğitim ve bilinçlendirmeyle olabileceğini, ancak gerçekten
sürdürülebilir barışın inşası için sosyal baskınlık yönelimlerini azaltma çabalarının, insan
topluluklarının kendi güvenliklerinden vazgeçmeleri anlamına gelmeyeceğini de sözlerine ekledi.
Editör: TE Bilisim