Geçtiğimiz günlerde Lefokşadaydım.Kanlı dere taraflarında .

Fakat sokaklar kokuyordu.Açıkçası yasemin kokulu Lefkoşa beklerken rögarlardan yayılan dışkı ve idrar kokularından oralarda çok fazla duramadım.Atık kokularına birde etraftaki çöplerin kokusuda karışınca oradan nasıl kaçtığımı anlatamam.

Belediye ve Çevre dairesi biraz üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirse sokakların yasemin kokması zor değil.Ama olmuyor işte..

Çöp, bu memleketin en büyük sorunlarından biri.

Peki siz bugüne kadar bir Belediyeye çevreyi kirlettiğinden dolayı ceza kesildiğini duydunuzmu?Halbuki çevre kirliliği yaratanlardan biride belediyeler.

Ve Çevre bakanlığı isterse tesbit edilen çöp alanları dışında başka yerlere çöp döken Belediyelere cezai yaptırımda uygulama yetkisine sahip.

Hep derim hükümete bugüne kadar gelen her Çevre Bakanı çevreyle ilgili bir sorunu çözseydi bugün çevre problemimiz kalmayacaktı.

Ama ne yazık ki halkımızın önceliğide bu olmamış. Kızlarına oğullarına iş sözü alırken çöp sorununun çözülmesinide isteselerdi bugün pırıl pırıl bir ülkede uyanacaktık.

Olmadı.

Çöp sorunu ülkemizdeki diğer çevre sorunları gibi önemli çevresel sorunlardan biri.Ve belkide en önemlisi.

Çöplerin düzenli depolanmaması yeraltı sularına yaptığı etkiler, yangınlar sonucu çıkan dumanların kanser dahil birçok hastalığa zemin hazırladığı bir gerçek.

Ve çok açık söylüyorum bu kirliliği yaratanlardan biride ne yazık ki Belediyeler.

2013 yılında Lefkoşa Belediyesinin çöplerini Dikmene dökmesi gerekirken Hamitköyde bir alanda çöp alanı oluşturması sonrasında buradaki vatandaşların tepkisi hala aklımda.

Ne yazık ki o güne kadar Lefkoşa Belediyesini ikaz etmesi ve hatta gerekirse ceza kesmesi gereken çevre daireside bu konuda bir şey yapmamıştı.Çünkü çevre dairesinin hareket kabiliyetini kısıtlayanlar vardı.Ve bunlar yine seçim ve seçilme gaylesi olanlardı.

Neyse; Yaşamınızın bugüne kadar nerdeyse 30 senelik bölümü çevre ile alakalı sorunlara müdahil olmakla geçmişse doğal olarak bu konudada anlatılacak birçok şey birikiyor.

Sizlere anlatacağım ülkemizdeki çöp sorununun neden çözülmediği ile ilgili ipuçları veren ve aslında sorunun esasınıda teşkil eden yaşanmış bir hikaye.

2000’ li yıllardı. Belediyenin çöp döktüğü alan yine yanmaya başlamış çıkan duman yakındaki konutlarda oturanlarda rahatsızlık yaratmıştı.

Hoş bundan önce de çeşitli seferler ayni durum yaşanmıştı ama yangın sönünce herşey unutulup gitmişti.

Özellikle çöp alanına yakın yerde ikamet edenler çarşıda kahvede herkes bundan baksediyor.Çıkan dumandan ve kokunun evlerinin içerisine kadar girdiğinden, yaşlı anne babalarının nefes almakda zorluk çektiklerinden çocuklarının sürekli öksürdüğünden dem vuruyorlardı.

Evlerine duman girmesin diyede kapı pencere aralıklarını süngerlemişler, yazın sıcağında içerde kliması olanlar klimalarını çalıştırırken kliması olmayanlarda vantilatörle sorunu kendilerince çözmüşlerdi.

Aslında Karpazdan Lefkeye tüm Belediyelerde durum ayniydi.

Çöpler gelişigüzel depolanıyor.Altta zamanla sıkışan metan gazı alev alıyor ve yangına sebep oluyordu.

Yıllar yılı Sivil toplum örgütlerinde canla başla bu konuda çaba sarfetmiştik.

Çöplerin vahşi depolamasından vazgeçilmesinden düzenli çöp depolama alanlarının gerekliliğinden çöplerin nasıl imha edilmesi gerektiğinden hem basın yoluyla hemde yetkilileri ziyaret ederek açıklamlar yaparak anlatmıştık.

O günlerde sosyal medya yoktu ama basın ve medya yoluyla sorunu gündeme taşımakta ve sorumluları göreve davet etmekteydik.Yetkilileri kaç kez ziyaret ettiğimiz inanın ben bile unuttum.

Ama tuhaf bir şey vardı.Sivil toplum örgütlerinin içerisindeki 10-15 kişi mücadele ederken özellikle bu dumana maruz kalanalar kahve konuşmaları dışında herhangi bir eylem veya tepki göstermiyordu.

Bölgede yaşayan Halk mutluydu. Çünkü kendileri adına birileri sorunu duyuruyor, birilerinin görevini yapmadığını söylüyor açıkçası yetkililerle kavga ediyordu.

Bu sorun yıllarca böyle sürüp gitti.Dumanı soluyanlar, kızı belediyede çalışıyor diye sustu. Kendisine su parası bağışlandı diye yaşlı babasının bu dumanı solumasına, idrar kokusu evine girmesin diye pencere ve kapılarını süngerleyip yazın o akşam üzerlerinin serinleten havasını hissetmemeye razı oldular.

Çöpler hergelişigüzel döküldüğünde ve yangın çıktığında dumanlar ve koku kilometrelerce uzağa taşındığında ise bu kesimlerin çevreci adını verdikleri sivil toplum ögütünden 10-15 kişi bağırdı çağırdı kavga etti.

Ama sorundan şikayetçi olması gereken daha büyük kitleler evlerinde kapı pencere aralarınında süngerle kapatarak oturdu.

Sonra birgün yine çöp alanından dumanlar yükselmeye başlar.

Çöplerle birlikte ayni alanlara vidanjör sularıda döküldüğünden keskin idrar kokularıda etrafa yayılmaya hatta kilometrelerce uzağa gitmeye başlar.

Çarşıdaki halk yine konuşmaya şikayet etmeye devam eder.

Aradan 1-2 gün geçer.Kahvede konu konuşulmaya devem eder.

Çevrecilerin hiçbir iş yapmadığından bahsedilir.

Birkaçgün sonra çevre örgütlerinin kapılarını çalanlar konuyu sivil toplum örgütlerinde çalışanlara şikayet etmeye başlarlarlar.

Aralarında boşu boşuna maaş alıyorsunuz diyenler bile çıkar.

O gün şikayete gelenlere söylediğim bir şey hala aklımda.

‘’Siz değerli arkadaşlar bundan sonra bilin ki çevre örgütleri bu konu ile ilgili basın açıklaması yapmayacak.Yetkililere gidip konuşmayacak.Eylemde yapmayacak.Ne zaman ki siz evlerinizden çıkıp ellerinizde pankartlarla mahallenizden geçerek çöp alanına giden çöp arabalarını ,vidanjörleri durdurursunuz bizde gelip sizinle en önde yürüyeceğiz’.Bundan sonra önce siz sonra biz kavga edeceğiz.Sen değerli kardeşim bu çöpünde yangınında dumanında sorumlusu sensin.’’

O günden sonra bu konudaki sözümüzü tuttuk.

Yangınmı dumanmı .Kanser mi.Devam etti.

Ve Halk nemi yaptı?

Halk Godotu beklemeye devam ediyor.