Kıbrıs Türk kesiminin Maraş açılımı başımıza çorap öreceğe benziyor…

İlk sinyalleri de gelmeye başladı!

Rum lider Anastasiadis KKTC’li yöneticilerin Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarının geri alınacağını açıkladıktan sonra biz beklerdik ki bizimkilerden de ses çıksın…

Çünkü işlerine gelmedi!

Oysa beklerdik ki evde sakladıkları pasaportları çıkartıp kendileri teslim etsinler…

Öyle değil mi ya, doğrusu da bu zaten!

Madem ki Kıbrıs Cumhuriyetini tanımıyorsun, madem ki BM Güvenlik Konseyi kararlarını tanımıyorsun, madem ki kendine yeni yol haritası belirleyip ipleri tamamen kopardın, o pasaportları taşımanın manası nedir…

Sonra nerde kaldı sizin milliyetçiliğiniz!

Ama büyük ihtimalle şöyle diyeceklerdir;

Bu pasaportları AB’deki paklarımızdan dolayı elimizde bulunduruyoruz…

Yapmayın Allah aşkına!

Buna kendiniz bile inanmıyorsunuzdur…

Hadi bakalım görelim içlerinde bir babayiğit çıkacak mı?

Seni de pasaportunu da tanımıyoruz diye meydan okuyan olacak mı?

Yoksa dut yemiş bülbül gibi sinip kalacaklar mı?

2014 yılında bir gazeteci grubu ile Ankara’ya bir takım ziyaretler yapmak için gidiyoruz…

Uçakta kulakları çınlasın Dilek Çetereisi de var!

Uçağa binince elimize günün gazeteleri geldi…

Sevgili öyle bir haber yapmıştı ki ortalık kalktı oturdu!

Kapıların 2003 yılında açılmasının ardından bir çok Kıbrıslı Türk gidip kimlik ve pasaport almak için Rum makamlarına başvurmuş ve almıştı da…

İşte Sevgili Dilek de manşet haberinde bunları deşifre etmişti!

Maşallah devlet erkanının yarısından çoğu Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu almıştı…

Hem de kimler kimler!

KKTC’yi biz kurduk biz yaşatacağız diye yeri göğü inletenler…

Federasyona gram inancı olmayanlar!

Sonuçta ne oldu?

Hiç biri de çıkıp pasaportunu geri iade etmedi…

Bir çoğu şimdi siyasetten uzak emekliliklerini yaşıyorlar!

Dünya turlarına da Ercan’dan değil Larnaka ya da Limasol’dan çıkıyorlar…

Milliyetçilik filan hak getire!

Rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş da yine aynı yıllarda torunu Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu aldı diye çok eleştirilmişti…

O da bir savunma yaparak bu pasaportlar ile Rum olunmayacağını olayın tamamen AB haklarıyla ilgili olduğunu açıklamıştı!

En azından bu pasaportların gençlerin geleceği açısından önemli olduğunu biliyor ve bunu söylüyordu…

O konu de unutuldu gitti!

Gençlerimiz özellikle eğitim konusunda bu pasaportları kullandılar ve bir şekilde geleceklerini şekillendirdiler…

Bu konular çok tartışıldı, yazıldı çizildi ancak hiçbiri gidip pasaportlarını teslim etmedi!

Hele de Kıbrıs Cumhuriyeti kimliği alanlar o tarihten itibaren iki demet maydanoz, iki kase yoğurt için Rum marketlerine akın ettiler…

Çünkü her zaman olduğu gibi toplumsal değil bireysel menfaatler öne çıkmıştı!

Daha önce de defalarca yazdık…

Hiçbir zaman Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu ya da kimliği alanları kınamadık!

Çünkü birçoğunda da dünyaya açılmanın açlığı ve özlemi yaşanıyordu…

AB üyesi olan bir ülkenin hele de dış ziyaretlerde büyük avantajları vardı!

Hiçbiri yabancı bir ülkeye gittiğinde muhaceret kapılarında bekletilmiyor, insanlara şüpheli gibi bakılmıyor, AB üyesi vatandaşı muamelesi yapılıyordu…

TC pasaportu ve tabi ki vize ile gidenler ise hemen tüm Avrupa ülkelerine girerken bazen saatlerce bekletilip, şüpheli muamelesi görüyordu!

Şahsen biz de bunu çok defa yaşadık…

Ama kırılmadık, gücenmedik, hayata da küsmedik!

Diyeceğimiz şudur aslında…

Rum kesimi gerçekten de kalabalık olduğu söylenen listedekilerin Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarını iptal eder mi bilemeyiz ama ha keşke onlar yapmadan bizim çok mühim milliyetçi kesim gitsin o pasaport hatta kimlikleri teslim etsinler!

Seni de kimliğini de pasaportunu da istemeyiz deyip savursunlar…

Ne kadar milliyetçilermiş bir görelim hele!

Var mı böyle bir babayiğit dersiniz?

MESAJ KUTUSU

Sayın Ersin TATAR, KKTC’nin seçilmiş en üst makamı olarak son gelişme ve açıklamalardan sonda sizin ve tüm ailenizin Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarını Güney’deki resmi makamlara iade etmeniz gerekiyor. Zaten kırmızı pasaportunuz olduğu için onlara da hiç ihtiyacınız yok…

Sayın Afet ÖZCAFER, uzun yıllar emek verdiğiniz DP’den istifa kararınız parti içinde büyük üzüntü yarattı. Dün gece yarısını da kadar istifa kararınızdan vazgeçirilmeye çalışıldınız ama yüreğinizin burukluğu nedeniyle kararınızdan vazgeçmediniz. Ha keşke ender temiz siyasetçilerden birisi olarak siyaseti bırakmasaydınız…

Sayın Çelebi ILIK, sessiz sedasız müsteşarlık görevinden alınmanız için karar Pazar günü alındı ve özellikle hiç uyuşmadığınız bakan arkadaşın ısrarı isteği sonucunda oldu. Bu arada hala niye görevden alındığınızı bilmiyormuşsunuz, genel başkan elbette açıklayacaktır değil mi? Gelmiş geçmiş olsun artık…

Sayın Ongun ONAY, bankalara borçlanan kişiler hakkındaki açıklamalarınız gayet doğru ve yerindeydi ancak bir de kredi kartlarını masaya yatırmak gerekiyor zira birçoğunun limitleri çoktan doldu, şimdi mahkeme süreçleri başlıyor…

Sayın Fikri ATAOĞLU, yeni süreçte parti içinde büyük bir operasyon başlatacağınız ve parti için çalışmayanları elekten geçireceğiniz konuşulmaya başlandı. Bu konuda zaman ve zemine dikkat etmeniz gerekiyor zira süreç göründüğünden çok daha fazla hassas…

Sayın Ünal ÜSTEL, G.Mağusa Hastanesi cerrahi servisinde tek kişi artık yetersiz kalmaya başladı. Lefkoşa’ya gönderilen cerrah arkadaşın bir an önce eski görevine gönderilmesi konusunda uyarılar gelmeye başladı, dikkate almanızda yarar görüyoruz…

Sayın Çetin SADELİ, DP’de sosyal işlerden sorumlu yetkili olarak başta küskünleri partiye geri getirmek için inisiyatif üstlendiğiniz ve bu konuda ciddi bir çalışma başlattığınız söyleniyor. Yarısını bile geri getirseniz büyük bir başarıya imza atmış olacaksınız, hadi bakalım kolay gelsin…

Sayın Erman YAYLALI, uzun bir dönem daire müdürlüğü yaparken bayram piyangosu resmen size vurmuş oldu. Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlığı müsteşarlık göreviniz hayırlı ve uğurlu olsun. Otoriter kişiliğinizle başarılı olacağınızdan kuşkumuz yoktur…

Sayın Berber MAHMUT, her Vergi Dairesi’nden arandığınızda kaşlarınızın bir kısmının beyazlaması büyük ihtimalle de dünyada bir ilki teşkil ediyor. Bakalım bu neye alamet olacak bekleşip hep birlikte öğreneceğiz artık…

Sayın Kutlay ERK, çok kısa da olsa Dışişleri Bakanlığınız döneminde yaşadıklarınızı kitaplaştırma gibi bir düşünceniz var mı? Eğer olumlu karar verirseniz okunma rekorlarını bile kırabilirsiniz. Bu arada buluşup eski günleri yad etmek gerekir değil mi?