KAYIPLARIMIZ AZIMSANAMAZ

Son kararlar da Cumartesi gün açıklandı.

Ve kapanmanın artık bir hüsran olarak algılandığı, fırsat bu fırsat biraz da evde kalıp dinlenme olarak katlanılabilir hale getirdiğimiz kapanmanın artık açlık, yoksulluk, sağlıksızlık ve ölüm anlamına geldiğini kavradık.

***

Eğitim dibe vurdu. Çevrimiçi eğitimin hiçbir aşamada istenilen seviyeye erişemeyeceği anlaşıldı. Çevrimiçi eğitim için gerekli olan teknolojik hizmetlerden, öğreticilerin donanımlarına, öğrencilerin imkanları ve alışkanlıklarından velilerin destek tarzlarına kadar hiçbir aşamada hazır olmadığımız dijital eğitimin içinde kendimizi balıklama atlamış ve can çekişir hale bulduğumuzun üzerinden aylar geçtiği halde olduğu haliyle devam etmesinden başka bir tavır koyamadık.

Kamu hizmetlerinde dijitalleşilemediği için pek çok hak kaybına maruz kalan ya da tam anlamıyla hizmet veremeyen ve alamayan kesimlerle yaşadık son bir yılımızı.

Hastanelerimize olan güvensizliğimiz her geçen gün biraz daha arttı. Doktorlarımız da hemşirelerimiz de panik halde ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştıkça dağ gibi yığılan sağlık sorunlarının altından kalkamaz oldular.

Ekonomik yaşamda belli başlı sektörler dışında, insanlar aç kaldılar. Restoranlar paket servis hizmet politikaları yoksa çalışamadılar.

Eğlence yerlerinin gereksiz olduğunu ve olmazlarsa daha az hasta olacağımızı öğrendik.

Tüm kültürel ve sosyal etkinliklerimiz ile ilgili değer ve zevklerimiz değişti. Her türlü etkinliğimiz evlerimize, çekirdek ailelerimizin içine taşındı.

***

Sonuç olarak hayat bambaşka bir düzene kavuştu bizim için.

Üretim alışkanlıklarımız henüz ihtiyaç belirleyerek sistemini tümüyle değiştiremese dahi üretim odaklı bir toplum olmayışımız nedeniyle tüketim alışkanlıklarımız komple değişti. Çünkü kendi üretmediklerimiz zaten bize sunulmaya devam edildi!

Ve artık tümüyle açılsak da galiba kolaylıkla kurtulamayacağımız bir geleneksel şekle erişmek üzereyiz.

***

Üretim tüketim ilişkilerimizi şekillendiremediğimiz bu süreçte siyasal yapımız da yetisiz kaldı! Problemlerin değerlendirilmesi için gereğini yerine getirecek donanıma sahip olmadığı gibi, bu donanımı geliştirecek önlemlere yönelik çalışmalar olmasına da destek olmadı. Çünkü ihtiyaç duyulan bakış açısı için modernize olamadı!

Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulu nasıl ki toplum sağlığıyla ilgili bir dizayn sağlanması için bilirkişileri bir araya toplamayı amaç edindi ve çalıştı; diğer her alanda da bu yapılmalıydı: Ekonomik örgütlerin, eğitimin, toplum ruh sağlığının, tüketiciliğin ve akla gelebilecek her alanının yeniden dizaynı esnasında oluşturulacak şekillenmelerin tasarlanmasına ihtiyacımız vardı.

Şimdi çok geç kaldık.

15 Mart-15 Nisan tarihleri aralığında bir pik beklendiği ve sağlığın yine Covid-19 tehdidi altında olacağı konuşulurken bunun önlemlerinin alınmasını hiç düşünmedik.

Oysa devlet denilen organizasyon çok yönlü bir yapı olmalıydı!

Bu çok yönlü yapıda konu sadece sağlık, sadece turizm, sadece gıda, sadece kültür gibi ele alınamazdı. Tüm sektörlerin sıkıntılarının yanısıra halkın ihtiyacının belirlenerek sistemin şekillenmesi raporlanmalı ve ivedi olarak düzenlenmeliydi.

Tek bir adım atamadılar. Yapamadılar.Ya da yapmadılar…

Burada bir art niyet yoktur.

Burada bir iş bilmezlik ve panik vardır. Panik tehlikelidir.

Artık silkinip kendimize gelmemiz, müeyyidelerin, cezai yaptırım ve engellerin net bir şekilde belirlendiği ve denetlendiği bir ortam içinde bu yeni dünya düzenine hazırlanmamız gerekmektedir.

Anavatanla, Kıbrıs sorunu ile, sağ sol çatışması ile bayrakla minare ile bu iş yürümeyecektir. Yürümeyeceği için yeni bir düzen ve strateji için üst akıllar oluşturmamız şarttır.

***

Yaşamak istiyoruz sağlık istediğimiz kadar.

Aç kalmak istemiyoruz sosyalleşmek ihtiyacımız olduğu kadar.

Kültürel ihtiyaçlarımızı dengelememiz gerekiyor.

Artık şu paniği de siyasi ortamı da kavgayı da bir yana bırakarak geleceğimizi kaybetmemek için en doğru kararları alalım.

Haydi silkinip kendimize gelelim…

Dr. Çiğdem DÜRÜST