Cumhuriyet Meclisi İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi, önceki günkü toplantısında, kanser hastalığını, bildirimi zorunlu hastalık kapsamına alan yasa tasarısını görüştü. Kanser Hastalığı Bildirim Yasası adını taşıyan bu tasarı, “kanser hastalarının verilerine ulaşılabilmesi, ülkede kanserin gerçek boyutlarının öğrenilmesi, kapsamlı kanser kaydı tutulması, etkili bir kanser mücadelesi ve kanserin kontrol altına alınması” amacıyla kanser hasatlığını bildirimi zorunlu hastalık kapsamına alınmasını amaçlıyor. Yasanın bir diğer hedefi de, kanserle mücadelede, derneklerin aktif katılımını sağlamak.

Hekimlerde ve toplumda oluşan ilk algı, kanserle bundan sonra daha etkin mücadele edileceği şeklinde olsa da, yasanın yukarıdaki içeriğini iyi okuduğumuzda, yasanın, amacına göre oldukça sığ kaldığını söylemek mümkündür. Konuyu daha objektif irdelemek adına, dilerseniz gelin bir de Türkiye ne yapmış ona bakalım:
Kanser, Türkiye'de 1982 yılında, "bildirimi zorunlu hastaliklar listesi"ne alındı. Türkiye Sağlık Bakanlığı,1983'te tüm ülke için "Pasif Kanser Kayıt Sistemi"ni kurdu, fakat bildirime dayalı bu sistemde, beklenenin dörtte biri kadar bilgi anca elde edilebildi. Buradan da anlıyoruz ki, kanser, pasif yani devlete veri iletilmesi yöntemi ile kayıt altına alınmaya çalışıldığında, sağlıklı bir veri girdisi pek de mümkün olmuyor. Türkiye kanser kayıt sorununu, 2006 yıllarında, sahaya inmekle, yani belirlenen şehirlerde, ‘’Aktif Kanser Kayıt Merkezleri’’ kurmakla çözdü.
 Türkiye’de, başta Dünya Sağlık Örgütü (WHO) olmak üzere, birçok örgütlerle işbirliği yapılarak, Ulusal Kanser Kontrol Programı hazırlandı ve ilk fazı 2008-2013 yılları arasında yürütüldü. Programın 2. Fazı 2013-2018 yılları arasında oluşturuldu. 2014 yılı itibari ile 28 AB ülkesinin 25’inin kanser kontrol programı olduğu düşünülürse,Türkiye’nin de bu alanda oldukça iyi bir mesafe katettiği daha iyi anlaşılabilir. Nitekim, 2014 yılı itibariyle, Türkiye’nin tüm illeri, aktif kanser kayıt merkezine kavuşmuş ve kanser kayıtçılığında yüzde 100 kapsama oranına ulaşılmıştır.
Tam bu noktada, KETEM konusunu gündeme getirmekte fayda olduğu inancındayım. KETEM, Kanser Erken Teşhis ve Eğitim Merkezi’nin kısaltmasıdır. KETEM’lerde, sistemli bir şekilde kanser tarama programları uygulanmakta, kanser konusunda halk bilgilendirilmekte ve kanserle ilgili veriler toplanmaktadır.Türkiye Sağlık Bakanlığı’nın kendi resmi sitesinden yaptığı açıklamada, Nisan 2016 itibariyle, 23’ü mobil olmak üzere toplam 197 KETEM’in mevcut olduğu, yıl sonunda toplam KETEM sayısının 237’ye çıkarılmasının hedeflendiği belirtilmiştir.
 Tekrar ülkemize dönelim. Ülkemizde sağıkla ilgili yetkililer, bugün, kanser sorununu, bildirimini zorunlu hale getirmekle çözeceklerini zannetmekte iseler, ciddi yanılgı içerisinde olduklarını da bilmelidirler! İşte yukarıda Türkiye’nin 35 yıl önceki tecrübesi. Türkiye’de de kanser, bildirimi zorunlu hastalık hale getirilse de sonuçları verimli olmamış! Bunun yerine, Aktif Kanser Kayıt Merkezleri ve KETEM’leri oluşturmuşlar. Ve bu sayededir ki, kanser verilerinin toplanmasında yüzde 100 kapsamaya ulaşılmış.
Ayrıca, neden sadece kanser için bildirim zorunluluğu yasası çıkarılıyor? Ülkemizdeki diyabete ne olacak? Gittikçe artan ve çocuklarımızı bile tehdit eden obezite ne olacak? Ülkemizde, diğer ülkelere oranla daha sık olduğu tahmin edilen ve farklı klinik tablolarla kendini gösteren demans (bunama) ne olacak? Peki dünyadaki ölüm nedenlerinde ilk sırada olan damar hastalıkları ile ilgili hiç adım atıldı mı? Neden yangından mal kaçırır gibi sadece kanser? Halkımızın sağlığını en çok etkileyen hastalıkları tespit ederek, bunları da bildirimi zorunlu hastalıklar kapsamına almak zor muydu?
 Kaldı ki, bir hastalığın bildirimini zorunlu hale getiriyorsanız, bunu tüm hekimlerin kayıtlarını kontrol altına aldığınız zaman sağlayabilirsiniz. Kamu hastanaleri dışında, özel hastanelerde, kliniklerinde illegal ve kayıtsız çalışan bir kamu hekimi, yeni tespit ettiği bir kanser vakasını nasıl bildirecek? Bildirmeyecek, bu kadar basit! Peki, hiçbir şekilde devletin kayıt sistemine dahil olmayan, özelde çalışan bir hekimin, yasaya uygun davranıp davranmadığını kim kontrol edecek? Ayrıca, kendi insiyatifleri ile Türkiye’ye ve güneye giden kanser hastalarının kayıtlarını kim ve nasıl tutacak ve bildirimde bulunacak? Özetle, kanser, bildirimi zorunlu olsa da bildirilemez, bildirilmez!
Görülüyor ki, koltuktan yasa çıkarmakla sağlığa sistem getirilemez! Örneğin, antibiyotiklerin reçetesiz satılması yasaklandı, ama gelen giden eczanelerden reçetesiz almaya hala devam ediyor! Güya kontrole tabi ilaçlarımız var, hani nerede kim kontrol ediyor ki?
 Peki, ülkemizde kanserle mücadele nasıl olmalıdır?
1- Sadece kanserle mücadele olmaz, örneğin, diyabet, obezite, damar hastalıkları da kapsam içerisine alınmalıdır.
2- Eğer konu kanserle mücadele ise, Türkiye’nin tecrübe birikiminden faydalanmak en doğrusu olacaktır. Sahaya inilmelidir. Bildirimi zorunlu hale getirmek ayrı, sahada tarama yapmak, halkı bilgilendirmek, kurulacak aktif kanser kayıt merkezlerine halkı yönlendirmek ise apayrı bir yaklaşımdır.
3- Tüm doktorlar, tek bir hasta kayıt sistemi çatısı altında birleştirilmelidir.
4- Mobil sağlık hizmeti ile ilgili yasal altyapı yıllardır mevcut ama kullanan yok. Sağlık Bakanlığı, derhal bir ‘’mobil kanser tarama aracı’’ temin etmelidir (fotoğrafa bakınız). Bu sayede, sahaya etkin bir şekilde inilebilir, belediyeler ve ilgili derneklerle eşgüdüm içerisinde hareket ederek, birçok kanserin taramasını hızlı bir şekilde yapılabilir. (Konu ile ilgili çalışmalarımı, talep edenlerle paylaşabilirim).
Çıkarılması planlanan yasa, yukarıdaki unsurları da mutlaka içermelidir. Türkiye’nin 35 sene önce geçtiği yollardan ısrarla geçmeye çalışmanın hiçbir getirisi olmayaacktır! Üstelik, uygulamadıktan ve uymadıktan sonra, koltuklarda oturanlar istedikleri kadar yasa çıkartsınlar, kime ne yararı olacak? Şayet bu yasa, böylesine yetersiz bir şekilde yürürlüğe girerse, başta Sağlık Bakanı olmak üzere, konunun tüm muhataplarının gelecekte duyacakları pişmanlıklar, toplum sağlığındaki hiçbir kaybın telafisi niteliğinde olamayacaktır.
 İlgilenenler için: http://www.iccp-portal.org/system/files/plans/Ulusal_Kanser_Kontrol_Plani_2013_2018.pdf 
Dr. H. İlker İpekdal