Bir 25 Kasım tarihi daha geride kaldı…

Her zaman ki gibi, yürüyüşler yapıldı ellerde pankartlar taşındı!

Çünkü tarih önemliydi…

Yılda sadece bir kere gündeme gelen konu bu!

Kadına şiddet protesto edildi…

Aslında onu bile elimize gözümüze bulaştırıyoruz biz!

Siyasete lanet olsun unun için…

Kadına şiddet gibi çok hassas bir konuda bile yılın bir günü siyaset ön planda tutuluyor!

Siyasi görüş farklılıkları nedeniyle…

Olay aslında gayet basit;

Kadına şiddet, bunun ötesi yok…

Ama gelin görün ki aynı günde aynı saatte aynı yollarda aynı pankartları taşıyarak bile yürüme başarısını bile gösteremiyorlar!

Bu tür etkinliklere karşı değiliz…

Dikkat çekmek için tabi ki çok önemli!

Ama gerçek şu ki hiçbir işe yaramayan etkinlikler bunlar…

Sadece şovdan ibaret!

Bir de siyasi yönlere çekiliyor çoğu kez…

Birileri diyor ki ne kadar göç olursa o kadar çok kadına şiddet olaylarında artış yaşanır!

Bunların maksatları belli…

İlla ki bir yerlere dil uzatacaklar!

Siyasi emelleri için…

Siyasi rant kazanmak için!

Sanki de kadına şiddet sadece dışarıdan gelenlere uygulanıyor…

Buradakiler zemzem suyu içmiş hepsi!

Bizde asıl sıkıntı şudur;

Bildiğimiz halle bilinene açıklamamak…

Hep başkalarını suçlaşıp bu işten sıyrılmak!

Herkes biliyor ama salağa yatıyor…

Hele de yakın dost ve ahbap olunca!

Kadına şiddete hayır ama tanınan bilinen kişiler olunca körebe oyunu giriyor devreye…

O zaman da bu tür etkinliklerin samimi olmadığı ortaya çıkıyor!

Alın size bir örnek;

Eski bir sendika yöneticisi…

Haktan hukuktan ve adaletten bahseden sürekli!

Eşini sürekli darp ettiği için boşandı, ve eski eşinin evine yaklaşması bile mahkemece yasaklandı…

Kapı gibi de mahkeme kararları var bu konuda!

Kadına şiddet uyguladığını hem sendi arkadaşları hem de neredeyse tük kamuoyu biliyordu…

Neredeydi o zaman kadınların hak ve hukukunu savunanlar!

Bu arkadaşı niye şikayet etmediler?

Niye ismini deşifre edip kamuoyunda rezil rüsva etmediler?

Niye kadına şiddet uygulayan bu zatı dışlamadılar?

Aksine olayların ört bas edilmesi için çalıştı hepsi de…

Şimdi de kalkmışlar kadına şiddete karşı olduklarını göstermek için sokaklara dökülmüşler!

Maksat dostlar alışverişte görsün misali…

Örneğin eski bir siyasetçi ve yine eski sendikacı…

Karısına sadece şiddet uygulamadı bir de evinin ikinci katından aşağıya attı!

Kim gidip de hesap bordu kendisinden?

Hangi yaptırımda bulundular?

Aksine halen haftanın belirli gecelerinde kendisiye rakı sofrasında buluşup bir de sosyal medyada paylaşıyorlar utanmadan…

Kadına şiddete hayır ama şiddet uygulayanla şerefe kadeh tokuşturmaya evet öyle mi?

Bu mu sizin erkekliğiniz bu mu kadın ve insan hakları savunuculuğunuz?

Vazgeçin artık yılın bir gönü tiyatro oynamaktan, kimseyi kandıramazsınız!

Kadına şiddet konusunda bizde asıl yaşanan sıkıntı erkekten daha ziyade kadındadır…

Kocası, sevgilisi hata bazen de ağabeyleri!

Resmen şiddet uyguluyor, hastanelik oluyorlar ama iş şikayet etmeye, deşifre etmeye gelince sinip kalıyorlar…

Bir çoğu da entelektüel kadınlar bunlar!

Çünkü gururlarına yediremiyorlar…

Bunları anlatmaktan bile utanıyorlar!

Hep sineye çekiyorlar…

Aman kimse duymasın rezil olurlar mantığı ile!

Gizledikçe de daha fazla şiddete maruz kalıyorlar…

Hak ediyorlar oh olsun demeyeceğim ama eğer onlar kendi haklarını savunmak için çeşitli girişimlerde bulunmuyorlarsa bu rezaletin önü nasıl kesilsin ki!

Mademki öyle her 25 Kasım’da bağırıp çağırmaya, pankart tutup sahte eylemlere devam edin siz…

26 Kasım’dan itibaren yeniden şiddete uğrarsanız başkaları sizin için ne yapabilir ki!

Sadece Merak İşte?

Emirname kimin eseri?

Aslında hiç de gerek yoktu…

Yatırımcı planı programını çoktan yapmış ve sadece kendi ekonomisi için değil ülke ekonomisi için de projeler üretti!

Epey de para döktü yatırımları için…

Sonra ansızın bir karar!

Bütün projeler tepe taklak oldu…

Sanki de bir gizli el ülkede yeni bir tartışma başlattı!

Yatırımcı düşmanlığı diyeceğim ama kim bilir belki de çok daha bilinmeyenler vardır bu işin perde gerisinde…

Stoklar bitiyor mu?

Bu sıralar vitrinlerde sıkça görülen ilanlar…

Stoklarımızı bitirmek için damping yaptık!

Yüzde 50 hatta 60’lara varan büyük indirimler…

Bakın siz hele şunlara!

Yüzde 60 indirim yapacaklarmış…

Stokları eritsinler diye!

Bu işten zarar etmeyeceklerine göre…

Şimdiye ne kadar nasıl kazıklanmışız düşünsenize bir kere!

Niye şikayet etmiyorum?

Geçenlerde bir hanfendiyle sohbetteyiz…

Eşinden fena halde şiddet gören hem de!

“Sadece bilmeniz için arıyorum” diye vurguladı sözün başında…

Başından geçenleri anlattı!

Sonra da lütfen sakın yazmayın olur mu diye yine ısrarcı oldu…

Peki niye deyince de:

“Çünkü seviyorum” diye ağlamaklı konuştu…

İyi de bu durumda ben ne yapabilirim ki?

Gelmiş geçmiş olsun demekten başka…

Elektrik?

Dövizdeki düşüşten sonra hükümet ayıp olmasın diye tüp gaz ve akaryakıtta indirimini yaptı biz de sevindik…

Çünkü önce kaybettik sonra bulduk diye!

Ama yine aynı hükümet elektrik fiyatlarında indirime bir türlü yanaşmıyor…

Dolar düştü borsa düştü ama bizim elektrik faturaları bir türlü düşemedi gitti!

MESAJ KUTUSU

Sayın Süleyman MANAVOĞLU, bazı kara para aklayıcıların para akışını bizim kelli felli iş insanlarımızın hesaplarının üzerinden yaptıklarını ve hem çok kazanıp hem de bunlara kazandırdıklarını biliyor muydunuz? Mali polisin bu konunun üzerine gitmesi halinde kirli çamaşırların ortaya döküleceği ihbarları gelmeye başladı, bizden iletmesi!

Sayın Ayşegül Kadri BAYBARS, doğu bölgesindeki emirnameler konusunu kim gündeme getirdi ve sizi de etkiledi bilemiyoruz ama bu konuda çok ciddi bir muhalefet cephesi oluşmaya başladı. Bu arada adayı terk edecek yatırımcıların da olabileceği iddia ediliyor!

Sayın Ömer GÜR, geçen hükümet döneminde bir moda evinin Lefkoşa Devlet Hastanesi yararına düzenlediği defilede toplanan paraların bakanlık hesabına yatırılmadığına dair bir takım söylentiler yapılmaya başlandı. Eski defterleri bir karıştırmanız isteniyor!

Sayın Erhan ARIKLI, son zamanlarda sıkça partinize yapılacak olan dudak uçurtacak transferlerden söz ediyor ama şu anda ortada ne fol var ne de yumurta! Bunun için neyi bekliyorsunuz, neden bekliyorsunuz merak konusu olmuş bilesiniz istedik!

Sayın Abdullah AKTOLGALI, Mağusa’da Palm Beach sahilinde denize borularla kirli sular akıtıldığı yönünde bölge halkından şikayetler gelmeye başladı. Buraya ekiplerinizi yönlendirmeniz ve denetimleri sıklaştırmanız bekleniyor…

Sayın Zeki ÇELER, Bir Afrika ülkesine yapacağınız ziyaret öncesi yaptırdığınız aşıların size pek iyi gelmediği ve olumsuz etkilendiğiniz söyleniyor. Buna bir de aşı fobisi eklenince hiç kimse yerinizdi olmak istemezdi doğrusu, bir de bunun dönüşünü düşünün şimdi!

Sayın Cemal ÖZYİĞİT, ta da kurultay günü rahatsızlanıp hastaneye kaldırılmanız büyük şanssızlıktı doğrusu büyük geçmiş olsun. Bu arada özellikle yaptığınız konuşmalarda yapılan gafların arttığı görülüyor aman dikkat. Yatın kalkın dua edin bizim basın gereğinden fazlasıyla hoşgörülü değil mi?

Sayın Evrim HINCAL, bu hafta ya da en geç gelecek hafta sizin müsteşarlık düğümünün çözüleceği yönünde duyumlar gelmeye başladı. Şimdiden kutlarız sıkı bir çalışma ortamı sizi bekliyor olacak, Allah kolaylıklar versin artık…

Sayın Özlem GÜRKUT, gazetelerde her gün bazı öze hastanelerin reklam-haber nitelikli yayınlar artık iyice göze batmaya başladı! Bu arada bunar nedense hep hastaları iyileştirdiklerini haber yaparken ölenleri görmemezlikten geliyorlar o da başka bir tartışma konusu tabi ki…

Sayın Mehmet HARMANCI, bundan sonraki TDP kurultayında artık genel başkanlık sırasının size geldiği konuşulmaya başlandı. Zira partiye ve taze kan için en iyi isimlerin başında yer alıyorsunuz, şimdiden hazırlıklara başlayın deriz…

Sayın Cafer GÜRCAFER, Doğu bölgelerinde alınan emirname kararından sonra şimdi bütün gözler sizin üzerinize çevrildi. Özellikle müteahhitleri ilgilendiren bu konuda yapacağınız açıklamalar merakla bekleniyor! Devam mı tamam mı!

Sayın Aytaç ÇALUDA, Lefkoşa’da ikametgah ettiğinizden dolayı son zamanlarda Lefke’ye pek uğramadığınızdan şikayetler gelmeye başladı. Ara sıra ziyaret edin ki sandıklar kurulduğunda da sizi unutmasınlar değil mi ama!

Sayın Fahri YÖNLÜER, İstanbul Başkonsolosu olarak şu sıralar ciddi bir yoğunluk içinde olduğunuz görülüyormuş. Bu işin hakkını veren ender makamlardan birisiniz tebrik eder başarılarınızın devamını dileriz, memnun olmayan neredeyse kimse yok…     

Sayın Kerim TOSYALI, pek muhterem hayat arkadaşınızı zamansız kaybetmiş olduğunuzu üzülerek öğrendik. Merhumeye Tanrı’dan rahmet size ve tüm aileye sabırlar dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip etsin…

Sayın Fikri ATAOĞLU, marketlerde hala naylon poşetler konusunda bir belirsizlik hakim olduğu ve bu konuda kafaların hayli karışık olduğu gözleniyormuş. Bu arada manav bölümünde poşetler serbest mi olacak diye sorular gelmeye başladı…