Siyaset durulmuş gibi görünse de durum bu kadar basit değil.

Kurultayların ve seçimlerin kavgalarından beslenen bir siyasetin tarihinde ilk defa karşılaştığı böylesi bir olağanüstü durum karşısında afallaması elbette normal.

Fakat eminim ki daha normal olan, her şey normale döndükten sonraki anomalilerimiz olacaktır.

Bunu sakın unutmayın: Bir şenlenecek, pir şenleneceğiz…

***

Dikkatle bakarsanız şimdiden ayak izlerini görür, ayak seslerini bile duyabilirsiniz. Parti başkanlıklarından, iktidar hırslarına kadar birçok çabalamayı, çatışmalardan uzak ancak sessizce diş gösteren saldırısız kavgaları fark edebildiğinizi biliyorum.

Cumhurbaşkanı’nın sahneden çekilmesi neden olan zihniyet de bunun ta kendisiydi.

Tüm ülkelerin devlet başkanları, bu mücadeleyi en ön saflarda yürütüp, salgının psikolojisinden toplumunu en iyi koruyanın devletin en üst seviyesi olduğu birçok ülkeye karşın, bizim siyasi anlayışımız onu eledi.

Neden?

Çünkü 6 ay sonra bir yarışa eşit şartlarda başlamaktansa, daha görünür, daha ön planda, daha çalışkan başlamak çok daha hoş geliyor kulağa.

Yalnız, planlanan gibi gitmedi. Gitmeyecek de…

Çünkü hesaba katılmayan bir şey vardı:

Kıbrıs Türk siyasal tarihinde, sağlık gibi bir konunun böylesi bir zaafiyete yol açarak bizleri alt üst edebileceğini rüyamızda görsek inanmazdık. Ne acıdır ki özellikle siyasal hitabet olarak belki de en tecrübesiz bakanın en hassas noktada olduğu bir hükümetle kalındı bu iktidarda. Evet Sağlık Bakanı’mızdan bahsediyorum.

Dahası Cumhurbaşkanlığı için ciddi iki rakip, iktidarın iki başını çekiyor.

Anlayacağınız birisi saf dışı bırakılsa da birbirlerini saf dışı bırakacak durumda olmayan iki aday köşelerindeki yerlerini koruyorlar.

Dahası partileri içinde, bir de bu adayların makamlarında gözü olanları hiç yabana atmayın. Parti başkanı yani başbakan, parti başkanı yani dışişleri bakanı ya da parti başkanı ve herhangi bir bakanlık… Gerisi elbette gelecektir. Ne de olsa nereden başlanacağının bir önemi yok makam arabasındaki arka koltuğunu ve kabinedeki koltuğunu kaptıktan sonra…

Ne örnekler gördük bizler KKTC siyasal tarihinde!

***

Sahi, seçimin ertelenmesi, adaylık başvurularını da değiştirir mi dersiniz?

Yani diyorum ki: “Yeni başvurular olacak mıdır? Böyle bir şey mümkün kılınacak mıdır?”

Çünkü olursa, avantajlı olabilecek isimler türeyebilir yeni rakipler şeklinde adaylar sahnesinde… Bu da hesaplar dahilindedir nitekim…

***

Yeni bir hükümeti de anmış oluyoruz bu durumda farkındaysanız.

Bu aynı partilerin birlikteliği de olabilir, değişen bir partiler kombinasyonu da gelebilir. Süreç daha bitmedi. Kaosun hükümete nasıl yansıyacağının nihai perdesini henüz izlemedik.

Üstelik sosyal medya ve geleneksel medya bir de internet medyası çok acımasız zamanlarını yaşarken.

Basın emekçilerinin diğer tüm sektörlerdekinden fazla zorda kaldıkları bu süreçte, hükümeti dikensiz gül bahçelerinde, pamuklar içerisinde korumalarını bekleyemezdik. Öyle değil mi?

***

Bazen ne hatırlıyorum biliyor musunuz?

Seçimlerden sonra CTP-HP- DP-TDP koalisyonu döneminde, UBP lideri Özgürgün de sonrasında Tatar da, en çok oyu alan siyasal parti iktidardan dışlandı demişler, haksızlık olduğunu vurgulamışlardı. Oysa…

Şimdilerde hiç iktidarda olmamayı dileyenler bile olabilir.

Çünkü en çok yıpranan elbette en çok iş yapmaya çalışan olur bu süreçte.

En kötüsü de hiç yaşanmamış, hiç karşılaşılmamış bir sorunun acemiliğiyle…

***

Amacım politikacıların moralini bozmak değil. Lakin gördüklerimi paylaşmadan geçmek de bana uymazdı.

İşte benim gördüklerim şimdilik yeraltından ilerleyen mücadele teşkilatının ayak izleri.

Sonrasında bu izlerden ilerlenecek.

Biliyorum.

İzliyorum.

Şu hastalık belasını defettiğimiz gün eski hastalığımız olan siyasal kaosumuza döndüğümüzde ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Dr. Çiğdem DÜRÜST