Birisi bakan olursa, öteki de bakanlıkların yetkisindeki dairelerin veya kurumlardaki yönetim kurullarının atamalarında hak sahibi olacaktı!

Hatırlıyorsunuz değil mi?

Böylesi bir demokrasi toyluğunu bu toplum nasıl kaldırsındı acaba?

Devlet makamlarının, siyasal amaçlarla dağıtılmasının, alenen teşhir edildiği bu çatışmalı sürecin ardından iki başkan adayı olarak yollarına devam ettiler.

Ve haliyle birisi kaybetti, öbürü kazandı!

Kaybeden, istifa ettiğini açıkladı. Üstelik neredeyse üye sayısının 1/3’ünü de beraberinde getirerek.

YDP’den bahsediyorum. Arıklı - Zaroğlu küskünlüğünden bahsediyorum.

Demokrasimizden, meclisimizden bahsediyorum…

***

2011 üye ile gelen istifa furyası, noter eşliğinde gerçekleştirilmiş istifalar ile geldi… Çünkü önceden üye olduğu halde listelerde olmayan ya da istifa ettikleri halde istifa etmemiş gibi gösterilen üyeler hakkındaki kavgalara da şahit olmuşluğumuz vardır bizlerin.

Bazı üyeler vardır, ne zaman ve nasıl bir partiye üye yazıldığının farkında değildir. Kimi zaman da partilerle hiç işi yoktur teyzenin amcanın da gene aynıanda birçok partiye üye bulunur araştırılsa…

Bu meseleler hassas ve hiç kimsenin üzerine gitmediği, gitmek istemediği meseleler… İlgili Bakanlıklar dahi hem de…

***

Biz alıştık UBP’yi, CTP’yi suçlamaya…

UBP ve CTP içindeki kavgalar bizi her zaman olumsuz etkiledi.

Demokrat Parti’yi kabullendik UBP içinden çıktığı halde kendisi var olmuş bir parti olarak…

Yine de ÖRP ile de anılabilecek siyasal tecrübe açısından da demokratik olarak da toy siyasal partilerin meclisteki geleneklerini sorunlarımızın biri olarak görmedik.

Oysa son dönemde kurulan dağılan, sallanan, tehlike atlanan tüm hükümetlerin dayanıksızlıklarında sarsıntılara yol açanların HP gibi YDP gibi yeni ve tecrübesi partiler olduğunu da görebilmeliydik…

Hala prim verilmesi, hala bu primler sayesinde türeyecek yeni siyasal partilere gebe kalınması hoş karşılanılmayacağı halde zemin hazırlanan bir durum!

Yeni oluşumlara karşı değiliz elbet…

Lakin yeni siyasal partiler bize yeni bir şeffaflık ve demokrasi anlayışı taşımıyorlar ki…

Sorun tam olarak bu işte

***

Meclisteki bağımsız vekil oranı %8’i buldu.

Meclisteki cinsiyet ayrımcılığının oranının temsili de %8’dir.

Acaba yetkisizleştirilmiş ve karar alma mekanizmalarındaki yoksunluk hissini anlayacak bir %8 avantajı yaratır mı bize burum?(!)

Ne dersiniz?

%8 bugün ayrımcılığın, yetkisizleştirilmişliğin, farkındalıkların hiçe sayılmasının oranıdır. Siz belki bilmezsiniz ama biz kadınlar tüm eşitsizliklerden payını alanlar olarak çok iyi biliyoruz!

***

Böyle giderse sandığa gidecek insan bulamayacaklar, buldukları da siyasetin her ne pahasına olursa olsun daha da kirlenmesine hizmet etmeye hazır olanlar olacak!

Ki asla bunu dilemeyiz ve istemeyiz de…

Ne acı günlerden geçiyoruz.

Birbirlerini suçlamaları memleketi nasıl yönettikleri üzerinden değil, birbirlerine attıkları oyunlar ve birbirlerinin ardından kazdıkları kuyular zerindendir.

***

Neyse ki Peker konuştu da Adalı cinayeti meselesi kurtarıcı oldu siyasetimize…

Haydi analım: Adalılar ölmez, demokrasi bölünmez…

Dr. Çiğdem DÜRÜST