Bizim tartışma kültürümüzde kolay kızmak, çabuk tepki göstermek özellikleri vardır. Kolay kızma ve çabuk tepki gösterme illa ki içinde küfür ve insanlığından çıkaran hakaret barındırmak zorunda değildir. Tartışma kültürümüzdeki küfür ve insanlığından çıkarmadan nasıl kurtulabileceğimizi sorgulamamız gerekiyor. Ben bu yazıda “insanlığından çıkarmaya” dönük hakaretlere değineceğim çünkü bunun oluşturduğu tehlikelerin farkında olmanın dilimizi değiştirmek konusunda etkili olacağına inanıyorum.

Birisine kızdığınızda, kendinizi ne kadar haklı görürseniz ya da ne kadar haklı olursanız olun kullanmaktan kaçınmanız gereken sözler vardır. Bunların bazılarını ırkçılık tartışmaları içerisinde, bazılarını başla olaylarda sosyal medyada kullanılırken ve köşe yazılarında yazılmış olarak gördüğüm örneklerden seçeceğim:

“Tüm yabani hayvanların yeri yabani hayattır” (bir insana atfedilerek söylenmiştir).

“Bu maymuncuğu bunlarla özdeşleştirip hayvanın adını kirletmeyin”: Birisini insandan aşağıda gösterdiğinizde, özellikle de hayvanlara karşı acımasız bir dünyada, bu, insana vahşeti normalleştiren bir sürece döner. Rwanda’daki soykırım öncesinde, Hutu Radyosu Tutsi azınlık için sürekli “hamamböcekleri” propagandası yapmıştır. Hamamböceklerine insanların genel tavrını düşündüğünüzde, dilin sizi götürmeye çalıştığı yaklaşım açıktır.

“Siz virüssünüz”: virüs insanları hasta eden, kaçınılmaya ve yok edilmeye çalışılan bir şeydir. Siz artık insan değilsiniz, korkulan ve ortadan kaldırılması istenen bir şeysiniz. Karşınızdaki ne kadar sizin istemediğiniz fikirlere de sahip olsa, siz onların yok olmasını isterseniz, sizi karşısında görenler de aynı noktada olursa ortada insan kalmayacaktır. Bazı insanlarla asla aynı masadan ekmek paylaşmayacaksınız ama aynı sosyal doku içerisinde havayı soluyacaksınız. Ve herkesin yaşamaya, sizin kadar hakkı vardır.

“Anasını satayım”: cinsiyetçi ama aynı zamanda kadını insan değil alınıp satılabilecek bir “mal” olarak gören bir dışa vurumdur. Malın duyguları, düşünceleri, beklentileri, arzuları, kırgınlıkları yoktur. İstediğiniz kadar hor kullanabilirsiniz. İnsanlarla ters düşebilirsiniz ama onları bir mal gibi tüketemezsiniz, yok edemezsiniz.

“İnsan değil boksun” denmesi veya insanın bok olarak resmedilmesi: Her ne kadar basit ve çocukça görünse de insanlığından çıkarmanın en uç noktalarından biridir. Kimsenin kimseyi dışkı olarak toplumda sunma hakkı yoktur.

Birisi midenizi bulandırabilir. Maalesef bazı insanların davranışları mide bulandıracak kadar kötü olabiliyor. Ama “mide bulandıran leş yiyen kuşlar” ya da “mide bulandıran sinek” olarak insanları tasvir ederseniz, onların artık insanlıklarını reddetmiş olursunuz. Midenizi bulandıran insandan uzak durursunuz, sineği ise ezer öldürürsünüz. İnsanın insanı öldürme veya yaşam hakkı olmadığı imgesini vermeye hakkı yoktur.

İnsanlığından çıkarma dünyanın en tehlikeli yaklaşımlarındandır. Savaşlarda “karşı tarafın” çocuklarını öldürebilen insanların ifadelerine baktığınızda, bunu nasıl yapabildiklerini ortak bir şekilde açıklarlar “ben artık o bebeğe, o çocuğa baktığımda, bir bebek ve bir çocuk göremeyecek durumdaydım. O beni büyüyüp öldürecek korkunç bir yaratıktı” gibi açıklamalar yapmaktadırlar.

Özünde, ruhunda gerçekten barışsever olan kişiler, kendini ne kadar haklı görürse görsün asla kimseyi insanlığından çıkaracak sözleri başkalarına atfetmezler. Bu gerçekten nefretin dilidir. Birisini tutumundan dolayı eleştirmek, hatta kızmak nefret değildir ama insanlığından çıkararak virüse, sineğe, hayvandan aşağı bir duruma koymak nefrettir. Bu tip insanlığından çıkaran sözler söylediğinizde yapılması gereken kendinizle tekrar yüzleşmektir. İçinize dönmek ve öfkenizin başkalarını insanlığından çıkarmasına karşı çıkacak bir dil bulmak için özgürleşme mücadelenizi önce kendi içinizde yapmak gereklidir.

Birisi size “bu davranışın, sözün, düşünüşün, tutumun” ırkçıdır, homofobiktir, engellilere karşı ayrımcıdır, (hetero) cinsiyetçidir, sınıfçıdır derse, bu duyduğunuz çok nahoş bir şeydir ve size kendinizi kötü hissettirir. Evet, bu tanımlamalar olumsuzdur. Ama ayrımcılık modelleri toplumun yapısal şiddetlerinin bir sonucu olarak kişilerde ortaya çıkan sosyal davranış ve tutum bozukluklarıdır. Ancak bu bozuklukları ifade etmek, kişiyi insanlığından çıkaran yaklaşımlar değildir. “Irkçılar insan değildir”, “ırkçılar parazittir yok olsunlar” derseniz bu insanlığından çıkarma olur. “Irkçılık parazittir”, “ırkçılık virüstür” derseniz, o zaman yapısal olarak üretilen ve insanların davranışlarında hayat bulan kavramın yok olmasını istemektesiniz. Hedefiniz insan değil, davranışın kendisidir. Sosyoloji dersleri ve toplumsal farkındalık çalışmaları genellikle hepimize ırkçı, cinsiyetçi, homofobik ve diğer ayrımcılıklarımızı su yüzüne çıkarmayı hedefler, bize hangi tip tutum ve davranışlarımızın bu tanıların içine girdiğini söyler. Davranışın, tutumun, takındığımız tavırların, kullandığımız dilin cinsiyetçi ve ırkçı olmasının bize söylenmesinden sonra bunları değiştirmeme inadımız artık “davranışı ırkçı” yapmaktan çıkar ve bizi kişiler olarak ırkçı tanımlamasına sokar. Irkçı tanımlaması, insanlığından çıkarmaz çünkü o durumu değiştirmemiz çabalayarak her zaman mümkündür. Ama birini “bok”, “virüs”, “hayvandan aşağıda” “sinek” gördüğümüz anda sistemik olarak onu insan hasiyetinin gerektirdiği saygıdan mahrum ettiğimiz bir yaklaşıma bizi döndürür. En cani insanın bile idam edilmesine karşıtlığımızın sebebi, bir katilin bile insanlığını elinden almaya hakkımızın olmamasıdır.

Kime ne sebeple kızarsanız kızın, kimsenin insan olma hakkını elinden alabileceğinizi düşünmeyin. İnsanlığını başkalarının elinden alacak söylemleri yazılı veya sözlü cümlelerle ifade etmeyin, insanları bu şekilde düşünmeyi reddedin. Bunu yapanların yanlışının daima farkına olun ve kendilerini bunu yapmamaya çağırın. Hiçbir şeyin insanı insanlığından soymayı haklı kılmayacağına olan inancınıza sıkı sıkıya sarılın.

Konuştuğumuz dil ve ifade biçimlerimiz sadece hissettiklerimizi ifade etmekle kalmaz aynı zamanda kullandığımız dil algımıza, tutumlarımıza ve yaklaşımlarımıza yön verir. Özgürleşme önce insanı insan olarak görmekten başlar. İnsanı insan olarak görmek ise dilimizi nasıl kullandığımızdan geçer. İnsanlığından çıkaran ifadelerden kaçınmak bizi insanlığımıza bağlar. Kimseyi sevmek zorunda değilsiniz, kimseyi tasvip etmek zorunda değilsiniz, kimsenin yaklaşımlarının toplum yararını getireceğini düşünmek zorunda değilsiniz. Ama insan olarak karşınızdakinin insanlığını elinden almamak ve alınmasına karşı çıkmak yükümlülüğündesiniz.