Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus,14-16 Şubat’ta düzenlenen 2020 Münih Güvenlik Konferansı’da‘’infodemi’’ ile ilgili konuşmuştu.

“Biz sadece bir pandemiye karşı savaşmıyoruz, aynı zamanda infodemiye karşı savaş veriyoruz.” demişti.

Nedir infodemi?

İnsanları yanlış bilgiye, endişe ve paniğe yönelterek pandeminin seyrini kötü etkileyen yalan haber, yanlış haber ve komplo teorileri.

Özelliği sosyal medya üzerinden hızla yayılması.

İnfodemi, sağlık otoritelerinin sözlerini değiştiren veya bilime dayanmayan, kaynağı belli olmayan uygulamaların, otoritelerin ağzından çıkmış gibi gösteren haberler olması yönüyle, bir toplumları yönlendirebilecek bir ‘’dezenformasyon silahı’’ olarak da ön plana çıkabilmektedir.

Ülkemizde de başta Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği olmak üzere bazı meslektaşlarım, infodemi konusunda halkımızı uyararak dikkatli olmalarını, yetkili kurumların açıklamalarını esas alarak yaşamlarını yönlendirmelerini önerdi.

Buna katılmamak mümkün değil.

Ancak, aynı evde farklı partilere mensup kişilerin yaşadığı gerçeğinden yola çıktığımızda, son bir yıllık pandemi geçmişindeki açıklamalara ve yaşananlara baktığımızda, pandemi yönetiminde doktorların bile birlik içerisinde hareket etmeyip, medya üzerinden haberleşmeyi tercih ettiklerine şahit olduğumuzda, İNFODEMİ kavramının üzerine gitmekten çok, popülarizmine yönelindiğine şahit oluyoruz.

İnfodeminin özünde toplumu panikletip yönlendirmek yatar.

Bilimsel verilerin tartışılması ise ayrı bir konudur.

Bilimde hiçbir zaman iki kere ikinin dört etmeyeceğini tüm sağlık çalışanları da biliyor.

Bilimsel sorgulamaların ayrı bir konu, infodeminin ayrı bir konu olduğu gerçeğini kabul etmezsek ‘’kalk’’ derler kalkarız, ‘’otur’’ derler otururuz, yaptığımıza da ‘’bilim’’ der kendimizi kandırırız!

Halbu ki bilim sorgular, verileri tartışır, geleceğe de projeksiyonlar yapmaya çalışır.

Tesden önce hipotez ortaya atılır. Hipotez de o tez ile ispatlanmaya çalışılır. Sonuçlar ne ise o kabul edilir. Ta ki birileri farklı sonuçlara ulaşana kadar…

Bizde infodemi aslında pandeminin başından beri var.

Mesela 10 Mart 2020 tarihinde bir sağlık grubunun yaptığı açıklamada, bir ay içerisinde 22 binden fazla vakanın olabileceği öngörüsü ile OHAL önerilmişti. Bu hatırlatıldığında ise, kapanmasaydık o sayıya ulaşacağımız söylenmişti ama bilimsel formüllerle ortaya hiçbir zaman konulamadı. Geçti gitti.

İnfodemi peşimizi bırakmadı.

Sağlık altyapısı kadar mı, bir avuç doktorun bakabileceği kadar mı, birilerinin paşa gönülleri kadar mı Covid-19 hasta sınırı konularak kapanmalar ve açılmalar yaşandı.

Sıfır vaka ile gereğinden uzun kapanmanın gerekçelerini sıralamak ise zaten başlı başlına bir infodemi idi!

Ocak ayından bu yana mutasyonların olduğunu söylemek, nasıl bulunduğu bilinmeyen mutasyonun yine nasıl hesaplandığı bilinmeyen Ro katsayısını açıklayıp, birkaç hafta içerisinde yüzlerce vakaya ulaşılacağını açıklamak da aslında infodeminin akademik versiyonu değil midir?

Güneyde aktif tedavi edilen vaka sayısı 250-300’lerde iken, bizde 600-700’lerde olmasının infodemi ile ilişkisi olabilir mi diye bazı beyinlerin sorgulaması lazım.

Yılbaşından önce, vakalarda artma kaygısı ile kapanmayı öneren bir pandemi neferinin, tulumlarını, maskelerini, siperliğini, galoşunu çıkarıp da aynı hafta içerisinde meyhanesinde 4’lü ilingir sofrasını ‘’maskesiz, mesafesiz’’ kurması da infodeminin KKTC versiyonuna en güzel örneklerindendi.

Örnekler uzar gider.

İnfodemiyi bir yere kadar anlayabiliyorum.

Ancak yapılanları, yaşananları görünce yine kafam karışıyor.

Bilimsel sorgulamaların, öngörülerin önüne engel olarak İNFODEMİnin SİLAH olarak kullanılmaya başlandığnı gözlemliyorum ama şaşırmıyorum.

Çünkü ülkemizde infodemiden daha tehlikeli başka bir şey daha var!

EGODEMİ!

Onlar anlamaz, anlamak da istemez.

Adı üzerinde: EGODEMİ!

Siz anladınız…

İletişim: 0542-8529899