Sağlıkta dönüşün, değişim dedik durduk.

Tüm partiler, tüm hükümetler hep aynı nakaratı söyledi: Sağlıkta reform için beş yasanın da Cumhuriyet Meclisi’nden aynı anda geçmesi gerektiğinde hemfikirdiler.

Önce, o meşhur 5 yasayı hatırlayalım:

  • Kamu Sağlık Çalışanları (değişikilk) Yasası
  • Genel Sağlık Sigortası Yasası
  • Döner Sermaye Yasası
  • Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi ile İlgili Yasa
  • Hasta Hakları Yasası

Peki ne oldu? Her biri farklı akıbetlere uğradı. Örneğin, Döner Sermaye Yasası Anayasa Mahkemesi’nden döndü, Genel Sağlı Sigortası Yasası Sağlık Bakanlığı’ndan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na havale edildi, Hasta Hakları Yasası ise meclisin bir köşesinde öylece bekliyor.

Önce bir hatırlatma yapalım:

Dörtlü koalisyon döneminden önceki Sağlık Bakanı, şimdiki yani 41. Hükümetin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan, Sayın Op. Dr. Faiz Sucuoğlu idi. Sağlık Bakanlığı döneminde, mahkeme koridorlarına da taşındı. Kamu hekimlerinin ikinci iş yapmaları ile ilgili olarak Serbest Çalışan Hekimler Birliği’nin açtığı Mandamus davasında taraf oldu. İkinci iş yapan kamu hekimleri hakkında yasal sürecin başlatılması ile ilgili bir mahkeme emri (mandamus emri) verilirse, uygulamayıp istifa edeceğini yine mahkeme huzurunda söylemişti. Devam eden duruşmalarda ise, mahkemenin kendisine 6 ay bir süre vermesi durumunda, gerekli tedbirleri alarak sağlıkta olası bir kaosa mahal vermeden, kamu hekimlerinin ikinci iş yapmaları ile ilgili sorunları çözebileceğini belirtmişti. Yüce Yargı da, kamu yararını göz önünde bulundurarak bu yönde bir mandamus emri kararının altına imzasını atmıştı.

Hemen akabinde, Tıp-İş’in meşhur eylemleri, halkın mağduriyeti, Sağlık Bakanı ile yapılan pazarlıklar, kamu hekimlerinin hastanelerde tam gün kalarak çalışmaları için artırılan maaşlar, hatta kamu hekimlerinin özel hastanelerde hasta bakmalarının yolunu açan tüzük çalışmaları ardı ardına geliverdi.

Yani tipik bir KKTC klasiği daha yaşandı. Alanlar alacaklarını aldı, yani Tıp-İş hem maaş artışını kaptı hem de ikinci işine illegal de olsa, ‘’Sağlık Bakanlığı onaylı’’ bir tüzük kılıfı bulmuş oldu. Dönemin Sağlık Bakanı Sayın Sucuoğlu ise derin bir ‘’oh’’ çekti. Çekti çekmesine de, süreci yakıdan takip eden TC ve dönemin TC Sağlık Bakanı Sayın Akdağ, tepki koymakta gecikmedi ve sağlıkta musluğun suyu kesiliverdi!

O dönemki hükümetin imdadına erken seçim yetişti ve sonrası malum.

Dörtlü koalisyon hükümetinde zaten sağlıkta reformdan falan hiç bahsedilmedi. Yasa çalışmalarının hepsi rafa kaldırıldı. Minik vitrin icraatları ile süslenen sağlık sistemi hem borç batağına battı hem de hasta kesimin ciddi mağduriyetler yaşamasına neden oldu.

Ama ilginç olan bir şey vardı ki, dönemin Sağlık Bakanı Sayın Besim, Genel Sağlık Sigortası Yasası çalışmasının asıl muhatabının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olduğunu sık sık vurguladı. Neden böyle bir taktik değişikliğine gidildiğini ise kimse anlamadı (!).

Şimdiki duruma bakacak olursak:

Yeni hükümetin Sağlık Bakanı, Sayın Pilli. Naif kişiliği ve fedakar hekimlik anlayışı ile, bölgesi ve hastaları tarafından çok sevilen bir kişi. Peki bir Sağlık Bakanı kimliği ile sistemin neresinde olacak? Sisteme ne kadar dokunabilecek? Sayın Başbakan’ın ikinci iş konusundaki açıklamalarını, sağlığa nasıl uyarlayacak? Bunları zaman gösterecek. Ama kendi adıma yorum yapma özgürlüğümü kullandığımda, Sayın Pilli’nin, Başhekimler Başhekimi gibi bir Sağlık Bakanlığı sergileyeceğini düşünüyorum. Bu ne demek? Sayın Pilli’nin meslektaşları ile karşı karşıya gelmeden, koruyucu hekimlik, devlet hastanelerinin kısa ve orta vadeli eksikliklerinin giderilmesi, sorunların çözülmesi gibi bir yol izleyeceğini, diğer taraftan, sağlıkla ilgili yasaları yine bir şekilde geçiştireceğini hissediyorum nedense.

Bence sağlıkta reformu takip edecek isek, hepimizin gözü, eskinin Sağlık Bakanı, yeninin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve işinin kurdu, Sayın Sucuoğlu’nun üzerinde olmalıdır. Sağlıkla ilgili birçok konuları, Sağlık Bakanlığı döneminde Türkiye ile bire bir, tüm detayları ile masaya yatıran kişi olduğu için önemlidir. Genel Sağlık Sigortası’na geçiş konusunda TC’nin ne kadar ısrarcı olduğunu çok iyi bilen kişilerden birisidir. Sağlık Bakanlığı döneminde önünde olan Genel Sağlık Sigortası dosyasını, bu sefer de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı döneminde önünde buluvermiştir. Makamı değişse de aynı dosyayı yine önünde mi buldu yoksa dosya onu mu çekti bunu zaman gösterecek.

Genel Sağlık Sigortası Yasası, sağlıktaki reformun kalbidir. Eylemlerin ve direnmelerin etki etmeyeceği bir konumdadır.

Bir önceki hükümet, kısmi sağlık sigortasından ya da genel sağlık sigortasına kademeli geçişten söz etmişti. Aslında bir ezberi de bozmuştu. Bu ezberin nasıl bozulduğunu bir kenara bırakacak olursak, şimdiki hükümetin de benzer yolu izleyeceğine dair hiçbir şüphem yoktur.

Yeni hükümet göreve gelir gelmez, TC’den kaynak aktarımının da başladığı bilgisini de yanımıza aldığımızda, sağlıkta dönüşümün, sadece ve sadece yazımın başında hatırlattığım ‘’5 yasanın meclisten birlikte geçmesine endeksli olmadığını’’ da anlamış bulunmaktayız. Gönderilen paraların bir şekilde dönüşünün de bekleneceği ve bu dönüşümün sağlık ayağında nerelerde kullanılmasının istendiği de zaten malumdur.

Sağlık sistemindeki dönüşüme bir değil, iki bakan dahil artık.

Sağlıktaki reform sürecinde ezberler bozulacağa benziyor.

Bile bile batağa saplandırılan sağlık reformu, sigortalar üzerinden yeniden hayat bulacağa benziyor.

Bu anlamda, Sağlık Bakanlığı’nı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı, içte ve dışta ciddi sorumluluklar bekliyor.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899