Düşünceye gem vurmak, zihne gem vurmak demektir, bu ise rüzgarı zapt etmekten daha zordur.Benim sözüm değil .Mahatma Gandhi’nin.

Düşüncesini anlatmak hürriyeti olmadı mı, insanlarda hürriyet yok demektir. Buda Voltaire ait.

Gazi Mustafa Kemal Atatürkte şöyle demiş;

Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.

İfade özgürlüğü Anayasal demokrasilerin temel taşlarından biridir;

Bütün diğer temel özgürlüklerin varlığı ise şu veya bu ölçüde ifade özgürlüğünün güvence altında olmasına bağlıdır.

Devlet-toplum ilişkisini faşist bir perspektiften görenler ,her türlü otoriter ve totaliter düzen taraftarları dışında herkes ifade özgürlüğünün değerine ilişkin bu temel görüşü paylaşır.

İfade özgürlüğü-demokrasi ilişkisi bağlamında hatırlamamız gereken bir noktada, demokraside en üstün otoritenin "halk" olduğudur.

Eğer demokraside en üstün otorite "halk" ise, o zaman herhangi bir fikrin halka ulaşmasını engellemeye hiç kimsenin, hiçbir makam veya merciinde hakkı yoktur.

Bu bağlamda, özgür ifade ve düşünceyi ‘’Utanmazlık’’ olarak tanımlayıp Cumhurbaşkanına hakaret edenler görünüşte halktan yana olsalar da aslında demokrasinin yanında değildirler, en azından ona şüpheyle bakıyorlar demektir.

Ve demokrasiden yana olanlar ifade özgürlüğünden dem vuranlar bir şeyi daha unutmamalıdır.

Eleştirininde size aykırı gelen bir düşünce ve ifadeninde eleştirilmesininde bir usul ve adabı vardır ve aşırı övgü kadar ölçüsüz tenkitte zararlıdır.

İfade özgürlüğü, tanım itibarıyla, insanların düşündüklerini, herhangi bir korku, sindirme veya tehdide maruz kalmadan dile getirebildiklerinde gerçekleşir.

Burada ifade edilen fikirlerin nezaket, nezahet, kibarlık, edeplilik v.b. biçimlerde, adab-ı muaşeret kurallarına uygun olarak ifade edilip edilmemeleri ne bir sınırlama ne de bir hoşgörü konusu değildir.

Öfke, acı, üzüntü, aşağılanma v.b. duygularla hareket edenlerin ifade edecekleri görüş ve duygularının içinde bulundukları ruh halini yansıtması kadar doğal bir insani durum olamaz.

Üstelik ifade edilen fikirler bir toplumun tümü için dahi kabul edilemez, hoş karşılanmayan, olağandışı, alışılmadık, yadırganacak, rahatsızlık veren bir mahiyette olabilir.

Ayrıca bu fikirlerin düzene karşı , egemen çıkarları, devleti veya hükümet politikalarını eleştiren fikirler de olması, demokrasilerde onları ifade edilemez kılmaz.

Demokrasilerin oluşup geliştiği toplumların kültür ortamı çoğulcu bir içeriktedir. Çoğulcu kültür ortamının mevcudiyeti, aykırı olmanın ve aykırı fikirleri savunmanın adeta dokunulmaz ve kutsal bir değer olarak kabul edilmesiyle mümkündür .

Bu, bir tek kişinin herkesten farklı ve hatta taban tabana zıt bir görüşte olması durumunda bile, o kişinin fikrini korkmadan, tehdit edilmeden, gözdağı verilerek sindirilmeye çalışılmadan savunabilmesi anlamına gelir.

Ancak, bu tür toplumlarda sivil toplum gelişir; Değişen dünya koşullarına uyum sağlama çabalarını böyle bir çoğulcu ortamda sürdüren toplumlar, yenilenmeyi ve yaratıcılığı daha başarılı ve hızlı bir biçimde sürdürebilirler.

Böyle bir ortam, bir yandan yeni fikirlerin, yeni teknolojilerin, yeni mal ve hizmetlerin üretilmesine, diğer yandan da iktisadi refahın genişleyerek tabana yayılmasıyla iktisadi kalkınmaya olanak sağlar.

Bu sınırlanmamış düşünce ve ifade ortamında, bilimsel buluşlar ortaya çıkar, tartışılır, eleştirilir, sınanır ve nihayet yanlışlanabilir (reddedilir) veya bu zorlu süreçlerden sonra kabul görürler.

Fikir özgürlüğü olmayan toplumlarda yaratıcı düşünce olmaz ve eninde sonunda ekonomik gelişme de tıkanır .Biz halâ anne ve babalarımızın hayatlarını sürerken, ifade özgürlüğünü sınırlandırmayan yerleşik demokrasiler buluşlar yapmaya devam edeceklerdir.

İfade özgürlüğü ayrım yapmadan herkes için vardır, Cumhurbaşkanının bu hakkın kapsamı dışında olduğuna dair doğrudan bir düzenleme mevcut değildir.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar sosyal medyadan bir konu ile ilgili kişisel düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanarak “Bundan böyle şehitlerimiz ile ilgili konularda bireysel tercihlerin devlet uygulamalarının önüne geçmemesi esas olmalıdır” açıklaması yaptı.

Buna karşılık yapılan saldırıların ardı arkası kesilmedi.Tarihini ve şehitliğin anlamını unutanlar Cumhurbaşkanını utanmazlıkla bile suçlandı.

İşin üzücü ve şaşırtıcı tarafı bu saldırıların düşünce ve ifade özgürlüğü sözkonusu olduğunda mangalda kül bırakmayanlar, “Düşünce ve ifade özgürlüğü her KKTC vatandaşının hakkıdır”diye beyanat verenler tarafından gelmiş olması.

Türkiye 10.Cumhurbaşkanı Anayasa mahkemesi başkanlığıda yapmış olan Ahmet Necdet Sezerin bir sözü ile bitirelim ;

“Demokratik ülkelerde salt düşünce açıklaması cezalandırılamaz. Maddi eyleme dönüşmeyen düşünce açıklamasının cezalandırıldığı durumlarda demokrasiden söz edilemez.