Hz.Ömer  Kudüs'ün ilk fatihi ve Hz. Muhammed'in en yakınlarından ikinci İslam halifesidir.  1374 yıl  önce vefat eden Ömer adaleti ile nam salmış bir Devlet adamıdır.

"Adalet mülkün temelidir" veciz sözünün sahibidir ve yaşamı adaletle özdeşleşmiştir.

 Bu bağlamda onun uygulamalarında "adalet" olmazsa olmaz yönetim kuralı olarak merkeze oturmuştur

Yine Hz. Ömer devlet malına karşı titizliği ile meşhur örnek bir idarecidir.

"Ben Devlet malından nefsimi yetim malı derecesine indirdim zengin olursam ondan kaçınırım, muhtaç olursam ihtiyacım kadar ondan yerim, zengin olursam geri öderim." ifadeleri devlet adamlarına önemli bir hatırlatmadır.

Bireysel işleriyle devlet işlerini birbirinden ayırmada günümüz yöneticilerine ışık tutan uygulamalara imza atmıştır. Devletin mumu ile özel işlerini yapmaması sadece devlet işlerini yürütürken kamu mallarını kullanması örnek alınması gereken önemli bir davranıştır.

Sevinerek belirtmek gerekirse günümüzde azda olsa bu tür davranışlar sergileyen idareciler mevcuttur.

 Hz. Ömer'in kıt kanaat geçinmesi devlet malına karşı tutumunu değiştirmemiştir.

‘’ Sen insanların içerisinde en iyisini yemeye ve giymeye en layık olanısın’’ sloganlarına itibar etmez ve bunlara kızardı. Siz bu tür sözlerle Allah'ın rızasını kazanmayı değil bana yakın olmayı umuyorsunuz derdi. Yani yalakalardan uzak durur ve itibar etmezdi

Yine suistimal edileceği düşüncesiyle görevleri sırasında kamu görevlilerinin ticaret veya bir başka işle uğraşmaları da yasaklanmıştır. Çünkü, kamu görevlisince yapılan ticarette devletin alınıp satılacağı onun zamanında tespit edilmiştir.

Görevli tayini konusundaki Hz. Ömer'in sözü şöyledir;

Kim ki bir adamı sırf sevdiği veya yakın akrabası olduğu için kamu görevine tayin ederse Allaha, Rasul'üne ve müminlere hainlik yapmış olur. Kim kötü huylu facir bir adamı huyunu bile bile görevli tayin ederse oda tayin ettiği şahıs gibidir.

Hz. Ömer'in görevli tayinindeki en temel kriteri ehliyet ve liyakattir.

Onun döneminde yapılan atamalarla ilgili eleştiri olmadığı görülür. Öyle ki görevlendirmelerde kişilerin toplumsal veya siyasal konumları değil, işin ehli olmaları öne çıkmıştır.

 Özellikle akrabalarını iktidar nimetlerinden uzak tutması onun en temel prensiplerinden birisidir.

Sayın Serdar Denktaş ‘’Benim oğlumda bu ülkenin bir evladı .Herkese Üniversite açması için teşvik veriyoruz.Onun soyadı Denktaş  ve babası Maliye bakanı diye bu haktan mahrummu edelim diyor.Onun içinde onada arazi kiralanması ile ilgili sözleşmeyi imzaladım diyor.

Sayın Başkan çokta haksız değil .

Çünkü son 45 yıldır Kıbrısta kurulu düzen toplumun kimyasını bozdu.

Bakanlık Başbakanlık vekillik TOPLUMA HİZMET yerine dostu akrabayı kayırma kişisel istikbali  emniyete alma rahat bir yaşamın kapılarını aralama yeri  olarak görüldü.

Bir taraftan ganimet  diğer taraftan riyaset amme ruhunu yok ederken ulus milliyetçiliğin yerine ekonomik milliyetçiliğin toplumun genlerine işlemesine neden oldu.

Birçok değer ve insani duygumuz köreldi hatta yok oldu.Toplumun en alt kısmından en üstüne hepimizde bundan payımızı aldık.

Sayın Serdar Denktaş ilk değil ondan öncekilerde var tabii ama Denktaş soyadı böyle durumlarda daha hassas olmalı oda bir gerçek…

Çünkü Devlet adamı olmak ve Denktaş soyadını taşımanın ağırlığı kolay değil.