Bizde siyasette kuraldır…

Parti iktidarda olunca istifa yaşanmaz!

Muhalefete düşünce toplu istifalar başlar, sonra da iktidara katılımlar…

Siyasetçi akıllıdır ama vatandaş da az değil!

Çünkü iktidar demek devlet kaynaklarından nemalanmak da demektir…

Onun için bir kişinin 2-3 parti değiştirmesi en azından bana çok garip gelmiyor!

Yanlış da olsa…

Ama Halkın Partisi’nde çok daha değişik şeyler yaşanıyor bu konuda!

Ardı ardına istifalar…

Genel Başkan’a ‘diktatör’ suçlamaları!

Ben merkezli zihniyet filan…

Suçlamalar tamamen Özersay’a yönelik!

Partinin içini bilemeyiz de dışarıdan bakıldığında en azından büyük umutlara seçilen ve hükümete de giren HP’de en azından gelecek için tehlike sinyalleri verilmeye başlanmıştır…

Son olarak Parti Meclisi üyesi Saffet Aşıksoy sosyal medyada parti yönetimini eleştiren bir yazı paylaşınca dün kendisine bir mesaj göndererek konunu etik tarafına dikkat çekmiştir…

Aşıksoy bunun üzerine dün bir açıklama yaparak bize gönderdi ve perde gerisinde yaşananları ve sonrasında da istifa nedenlerini ifade etti…

Özersay ve ekibi bu eleştirileri dikkate alır ya da almaz kendi bilecekleri bir iştir ama eğer konu artık düşünce özgürlüğü sansürlerine kadar gelmişse burada büyük bir hata yaptıklarını da artık anlamak kabul etmek durumundadırlar, bizden sadece nacizane bir tavsiye…

İşte Saffet Aşıksoy’un o açıklaması:

“Levent bey merhaba…

Eleştirinizi aldım, ilginize teşekkür ederim.

Normal zamanda ben de sizin gibi düşünürdüm!

Öncelikle şunu söyleyeyim;

Dün itibarıyla Halkın Partisi’nden istifa etmiş bulunmaktayım.

Olayın aslını size anlatmak istiyorum;

Çarşamba sabah itibarıyla seçilmiş parti meclisi üyesi olduğum HP’nin Parti Meclisi sayfasına yazmam engellendi.

Parti Meclisi Cumhuriyet Meclisi gibidir, meclis üyesinin söyleyecekleri birinin onayına bağlı olamaz, biri tarafından engellenemez!

Genel başkan bile bunu engelleyecek merci değildir…

Ben engellendim, bunu genel sekreterliğe de yazılı olarak bildirdim!

Engelimin kaldırılmasını, söyleyeceklerimi özgürce söylemem gerektiğini ifade ettim.

Aksi taktirde kendimi ifade edeceğim tek yer sosyal medya olacaktır dedim.

Ardından paylaşım yapmamın engellendiği Parti Meclisi sayfasında MYO üyesi bir arkadaşımın başka bir paylaşımı altına bu isyanımı yorum olarak yazdım.

Engellenmemin kalkmasını istedim, yorumum silindi!

Ben yılmadım üçüncü kez denedim ve tekrar aynı paylaşımın altına yorum olarak isyanımı yazdım ve yorumumun silinmesinin yanlış olduğunu, seçilmiş bir parti meclisi üyesini engellemeye ve yorumunu silmeye kimsenin hakkı olmadığını ifade ettim.

Yine kaale alınmadım ve yorumum silindi! Bunun üzerine akşama kadar bekledim, bir değişiklik olmasını veya birinin bana dönüş yapmasını umdum.

Hiçbiri olmadı!

Ben de son çare olarak yapılanları kamuoyuna bildirdim.

2 yıldır parti üyesiydim, bir kez bile kamuya açık bir ortamda eleştiri yapmadım. Eleştirilerim hep parti içinde kaldı.

Ama bunu yapmam da engellenince başka şansım kalmadı!

Bu açıklamamı dikkate alacağınıza ve gerekeni yapacağınıza olan inancım tamdır.

Saygılarımla bildiririm…”

(Saffet AŞIKSOY)

“İdeoloji şart…”

“Hazır bet ofisler de kapatılmamışken bir bahis de HP’den en son kim istifa edecek üzerine açılsa diyorum…

Şaka bir yana çok sayıda dostum tarafından kurulan HP’de neler oluyor diye merak ediyorum açıkçası. Gidişat hiç iyi değil gibi. Sanırım bir siyasi partide (en azından tüzüğünde) üyeleri tüm anlaşmazlıklarına rağmen birlikte tutabilmesi için “ideoloji” şart. Umarım toparlanırlar. Dediğim gibi ayrılan da hala partide kalan da çok sayıda değerli dostum var, hepsine bundan sonraki siyasi mücadelelerinde başarılar dilerim...”

(Hasan Ulaş ALTIOK)

Biraz ciddiyet lütfen!

Uzun süren bütçe görüşmeleri…

Yapılan tartışmalar…

Elbette yoruluyorlar vekillerimiz!

Ama ne yapsalar mubahtır da diyemeyeceğiz…

Çünkü halkın temsil edildiği o salonda çekilen fotoğraflar ve sonrasında paylaşımlar kabak tadı vermeye başladı!

Meclis’e girmenin heyecanını anlarız ama bunu çocuk oyuncağına çevirmeyi asla…

Biraz ciddiyet lütfen!

“Ekmek ve hellimini al da gel…”

“Değerli Mahalle sakinimiz Değerli Halkımız,

17 Mart Cumartesi günü sizleri “Ekmek ve Hellimini al da gel” temalı bir dayanışma etkinliğine davet düzenliyoruz.

Mahallemize, yeşilimize, çevremize, sakin yaşantımıza insanı dışlayan yapılaşmaya karşı bir dayanışma etkinliği olarak düşündüğümüz bu etkinlikte sizleri de aramızda görmek istiyoruz. Yer: Şht. Biray Mustafa Sokak Saat: 15.30 İhtiyat sandığının olduğu sokak.

Anadolu Ajansı Önü

Yenişehir Mahalleme Dokunma İnisiyatifi

(Engin ANIL)

Sümer Aygın’dan Dr. Küçük açıklaması…

“Topluma varoluş mücadelemizde önderlik eden , gerçekten büyük bir liderle ilgili her zaman ben ve Ailem hep saygı duyduk..Çocukluk ve gençlik hayatımdan itibaren hep Saygı ve sevgiyle yer buldu konuşmalarımızda,hayatımızda..Özelikle Değerli Hanımı ve Kıymetli Ailesini de ayni şekilde hiç saygısızlık yapmadan sevdik,saygı duyduk..Yayınladıkları yayın organı Halkın Sesi evimizden hiç eksik olmadı.. Çocukluk ve gençlik dönemimizde özellikle..Hala Toplum liderimiz olarak ayni saygıyı duyuyoruz..

Yanlış bir algı oluşmuşsa , oluşturulduysa özellikle Bu çok Değerli Aile üzerinde benle ilgili , gerçekten üzülürüm sadece .Ama asla ve asla benim ve Ailemin gerek Liderimiz ve Ailesine olan sevgimiz ve saygımız değişemez ve eksilemez , bu böyle biline..Ben hiçbir zaman türbünlere oynayarak sahteleşmedim..Saygım ve sevgim içimde.. Özellikle tüm toplum liderlerimize ve Ailelerine karşı...”

(Sümer AYGIN)

“Dağ fare doğurdu…”

“Yeni Asgari Ücret belirlendi.
Dağ fare doğurdu.
Dün bizleri acımasızca eleştirenler, işçiyi ve emekçiyi düşünerek (işçi sendikalarının ret oyu ile ) Asgari Ücreti 2365 TL olarak belirlediler.
Bir yanlışlık mı var acaba 3652 TL diyeceklerine 2365 TL mi dediler.
Ben yorumu Yüce Halkımıza bırakıyorum…
Saygılarımla…”

(Ersan SANER)

Talat zamanında…

“Benim Cumhurbaşkanlığım dönemime kadar örtülü ödenek kaynağı TC Büyükelçiliği’nden gelirdi. Yapılan ödemelerle ilgili bilgi de Büyükelçiliğe sunulurdu. Göreve başladığımda örtülü ödenekle ilgili Denktaş döneminden kalma bazı notları getirdiler önüme. Bu notlar siyasi içerikli harcamalara, bazı öğrencilere burs ve yoksul ailelere yardım türünden ödemelere dairdi. Burs vermenin Eğitim Bakanlığı’nın görevi olduğu kararına varmama rağmen, bazı öğrencilerin burslarını eğitimlerinin sonuna dek ödemeyi sürdürdüm. Vicdanıma göre uygun gördüğüm yerlere ödemeleri yaparken bir gün TC Büyükelçiliğinden gelen bir yazıda benden harcamaların listesi istendi. Harcamalar hakkında bilgi vereceksem o kaynak örtülü ödenek niteliğinden çıkmaz mıydı? Bu itirazım üzerine zamanın Büyükelçisi Sayın Aydan Karahan nazik bir dille ‘öyleyse talebimizi unutun, hiç yapılmamış kabul ediniz’ dedi. Zamanın Maliye Bakanı Ahmet Uzun’u arayarak Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinin bütçeye artık KKTC Maliyesi tarafından konulmasını istedim. 2005 yılıydı ve ondan sonra örtülü ödenekler bütçeye Maliye Bakanlığı tarafından konulmaya başlandı.”

(Ahmet TOLGAY)