Son günlerde ağızlara sakız olan sözler...

Hükümette olan herkes bunu söylüyor!

Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacakmış...

Salgın döneminde türedi bu sözler!

Herkes söylüyor ama derine inmiyor...

Aslında verilmek istenen mesaj bellidir burada;

Lale devri artık bitmiştir...

Yani bolluk dönemi!

Bu ülkede artık herkes elini taşın altına koyacak...

Bir çoğunun da geliri düşecek!

Çalışanların hakları bir bir gözden geçirilecek...

Uzun bir süre de geriye dönüş olmayacak!

Bunu açıkça söylemeye bile cesaret edemiyorlar...

Çünkü akıllarında fikirlerinde siyaset var hepsinin de!

Siz bakmayın onların, şimdi siyaset değil salgınla mücadele dönemidir diye uydurduklarına...

...

Şimdi sormak lazım onlara...

Madem ki hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak son bakanlar kurulunda alınan yaz saatlerinin aynen devam etmesi de ne demektir!

Bu konuyu bile beceremediler baksanıza...

Bu devlet iki aydır yatıyor, çalışanlar ona keza evde keyif çatıyor!

Havanın akşam saat 21.00’de karardığı yaz günlerinde ne demekmiş devlet daireleri saat 14.30’da eskisi gibi kapatılacak...

Sonra plaj keyfi başlayacak öyle mi?

Bu devletin ve çalışanlarının artık çalışması lazım işte bunu bir türlü yürürlüğe sokamıyorlar...

Çünkü biliyorlar ki normal mesai yapılırsa sendikalar ayağa kalkacak, sokağa dökülecek bunların canlarına okuyacak!

İşte bunun için korkuyorlar...

Sendikalarla yüzleşmemek için!

Seçmenin tepkisinden korkuyorlar...

Oy kaybedeceklerini düşünerek cesur kararlar atamıyorlar!

İşte bütün mesele de budur zaten...

...

Söylemleri tamamdır, her zaman olduğu gibi...

Ama eyleme gelince sinip kalıyorlar!

Bundan böyle kesinlikle hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır...

Salgın ve ardından yaşanacak olan ekonomik sarsıntılar bunu niçin bir fırsat nedenidir!

Bu da geçmişteki hataları yapmamaktan geçer...

Bu da ancak ve ancak siyasilerin elinde olan bir şeydir!

Eski hataları yapmamak...

Devletin kaynaklarını partililere ve yakınlarına dağıtmamak!

Devletteki aşırı istihdamı en aza indirmek...

Bol keseden devletin ensesinden harcamalara artık bir son vermek!

Siyasi partilere dağıtılan yardımları mümkün olduğu kadar en aza indirmek...

Örtülü ve sözde hane halkı ödeneklerinin tümüne son vermek!

Devletin makam araçlarıyla düğün derneklere gitmemek...

Bakanlıkları parti merkez ve örgütlerine çevirmemek!

Seçenekleri sabaha kadar yazsak yine bitiremeyiz...

...

Dikkat ederseniz iki aylık salgın sürecinde tartışılan konuların başında Türkiye’den kaynak akışının olmayışı sıklıkla gündeme geldi...

Bu konuda muhalefet bastırdı, hükümeti köşeye sıkıştırdı!

Hükümet edenler de ya kem küm etti ya da hiç konuşmamayı, yorum yapmamayı yeğleyerek günü kurtarmaya çalıştı...

Bunların hepsi de kamuoyu tarafından bilinmektedir onun için kimsenin başını deve kuşu gibi kumun altına sokmasına gerek yoktur!

Biz de böyle bir hassa dönemde Türkiye’den daha fazla katkı bekleyenler arasındaydık, hatta bu konuda yazdıklarımızdan dolayı bazılarının gücüne filan gitti ama...

Bunlar çok ayrı bir tartışma konusudur!

Bu nedenle artık geçmişe bir çizgi çizmek gibi bir gereklilik doğmuştur...

Zira her ne olursa olsun Kıbrıs Türkünün yıllardır maddi ve manevi katkıları tartışılmaz olan Türkiye ile küsmesi, gücenmesi gibi bir lüksü yoktur!

İki ülke arasında yaşanan sorunlar, verilen sözlerin yerine getirilmemesi gibi konular günü geldiğinde tartışılır ve gün yüzüne çıkar...

Bundan sonrasına bakmak gerek!

...

Bu sıkıntılı günleri fırsata çevirmek yine Kıbrıs Türkünün önceliği olmalıdır...

Dolayısıyla hükümet edenlerin!

Kendi ayakları üzerinde duran bir KKTC mümkündür...

Bu da ancak herkesin ama herkesin elini taşın altına koymasından geçmektedir!

Öncelikle tasarruf...

Yıllar önce olduğu gibi çok üretmek!

Mümkün olduğu kadar ithalatı azaltıp, ihracata yönelmek...

İnsanlar arasındaki sosyal uçurumları sona erdirmek!

En önemlisi de bu ülke toprakları üzerinde yaşayan tüm insanlara adil olup, eşit haklara sahip olmasını sağlamak...

Bu elbette güllük ve gülistanlık bir süreçte gerçekleşmez!

Birilerinin canı acıyacaksa herkesin acıyacak...

Onun içindir artık bizim devlet erkanını da dediği gibi hiçbir şey eskisi gibi olmamalıdır ama bu da alınacak cesur ve korkusuz kararlar geçer!

Ya bunu gerçekleştirin, ya da bu söylemden artık vazgeçin deriz...

MESAJ KUTUSU

Sayın Erbil ARKIN, çalışanlarınıza gösterdiğiniz vefakar yardımlar herkes tarafından memnuniyetle karşılandı ama işe giren bazı kişilerin üç ayı dolmadı diye onlara yardım elinizi uzatmamanız da tepkiyle karşılandı. Gelin bir babalık yapın onları da bu zor günlerde yalnız bırakmayın deriz...

...

Sayın Faiz SUCUOĞLU, Dün İhtiyat Sandığı İskele şubesine gidenlerin hepsi geri çevrildi ve yatırımlarını yapamadılar. Bu arada personelin vatandaşa karşı tavır ve hitap şekilleri de hiç de hoş olmamış. Kendilerini uyarmakta yarar var, haberiniz olsun istedik...

...

Sayın Taner ETKİN, yıllar önce başkanlığını yaptığınız Ulusal Halk Hareketi’nin yeniden canlandırılmaya çalışıldığını ve pek yakında ülke genelinde örgütleneceği konuşuluyor. Bu işleri artık gençlere mi bıraktınız yoksa! Hayırlara vesile olsun artık!

...

Sayın Hasan TAÇOY, yeni açılan iş yerleri müşterilerinin isim ve telefonlarını kaydederken marketlerin bunu niye yapmadıklarının mantıklı bir açıklaması var mı? Yani bu dönem marketlere öyle iltimaslarda bulundunuz ki anlamak mümkün olmadı!

...

Sayın İbrahim BENTER, Besim Tibuk’a kiralanan Mare Monte arazisine yıllardan beridir kire ödenmediği için düğmeye basıldığını ve konuyu masaya yatırdığınız konuşuluyor. İyi de şimdiye kadar niye bu kadar sessiz kaldınız ki!

...

Sayın Ali PİLLİ, KKTC’de hayat normale dönmeye başlarken Kolan’da devlet doktorlarının yaptıkları eli uzunlukları, Mağusa Devlet Hastanesi’ndeki ilaç skandalına karışan doktorların soruşturmasını artık gündeme getirebilirsiniz değil mi? Yaptıklarının bedelini mutlaka ödemek zorundalar çünkü. Bizden hatırlatması!

...

Sayın Kudret ÖZERSAY, son bakanlar kurulu toplantısında hükümeti bozmama konusunda mutabakata vardınız ama taşı da gediğe koymayı eksik etmediniz. Bakalım siteminize hükümet ortağınız kulak verecek mi önümüzdeki günlerde hep birlikte göreceğiz artık...

...

Sayın Emrah YEŞİLIRMAK, dün sabrınız taşınca hastane personeline bayramlık ağzınızla konuşunca polislik olmuşsunuz. Bu sıralar hemen herkes gergin aman biraz daha hoşgörülü ve ılımlı olmakta yarar var.

...

Sayın Erdal ONURHAN, istifa nedeninizi birkaç gün içinde detaylı bir şekilde açıklayacağınızı ve işte o andan itibaren de ortalığın toz duman olacağı söylentileri var. Umarız açıklamanızda isimleri de deşifre eder ve iyi bir amme hizmeti yapmış olursunuz...

...