“Merhaba Sayın Levent Özadam,
Bugünlerde gündemde olan, herkesin çok konuştuğu son kritik Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı seçiminde, alışılmışın dışında ilk kez oy yönünü değiştiren bir kesim olarak biz Kıbrıslı Türkiyeliler tartışılmaktayız.
Oysa bizler, ata yurdumuz Anadolu’dan 1974 sonrası bu topraklara geldik. O günlerde gençtik; bugün ise çocuklarımız ve torunlarımız var. Çocuklarımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde doğdu, bu ülkenin okullarında okudu. Torunlarımız bu toprakları doğdukları andan itibaren tek vatan bildi. Bizim hikâyemiz artık geçici bir göçün değil, kuşaklar boyu süren bir yaşamın hikâyesidir.
Ev kurduk, iş kurduk, ürettik. Vergi verdik, askerlik yaptık, oy kullandık. Bu ülkenin sosyal, ekonomik ve siyasal hayatına emek verdik. Aradan neredeyse yarım asır geçmesine rağmen, hâlâ aidiyetimizin tartışma konusu yapılması ise düşündürücüdür.
Aidiyet yalnızca doğum yeriyle ölçülemez. Aidiyet; yaşanmışlıkla, emekle ve bağlılıkla oluşur. Bugün çocukları ve torunları bu ülkede yaşayan insanların hâlâ “sonradan gelen” olarak görülmesi, toplumsal gerçeklikle örtüşmemektedir. Bu durum en çok temsil ve yönetim alanında hissedilmektedir.
Biz sandıkta varız. Seçmen olarak varız. Siyasi partilerin sahasında, örgütlerinde ve çalışmalarında varız. Ancak konu karar alma mekanizmalarına geldiğinde tablo değişmektedir. Bakanlıklar, müsteşarlıklar, kurum başkanlıkları, yönetim kurulu üyelikleri…
Bu görevlerde Biz Kıbrıslı Türkiyelilerin temsili neden bu kadar sınırlıdır? Bu bir tesadüf müdür, yoksa yıllardır süregelen görünmez bir tercih midir? Ortada yazılı bir yasak yoktur. Ancak fiilen işleyen ama görünmeyen kalın bir çizginin de olduğu da inkâr edilemez.
“Toplumsal hassasiyet”, “denge”, “şimdi sırası değil” gibi gerekçelerle liyakat geri plana itilebilmekte, aidiyet sorgulanabilmektedir. En çarpıcı tablo ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Yargı alanında karşımıza çıkmaktadır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde hukuk eğitimi almış, mesleki yeterliliğe sahip, KKTC vatandaşı olan Kıbrıslı Türkiyeliler vardır. Buna rağmen bugüne kadar bir tek Kıbrıslı Türkiyeli yargıç ataması yapılmamış olması kamuoyu açısından dikkat çekicidir. Bu bir suçlama değildir. Bu bir iddia değildir. Bu, kamunun sormaya hakkı olan meşru bir sorudur.
Eğer ölçüt liyakatsa, eğer ölçüt eşit yurttaşlıksa, eğer bu ülke hepimizin ortak vatanıysa, bu tablo nasıl açıklanabilir? Gerçekte ayrıştırılan toplumlar güçlenemez. Görmezden gelinen aidiyet, zamanla kırgınlığa dönüşür. Kırgınlık ise ortak geleceği zayıflatır.
1975’te geldik. Çocuklarımız oldu. Torunlarımız oldu. Bugün hâlâ buradayız. Ve şunu söylüyoruz: Biz Kıbrıslı Türkiyeliler, bu ülkenin misafiri değiliz. Aksine, 1571’de Anadolu’dan Kıbrıs’a gelen ve bu topraklarda Kıbrıs Türk varlığını yüzyıllar boyunca yaşatan ecdadın devamıyız.
Kıbrıs’ta varoluş için 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’ndaomuz omuza mücadele etmiş, aynı etnik kökenden gelen, aynı dili konuşan, aynı inancı paylaşan insanların evlatlarıyız. 1975’ten bu yana bu topraklarda yaşıyor, üretiyor ve sorumluluk alıyoruz. Bu nedenle eşit yurttaşlık talebimiz bir ayrıcalık isteği değil; tarihsel, toplumsal ve vicdani bir haktır.
Bugün gelinen noktada Kıbrıslı Türkiyeliler arasından milletvekilleri ve bakanlar çıkmıştır. Bu, önemli ve olumlu bir gelişmedir. Ancak eşit yurttaşlık yalnızca belirli makamlarla sınırlı tutulamaz. Temsil söz konusu olduğunda, görünmez sınırların en üst kademelerde hâlâ varlığını koruduğu görülmektedir. Bu durum yalnızca devlet yönetimiyle sınırlı değildir. Ülkede siyasal hayatı belirleyen iki büyük siyasi parti bulunmaktadır. Bu partilere yıllardır üye olan, teşkilatlarında çalışan, sahada emek veren ve seçimlerde oy getiren Kıbrıslı Türkiyelilerin; parti genel başkanlığı söz konusu olduğunda neden sürekli geri planda kaldığı sorusu hâlâ cevapsızdır ve ortadadır.
Günümüz Dünyasında ve birçok demokraside, kökeni farklı olan yurttaşların hem siyasi partilerin en üst kademelerine hem de ülke yönetiminin zirvesine gelebildiğini görüyoruz. Amerika Birleşik Devletleri New York şehrinde ki gibi küresel bir metropolde göçmen kökenli bir belediye başkanının seçilebilmesi ya da İngiltere’de Hindu kökenli bir siyasetçinin başbakan olabilmesi, modern demokrasilerde aidiyetin kökenle değil yurttaşlık ve liyakatle tanımlandığını açıkça ortaya koymaktadır. Bu noktada samimi sorular sormak istiyorum:
Bu ülkenin nüfusuna, sandığına ve geleceğine dâhil olan biz Kıbrıslı Türkiyeliler; neden bir siyasi parti genel başkanı çıkarmayalım?
Neden bir başbakan olmayalım?
Neden bir cumhurbaşkanı çıkarmayalım?
Kısaca artık bu ülkeyi bir vatan bilen Biz Kıbrıslı Türkiyelilerin; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ortak geleceği için neden bir Cumhurbaşkanı veya Hükümet Başkanı olmasın ki eğer bu yapılan haklı, meşru ve de sağduyulu bir çağrı ise…”
…
(NOT: Kısa bir moladan sonra 23 Aralık Salı gününden itibaren yazılarımız devam edecek L.Ö.)
MESAJ KUTUSU
Sayın Tufan ERHÜRMAN, Bilal Erdoğan’ın geçtiğimiz haftalarda şahsınıza yaptığı nezaket ziyareti Türkiye medyasında yine tartışılmaya başladı. Yorumların geneli ilahiyat koleji konusunda, anlamak istemeyenler için ayrıntılı bir açıklama daha yapmanız isteniyor…
…
Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU, Kıbrıs Türklerinin yüzde 80’nin iki devletten yana tavır koydukları yönündeki açıklamanız biraz üstü örtülü oldu gibi geldi bize. Zaten seçim sonuçlarına da bakılırsa Kıbrıs Türkü artık kurtuluş ve dünyalı olmaktan yana tavır koyduğunu gösterdi artık bazı gerçekleri kabul etmek gerek değil mi?
…
Sayın Hüseyin Çavuş KELLE, Güzelyurt’tan bazı narenciye üreticisi arkadaşlar aradı ‘mandora’ cinsi ürünlerin hasat zamanı geldiği halde bu konuda bakanlıktan hiçbir hareket ve hazırlık göremediklerinden şikayetçi oldular. Ürünlerinin dalında kalmasından korktukları ifade ediyorlar, haberiniz olsun istedik…
…
Sayın Zeki ÇELER, olası bir erken genel seçimlerde CTP ile seçim işbirliği yapılması için kurmaylarınıza talimat verdiğiniz ve yeni yılla birlikte görüşmelerin yoğunlaşacağı yönünde yorumlar yapılmaya başlandı. En doğrusu da bu olacak gibi görülüyor, hadi bakalım hayırlara vesile olsun…
…
Sayın Mehmet KAYAN, Güzelyurt’un sevilen ve sayılan kaymakamı olarak artık aktif siyasete hazırlandığınız ve genel seçimlerde adaylığınızın kesinleştiği söyleniyor. Mecliste yeni yüzler görmek isteyenler için çok iyi bir fırsat olabilirsiniz, kolaylıklar dileriz…
…
Sayın Serhat ÖZÇELİK, Ercan binası için yaptığımız uyarılardan sonra hassasiyet gösterip geniş çaplı araştırma yaptırdığınızı memnuniyetle öğrendik. Bu arada yolcu ve uçak trafiğinde görülen artış da gayet olumlu bir gelişmedir başarılı çalışmalarınızın devamını dileriz…
…
Sayın Onur OLGUNER, sünger zeminli şehirler vizyonlu projeniz toplumun geneli tarafından olumlu olarak karşılandı. Ancak devletin ilgili birimleri bakalım bu önerinizi dikkate alıp girişimde bulunacak mı arık hep birlikte izleyip göreceğiz değil mi?
…
Sayın Mutlu ATASAYAN, bölgedeki partilileriniz artık ilçe başkanlığı ile yetinmeyip sizi yine mecliste görmek istediklerini belirten mesajlar göndermeye başladılar. Durum değerlendirmesi yapıp konuyu karara bağlarsanız iyi olacak zira sürpriz genel seçimlerin kapıda olduğunu söyleyenler bir hayli fazla…
…