CTP, BG (Birleşik Güçler) kavramını çıkardığı gün bir arkadaşıma, “bu herkesi
kendine çekme hevesindeki samimiyetsiz ‘çoğulcu’ yaklaşım sonunda BG’nin
CTP’yi yutması ile sonuçlanacak”, demiştim. Talat’ın Siber için partiden ve
cumhurbaşkanlığından ekarte edilmesine odağımız kaymış olsa da aslında BG
bunun çok ötesinde bir çarpıklaşmanın sembolüdür.
CTP uzun bir zamandır pratiği ile söylemleri arasında geniş farklılık olan
bir siyasi örgütlenmedir. Kıbrıs Türk toplumu içinde ırkçılığı çok besleyen
kanatlardan biridir ama aynı zamanda göçmen oylarını da hedeflediği için
ırkçılıkla derdi varmışçasına söylemler geliştiren kilit isimler ortaya çıkarmıştır.
Aslında pratikte gazetelerinde her gün üretilen manşetler, ötekileştirici resimler,
kafatasçılığa varan Kıbrıslılık-Türkiyelilik ayrımlarını körüklemektedir. Doksanlı
yıllarda sendikacı olan, sonrasında milletvekilliği yapmış partinin kabul gören
isimleri, Kıbrıslı ev arkadaşınızdan bahsettiğinizde, orda doğmuş büyümüş
insanların “gerçek Kıbrıslılardan” farklı göçmenler olduğunu vurgulayarak
daha okul sıralarından toplumda ayrışma yaratma çabalarını gizlemezlerdi bile.
Son dönemlerde Türkiyeli birisi “intihal” gerekçesi ile gönderilirken “orijinal
Kıbrıslı” intihalciler veya dereceleri ile ilgili yalan beyanda bulunan partililer
kollanmakta, haksız iş sahibi olmakta, abilerin kanatları altında konferanslarda
akademisyen diye lanse edilmektedir. Ama bütün bu hadiseler olup biterken
de ırkçılığa çok karşı durduğunu, akademideki kirlenmeye karşı olduğunu
beyan eden prestijli birkaç kişi de CTP brandası altında derin eleştiriler
getiriyormuşçasına konuşmaktadır.
Benzer sıkıntılar seks kölesi yapılan kadınlarla ilgili de aynıdır. Partinin kadın,
feminist ve insan hakkı savunucusu vekilleri “devletin fuhuşuna” karşı beyanat
üzerine beyanat vermektedir. Hatta son günlerde başbakan bile kumarhane
ve “gece kulüplerinden” rahtsız olduğunu ifade etmektedir. Bir yandan
manşet olup bir sonraki seçimde görünürlüğün getireceği oylar hesaplanarak
gündemde kalan, “irade bizde değil, yoksa biz karşıyız” imajının altına sığınan
bu “sol iktidarın siyasileri”, bir yandan da oy istedikleri her dönemde değişimi
getirebilecek, yetkinliği, gücü, bilgisi ve irade kullanma becerisi olan tek siyasi
parti olduklarını sürekli işlemektedirler.
Bir yandan emekçi, sol ve sosyalist değerleri savunanları, sol cenaha umut ettiği
söylemleri sunarken, diğer yandan partinin “sözde birbirini yiyen” gruplarından
liberal kanat sosyal develtin gereklerini gözardı edebilmektedir.
Bu bağlamda, devlet eliyle fuhuşa karşı olduğunu, ırkçılıktan rahatsız olduğunu,
çocukların okuma hakkına inandığını belirten, işçilerin haklarının savunulması
gerektiğini söyleyen “enetelleküel” veya “aktivistler” de sadece iki temel işleve
sahiptir: Biricisi toplumun gazını almak. CTP yıllardır hep “içeride kavga çok
büyük” algısına sığınarak halkın umduğu herşeyi söyleyen ama halkın beklediği
hiçbirşeyi yapmayan bir partidir. Bu yapmama halinden ise sorumsuzdur
çünkü zaten “içeride kendi kendini eleştirmektedir ve kendi kendine de
karşıdır”. Bundan dolayı halktan da beklentisi CTP’nin yapamadıklarına kızıp
tepki vermemesidir, içerideki enteller zaten bize bunların yanlış olduğunu
vurgulamıştır, daha yapılacak pek fazlaca birşey yoktur. İkincisi herhangi bir
değişim yaratmasa da CTP’ye olan inancın devamını sağlamak, bu çarpık düzenin
önemli dişlerinden olan partilerinin seçim kazanmasına ön ayak olmak ve
tabi, “entelektüel” ve “activist” adı altında toplumun “doğruyu söyleyenler de
var” ihtiyacını giderecek imajlara sarılarak milletvekili seçilebilmelerine aracı
olmaktır.
Herşey olduğunu savunan, pratikte sosyal adalet için hiçbir somut adım atmayan
CTP gerçekten de büyük bir “birleşik güç”tür. Düzenin hiç sarsılmadan devamı
için kayıkçı kavgasında karşıt görünenlerle onların çekişirmiş gibi yaptığı ama
sonunda hepsinin aynı seçimde sandıktan çıktığı bir birleşik güç hem de. O güç
sarsılmasın diye önce Özgür gitti, şimdi Talat. Özgür’ün çocuğu geri geldi sonra
belki bir gün Talat’ınki de geri gelecek.
Adayarısında toplumun değişim reflekslerinin önüne geçen, yeşerecek yeni
tomurcuklarımızı örümcek kolları ile sımsıkı saran CTP mekanizması bugün
artık yeniden kabuk değiştiriyor. Buna dur diyecek olan, imaj ve söylemden
öteye pratikte somut değişimlere imza atılmasını talep edecek olan halktır. Aksi
halde herşey ve hiçbirşey arasındaki sıkışmışlığımız bakidir