Kıbrıs Türkiye’nin milli meselesiymiş!

Şimdi “milli mesele” kelime dizisine takıldık.

Mesele, Türk Dil Kurumu’na göre sorun anlamına geliyor. Milli ise millete özgü, ulusa özgü anlamları taşıyor.

O zaman bu mesele Türkiye’nin milli meselesi ise, Türkiye coğrafyasından yaşayan ve orada örgütlü olarak devlet yapılanmasını şekillendiren siyasi yapının bir sorunudur anlamı çıkıyor Kıbrıs’ın Türkiye’nin milli meselesi olduğu tanımlamasının altından.

Buna nereden takıldığımı kesin merak ediyorsunuzdur. Dün Kıbrıs’ta basılıp dağıtılan bir gazetenin başlığı bu şekilde atılmıştı da…

***

Milli mesele bana göre nedir?

Bir ülkede yaşayan belli bir zümrenin, belli bir kesimin, bir baskı grubunun hatta belki de bir sosyal sınıfın çıkarlarını ön planda tutarak medyanın, eğitim sisteminin de bunların görüşüne hizmet etmesini sağlamak anlamına gelir.

Neden böyle düşünüyorum dersiniz?

Şimdi Anadolu halklarına bakıldığı zaman, bu coğrafyada siyasi yapı olarak kurularak dünya üzerinde her türlü varlığı kabul edilmiş Türkiye Cumhuriyeti devletinin yurttaşları olduklarını resmen kabul etmiş, gelenek, görenek, din, dil, ırk, siyasal görüş, cinsiyet ya da herhangi başka farklılıkları gözetilerek aynı haklara sahip, adil ve eşit bir şekilde yaşamalarının sağlanmasını taahhüt etmiştir.

O bir milli mesele olabilir.

Lakin KKTC başka bir devlet olup aynı taahhütleri ortaya koyan ancak uluslararası kimliğe kavuşamayan bir siyasal yapıdır.

Kıbrıs Cumhuriyeti ise adanın tümünde yaşamını sürdüren, her türlü farklılığına karşın aynı taahhütlerle uluslararası kimliği kabul edilmiş bir devlettir.

Milli mesele denilerek bizim hikayemizin Türkiye’den ayrı düşünülemeyeceğini savunanların KKTC’yi kabul edip etmedikleri bu sebepbenim hep merakımı uyandırmıştır. Üstüne üstlük seçim sistemi ile kendi siyasal otoritelerine sahip KKTC yöneticilerinin Türkiye Cumhuriyeti’ndekilere Cumhurbaşkanım, başbakanım, bakanım gibi hitaplarla temaslarda vurguluyor olmaları yine KKTC’nin varlığı hususunu soru işaretleri ile süslememize neden oluyor.

Doğrusunu isterseniz bizlerin aklı çok karışık.

Şu milli mesele meselesini tartışarak, ana-yavru vatanlar söylemlerini dillerine dolamış bulunanların hangi çerçeveden meseleyi değerlendirdiklerini çok merak ediyorum, 21. yüzyıl insanlığının sahip olduğu fiziksel, psikolojik, teknolojik ve her türlü ilerleme ile nasıl bağdaştırdıklarını merak ediyorum

Mesela Lüzinyanların da adada iktidar oldukları bir dönem yok mu? Ya da Yunan, İngiliz ya da diğer bilinen medeniyetlerin?

Düşünsenize… Bunların tümü

O zaman hal buna dönüşürse bizim halimiz nice olur ey dostlar!

***

Sonuç:

Bizim meselemizin bir adı var mı?

Bu söylemle milli meselelerden doğan haklarını savunanlar arasında bir de “Kıbrıs milli meselesi” şeklinde savunu oluşturarak ortaya çıkılsa neler olur dersiniz?

Bu durum ilkokul matematik müfredatındaki arakesitli kümeler ile evrensel kümeler konuları ile örneklendirilerek ilişkilendirilebilir. Ortak elemanlar, eşit kümeler ve eşdeğerdeki kümeler konuları ile meselemizi gerek müzakere sürecine gerekse de BM ve AB’ye taşısak sorunun çözümü kolaylaşır mı?

Ve işin özü milli mesele adı altında, bir başkasının meselesini kendi meselesi belleyerek yaşamsal fonksiyonlarını değerlendirmeden başkasının yaşamsal fonksiyonlarını ön plana koyanlar, kendi fonksiyonları sona erdiğinde ona da yardımcı olamazlar.

Uçakta bile uyarı nedir?

“Önce kendi maskenizi, sonra çocuğunuzun maskesini”

Haa… Şunu da diyebiliriz:Ey milli meselenin ehemmiyetini kendi meselelerinden önde tutan gardaşlar:

Önce biz AB üyesi olalım, sonra onları yapalım.

Ne dersiniz?

Dr. Çiğdem DÜRÜST