Birkaç haftadır Lefkoşa sokakları bilboardlarında kulağa ve göze hoş gelen Avrupa Komisyonu Kıbrıs Temsilciliği tarafından yaptırılmış “Sigara Bağımlılığı” ile ilgili ilanlar göze batıyor.
Verilen ilandaki ifadeler aslında çok anlamlı ve günlük yaşamın her alanında toplumu etkileyecek cinsten bir içeriğe sahip. Peki ne yazıyor bu ilanlarda ?
“HEM BAĞIMLI HEM ÖZGÜR OLUNMAZ” . Aslında bu mesajı daha geniş bir kapsamda ele alıp irdelersek kendimize de çeşitli bağımlılık alanlarında hareket özgürlüğümüzün ve buna bağlı olarak karar verme olgumuzun dışımızda gelişip olgunlaştığını görürüz.
Burada bahsettiğim salt sigara, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı değil; eğer bir kişi ve/veya bir toplum ekonomik ve siyasi bağlamda birilerine bağımlı ise özgür iradesi ile hareket etme yetisini ve becerisini zamanla kaybeder.
Kıbrıs’ın kuzeyinde her geçen gün ekonomik ve siyasi alanda gerçekleşen bağımlılığın dozu arttık sonra bu bağımlılık tıpkı bir kanser gibi yayılarak eğitim, kültür ve sosyal yaşama dair öz değerlerdeki yozlaşmayı sağlıyor ve bu değişim şahsen beni rahatsız ediyor. Eminim benimle farklı siyasi görüşlere sahip olan birçok kişi de benimle aynı duyguları paylaşıyor.
Öncelikle günden güne toplum olarak biz Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan halk kendimize şu soruyu sormalıyız “ Bize zarar veren bu bağımlılıktan gerçekten kurtulmak istiyormuyuz?”
Aslında bağımlılıkla ilgili en büyük tehlike her türlüsünün insana zarar vermesi ve kişinin biyolojik yapısında zamanla değişikliklere yol açarak yok olma sürecine katkı sağlamasıdır. İlk başlarda bu bağımlılığın kontrol altında olduğu iddia edilse de “davul sizin boğazınıza asılı, tokmak da başkasının elinde” olduğu sürece bu telkinle sadece kendi kendinizi kandırırsınız.
Genelde bağımlılıklardan kurtulmanın en önemli tedavisi baştan HİÇ BAĞIMLI OLMAMAKTIR; ha eğer elinizde olmayan nedenlerle de bu bağımlılığa kapılmışsanız işte o zaman size büyük görevler düşmektedir.
Bağımlılıktan kurtulmanın birinci aşamasında öfkenin kontrol altına alınması gerekir. Bağımlı kişi çevresindeki insanlara karşı öfkelidir. Annesinin kendisine yeteri kadar yardım etmediğini, annesinin gelirlerinin iki bin beş yüz lira olduğunu, bunun bin lirasını kendine verebileceğini düşünür ve söyler. Zengin dayısının kendisini aramadığını, babasının ne kadar bencil olduğunu, arkadaşlarının zor zamanlarında kendine kazık attığını düşünebilir. Zor zamanlarında kendisi insanlara yardım ediyordur, ama ona zor zamanlarında kimse yardım etmiyordur düşüncesine girer ve hep başkalarını suçlar.
Öfke kişinin derininde kendi hayatını değiştirememesine yöneliktir. Yüzeyde ise bu öfke çevredeki engelleyici veya adaletsiz insanlara yansıtılır. Kişinin değişmesi için bu insanlarla ilişki şeklinin değişmesi gerekir. Bu anlamda öfke haklı bir noktaya yönelmiş olur. Ama ilişkinin formatını değiştirme görevi başkalarının olamaz, kişinin kendisinin olacaktır.
“Kişinin özgürleşmesi kendi öz gücü ile kendi eseri olacaktır”.
Kişi 24 saat hayatını mahveden insanlara küfür etse yine de bir şey değişmeyecektir. Kişi bilinç düzeyinde zaten bu durumun idraki içindedir. Ama sürekli öfkenin bir şeyi değiştirmeyeceğini bile bile bu kısır döngüden kendini kurtaramaz. (Dr.K.Boğoçlu)
Maalesef bazı insanlar bu öfke aşamasına takılır kalır. Yani kişinin hayatını değiştirmek konusundaki çaresizliği devam eder. Bu durumda yapılabilecek en iyi şey karanlığa küfretmek yerine bir ışık yakıp bu ateşin tüm toplumu aydınlatmasına yardımcı olup tüm bağımlılığımızdan gerekirse bedeller de ödeyerek kurtulmak ve kendi yağımızla kendi ciğerimizi kavurmaya başlamamızdır.
Formül siyasilerin değil bizim cebimizdedir.