Bugün işbaşı .

Uzun Coronalı günlerden sonra hayatımız yavaş yavaş normale dönüyor.

Zaten özellikle gençleri tutmak artık mümkün değildi.

Onlar artık maskeleride atmış tokalaşıp sarılıyorlar.Cafelerde ise sosyal mesafeye falan uyulduğuda yok.Restorantlar ,kahveler dolu.Denize girenler de var.

Ülkede herhangi bir vaka olmaması bu rahatlığımızdaki en büyük etken.

Ama işin bir gerçeğide bundan böyle artık herkes kendi önlemini kendisi almak zorunda.

Çünkü bir diğer gerçek ülkeyide daha fazla dış dünyaya kapalı tutamayacak olmamız.

Bugün gündemimde Corona yok ,Mausu kullanmasını bilen olmadığı için devre dışı kalan kameralar konusunda neden soruşturma açılmadığından,ilaç ve eczacılık dairesinde unutulan 200 milyon TL’ ye yakın ilaç konusunda meclis araştırma komitesinin herhangi bir ihmal ve suistimale rastlanmadı diye açıklanan raporundan,seçimden ve yüzlerce geçirilmesi gereken yasa varken milletin vekilliğini yapanların bu salgın döneminde neden bizim gibi evde oturduklarındanda sözetmeyeceğim.

Bugün Canımız sıkılmasın.

Biraz değişiklik olsun.Hep sıkıntı .Hep sinir olmaz.

Bugün, gün ağarırken koşmaya başladığımız güneşin batışı ile günü sonlandırıp evlerimize kapandığımız nefes alıp verdiğimiz hayatın anlamı konusundan bahsedeceğim.

Hayatın yoğun koşuşturması içinde kendimize sormak zorunda olduğumuz fakat pek sormadığımız bir soruyu sormak istiyorum bugün sizlere.

Felsefe yapacağız bugün yani..

Birçoğumuz evlerimizde kapalı kaldığımız bu süre içerisinde kendimize birçok soru sormuşuzdur .Bu soruyu kendine soranlara, sorup cevap bulamayanlarada bir faydamız olsun.

Hayatın anlamı nedir?Ben dünyaya neden geldim?Niçin yaşıyoruz?

Filozof Nietzsche hayatın objektif bir anlamının olmadığını söyler. Onun için sonsuz tekrar edilen bir hiçliktir.

Alman filozof Schopenhauer için de hayat boş bir şeydir. Halihazırdaki insan onu abartır.

Buda’ya göre hayat bir katlanmadır. Acılarla doludur ve mümkün olan en hafif şekilde geçirmek gerekir..

Avusturyalı psikiyatrist Alfred Adler‘e göre yaşamın anlamı: yaşamın bütününe katkıda bulunmaktır.

Her Pazartesi’nin bir işkence gibi başladığı , her Cumanın kutsal bir gün gibi karşılandığı günlerin ötesinde, gerçekten de “Hayatın anlamı nedir?” diye sorarken bazen bir yol gösterici ararız.

Kitaplar okuruz.Araştırırız.

Neden 300 milyon adet erkek sperm hücresinden siz olanın yumurtayı döllendiğini ve sonuçta siz olduğunuzu düşündünüzmü?

Felsefe düşünürlerinin, psikologların, sanatçıların ve edebiyat alanında çalışanların yüzyıllardır cevabını arayıp da bulamadığı bu mühim sorunun yanıtını biz veremeyiz.

Ruhlarımıza bir teselli olarak, sizlerle ünlü filozofların bu konu hakkındaki görüşlerini kısaca paylaşayım. Belki sizin düşüncenize uygun bir açıklama bulursunuz.

Bundan binlerce yıl önce yaşamış Filozof Platon’a göre: Bilginin insanı erdeme ulaştıran en önemli araç olduğuna

inanıyordu. O yüzden Platon’a göre, hayatın anlamının “Daha çok öğrenmek.” olduğunu söylemişti.

Aristo insan hayatının nihai amacı “İyi olmak.”tır der.

Stoacılığa göre hayatın anlamı: “Mantığı kavra, canın yanmasın.” diye özetleyebiliriz.

Hayatın bir anlamı var mıdır; yoksa o da tüm anlamlar gibi sadece postmodern bir kurgudan mı ibarettir bunu tam olarak

bilemeyiz. Terry Eagleton Hayatın Anlamı kitabında Hayatın anlamını böyle yorumlamış.

Arthur Schopenhauer hayatımızı öncelikle bakır bozukluklarla yapılmış bir ödemeye benzetmiş; bizim bu ödemeye karşı bir alındı makbuzu ise ölüm olarak yorumlamış.

Tolstoy az ile yetinme üzerine yorumlamış hayatı ‘’Hayatın Anlamı’’ kitabında.

Nazi kamplarından kurtulmayı başaran Psikiyatrist Yazar Viktor Frankl’ ın ‘’Hayatın Anlamı’’ kitabını okumuşsanız orada hayatın anlamının bir amaç edinmede saklı olduğunu görürsünüz .

Türk akademisyen, Kur'an araştırmacısı ve yazar Caner taslaman Varlığın tesadüf değildir planlı bir sürecin ürünüdür.Bunu anlayıp kendi varlığınızın bir amacı olduğunu anlamalısınız ve Kurana görede hayatın anlamı Allah ile bizim ilişkimizdeki herşeyi kapsayan Allaha kulluktur diyor.

Jack London kitabınada verdiği isim olan hayatın anlamı ‘’Dünyaya yiyip içmek, keyif çatmak için gelmedim’’ demişti.

Yaratıcı olmak, edebiyat dünyasına katkıda bulunmaktı isteği .Bu istek onu 40 yaşında ölünceye kadar ölümsüz eserler yazmaya itmişti .

Sadece kırk yıl süren dolu dolu bir hayat…

Denizci, işçi, inci avcısı, boksör, serseri, altın arayıcısı, muhabir, sosyalist, militan, gezgin ve müthiş bir yazar... Hangisi daha büyük bir macerayı anlatır; yazı mı, hayat mı.

İşin bir gerçeği herşeyde bir anlam varsa bu hayatın bize boşyere bahşedilmediğidir.Yoksa yaşamış olmanın ne anlamı olurdu ki.

Bunun içinde size diyebileceğim şu ki ;Hayata bir iz bırakın.Bugün o izi nasıl bırakırım diye kalkın yataktan.

Ölürken kalbinizde taşıyacağın bir hikayeniz olsun.

Madem ki bu hayat sana bahşedildi.Dokunun hayata.

Bir anlam katın.

Bir topluma, bir okula ,bir iş yerinde bir iz bırak.

Ne izi olduğu önemli değil ama birbaşkasının hayatını

Bir başkasının geleceğini daha iyi yapabilmek için içinizde bir istek olsun.

Her sabah o istekle kalk mesela.

Hiçbirşeye boş verme.

Hiçbirşeyi değiştiremem diyede düşünme.

Dünyanın daha iyi bir yer olması için uğraş ver.

Plastik yerine doğaya zararsız bir şey icad et mesela.

İklim krizi artık bir gerçek.Bunun için ne yapabileceğini düşün.

Trafikte insanların ölmemesini ,ağaçların daha az kesilmesini sağla.

Hayvanların katledilmemesini, insanların daha çok gülmesini sağla.

Kanserin aşısını bul mesela.

Çocukları istismardan koruyacak bir dernek kur.

Tüm silahları etkisiz kılacak silahı keşfet.

Kitap yaz ,resim çiz, okul yap.

Çocuklar ölmesin diye uğraş.

Bir şiir yaz ,şarkı söyle barış için …

Ölürken kalbinde taşıyacağın bir hikayen olsun.

Boşyere Dünyaya gelmiş olmadığını anlatan.

Seni bu dünyadan geçtiğini hatırlatan.

Yarın yataktan kalkarken bir rüyanız olsun.Başkasının hayatını iyileştirecek Hayata bir iz bırakacak.

Akıl ve vicdanınla….